Mustafa Özyurt

Firavun'un Sefil Propagandası

Mustafa Özyurt

Hz. Mûsâ’nın mûcizeleri karşısında acze düşen ve halkının tevhîd dînine gireceğinden korkan Firavun, Nil’in kenarında bir otağ kurmuştu. İki sene müddetle gelip geçenlere:
“–Mûsâ’ya inanmayın!” diyor ve:
“–Taptığınız ilâhlarla beraber ben de sizin Rabbinizim!” diyordu.
“Firavun kavmine seslendi ve şöyle dedi:
«–Ey kavmim! Mısır mülkü ve altımdan akıp giden şu ırmaklar benim değil mi? Hâlâ görmüyor musunuz?
Yoksa ben, zayıf ve neredeyse söz anlatamayacak durumda bulunan şu adamdan daha hayırlı değil miyim?” (ez-Zuhruf, 51-52)
Firavun, kendisinin saltanat, kudret, servet ve ihtişâmını ortaya koymak istiyor, buna mukâbil Mûsâ a.s.’ın dilinde tutukluk bulunan fakir ve zayıf bir kimse olduğunu söylüyordu:
“O’na altın bilezikler verilmeli veya yanında O’na yardımcı melekler gelmeli değil miydi?” (ez-Zuhruf, 53) diyerek, böyle birinin peygamber olamayacağını iddiâ ediyordu.
İşte böylece: “Firavun kavmini aldattı; onlar da kendisine boyun eğdiler. Onlar fâsık bir kavimdir.” (ez-Zuhruf, 54) 
MISIR’DAN ÇIKIŞ
Firavun ve adamları dünyevî üstünlüklerini kullanarak Allâh’a îmân edenlere zulmediyorlardı. Gördükleri birçok mûcizelere ve başlarına çöken ilâhî azap tecellîlerine rağmen bir türlü uslanmıyor, îmân etmek istemiyorlardı. Nihâyet Mûsâ aleyhisselâm, onlar hakkında bedduâ etmek mecbûriyetinde kaldı:
“Mûsâ dedi ki:
«–Ey Rabbimiz! Gerçekten Sen, Firavun ve kavmine dünyâ hayâtında zînet ve nice mallar verdin. Ey Rabbimiz! Onlara bu nîmetleri, inananları Sen’in yolundan saptırsınlar ve elem verici cezâyı görünceye kadar îmân etmesinler, diye mi verdin? Ey Rabbimiz! Onların mallarını yok et; kalblerine sıkıntı ver!»
Allâh da Mûsâ ve Hârûn’a:
«İkinizin de duâsı kabûl olunmuştur. O hâlde Siz, doğruluğa devâm edin ve sakın o bilmezlerin yoluna gitmeyin!» dedi.” (Yûnus, 88-89)
Bundan sonra Kıptî halkında cild hastalığı başladı. Üç gün kuraklık oldu. Her Kıptî âilesine ayrı ayrı musîbetler geliyordu. Firavun da mecbur kalarak Benî İsrâîl’in Mısır’dan çıkmasına izin verdi. Ancak her zaman olduğu gibi, tehlike geçince yine sözünden döneceği muhakkaktı.
Bu sebeple Mûsâ a.s., Allâh’ın emri mûcibince, İsrâîloğulları’yla beraber Süveyş’e doğru gece vakti hareket etti. O sabah Firavun’un âilesindeki bütün kızlar tâûna yakalanıp öldüler. Firavun zâten öfkeliydi, kızların ölümü ile öfkesi iyice arttı:
“–Bunları Mûsâ yaptırdı!” dedi.
Firavun’un bunların defni ile meşgul olması, Hz. Mûsâ’ya epey bir zaman kazandırmıştı. Nitekim Firavun durumu öğrenince, iş işten geçmişti bile…
Allâh Teâlâ buyurur:
“Mûsâ’ya: «Kullarımı geceleyin yola çıkar; çünkü tâkib edileceksiniz!» diye vahyettik.” (eş-Şuarâ, 52)
“And olsun ki Biz Mûsâ’ya:
«Kullarımla birlikte geceleyin yola çık da size yetişilmesinden korkmaksızın ve boğulmaktan endişe etmeksizin onlara denizde kuru bir yol aç!» diye vahyetmiştik.” (Tâhâ, 77)
Durumu öğrenmiş bulunan Firavun telâş içindeydi:
“Firavun, şehirlere asker toplayıcılar gönderdi;
«–Esâsen bunlar, sayıları az, bölük-pörçük bir cemâattir. Fakat hakkımızda çok gayz (kin ve öfke) besliyorlar. Biz ise uyanık ve yekvücûd bir cemâatiz!» diyor ve dedirtiyordu.” (eş-Şuarâ, 53-56)
Nihâyet Firavun, ordusunu topladı ve Mûsâ as.’ın peşine düştü:
“Derken Firavun ve adamları gün doğumunda onların ardına düştüler. İki topluluk birbirini görünce, Mûsâ’nın ashâbı:
«–İşte yakalandık!» dediler.
 Mûsâ: «–Aslâ!» dedi. «Rabbim şüphesiz benimledir; bana yol gösterecektir!»” (eş-Şuarâ, 60-62)
Mûsâ a.s.’ın önünde Kızıldeniz, arkasında ise Firavun’un ordusu vardı. (Devam edecek)

Yazarın Diğer Yazıları