Mustafa Özyurt

Musa As.In Kabrini Ziyaret Ve Hayatı

Mustafa Özyurt

Filistin Eriha şehrine giderken Lut Gölüne varmadan sol tarafda bir arazi içerisinde kalmış o ulülazm peygamberin Kabri Şerifi. Hak dini yaymak içün Fravnla büyük mücadele veren peygamber Mus a.s.ı, Hisar Turzmin Rehberlğinde grubumuzla yaptığımız bu ziyaretlerin manevi zevkine doyamadık. Ve oradan Eriha şehrine seyahate ziyarete devam. Oraları ziyaret ederek gezip gördüğümüz için, o zatlar hakkındaki malumatları sizlerle paylaşıyorum. Mevlamız tesirini ihsan ve ikram buyursun.
Hz. Musa,  Mısır’da doğdu. Hz. Musa a.s. Yakup A.s.’ın neslindendir. Annesinin adı İmran’dır. Harun Aleyhisselam ile kardeştir. Hz. Musa, Allah indinde çok hayâlı, şerefli ve kıymetli bir peygamber olup iri cüsseli ve düz saçlı idi. Hz. Musa’nın adı Kuran’da 136 defa geçer. Ülü’l-azm (en yüksek derecedeki) peygamberlerin üçüncüsüdür. Kendisine dört kutsal kitaptan biri olan Tevrat verildi. Musa Aleyhisselam’a Allah ile konuşması sebebiyle “Kelîmullâh” dendi.
Mısır hükümdarı Firavun gördüğü bir rüya ile tüm erkek çocuklarının öldürülmesini istedi. Musa A.s.’ın annesi İmrân, onu bir sandık içerisinde Nil nehrine bıraktı. Allah’ın lütfu ile bu sandık Firavun’un sarayına gitti ve Firavun’un hanımı Asiye bu çocuğa sahip çıktı. Firavun’un da sarayda kalmasına izin vermesi ile Musa Aleyhisselam Firavun’un sarayında büyüdü.
Musa Aleyhisselam yanlışlıkla bir adamı öldürmesi sonucu Firavun’un kısas yapmak istemesi dolayısı ile Mısır’dan ayrılarak Medyen’e gitti. Burada Şuayp Peygamber ile tanıştı. Onun kızı Safura ile evlendi ve on yıl onun koyunlarını güderek çobanlık yaptı.
On yıl Medyen’de kalan Musa A.s. İsraîloğulları’nı zulüm altında bulundukları Mısır’dan çıkarmak için Mısır’a giderken Tur Dağı’nda kendisine iki mucize ile birlikte peygamberlik verildi ve Firavun’a tebliğ için vazifelendirildi.
Musa A.s.’a Asa ve Elini koynuna soktuğunda parlak bir güneş gibi bembeyaz bir hâle gelmesi mucizeleri verildi. Allah’ın dinini tebliğ eden ve mucizeler gösteren Musa Aleyhisselam’a Firavun iman etmedi ve iman edenlere de zulüm ve işkenceler yaparak öldürttü.
Musa A.s. iman edenlerle birlikte Mısır’dan ayrılan Kızıldeniz’e geldiğinde deniz ikiye ayrıldı fakat kafileyi takip eden Firavun ve ordusu Kızıldeniz’de boğularak helak oldu.
Mısır’dan ganimetleri de alıp çıktıktan sonra Musa A.s., Benî İsrâîl’i Kenan diyârına doğru “Arz-ı Mev’ûd” denilen yere yerleştirmek için götürürken İsrailoğulları’nın orada bulunan Amâlika kavminden korkması sebebi ile Allah onları 40 yıl Tih Sahrası’nda kalmaya mahkûm etti.
Mısır’dan çıktıktan sonra Musa Aleyhisselam’ın Tûr-i Sînâ’da kırk gece kaldıktan sonra kendisine Tevrat indirildi. Musa A.s., kardeşi Harun Aleyhisselam’ı yerine vekîl bırakıp Tûr Dağı’na gittikten sonra, Sâmirî isimli nankör bir Yahudi Hz. Musa’nın yokluğunu fırsat bilerek bir buzağı yaptı ve ona tapmalarını istedi.
Musa A.s. İsrailoğulları’na iman etmeleri için uzun uğraşlar verdi ve birçok mucizeler gösterdi. Onları imana davet etti fakat onlar çoğu kez nankörlük yaparak yoldan çıktılar. Allah Benî İsrâîl’den kötülükte kasten ısrar edenleri maymun şekline soktu, sonra da onları helâk etti.
Hazret-i Mûsâ, “ülü’l-azm” peygamberlerin üçüncüsüdür. Ya’kûb aleyhisselâm’ın neslindendir. Benî İsrâîl peygamberidir. Kur’ân-ı Kerîm’de ismi en çok zikredilen peygamberdir.  Mûsâ a.s. ile Hârûn a.s. kardeştir.
Hazret-i Yûsuf ’ı ülkesinin mâliye nâzırı hazîne bakanı yapan Mısır firavunlarından Reyyân bin Melik mü’min idi. Kendisinden sonra Kâbus firavun oldu. Bu şahıs, Yûsuf a.s.’a îmân etmedi, ancak O’nu vazîfesinden de almadı. Daha sonra gelen firavunlar ise, Benî İsrâîl’e kıymet vermediler.
Yûsuf a.s.’dan sonra İsrâîloğulları Mısır’da kaldı. Bunlar, Yûsuf, Ya’kûb, İshâk ve İbrâhîm aleyhimüsselâm’ın dînine bağlı idiler. Mısır’ın eski yerlileri olan Kıptîler ise, putperestti. Yıldızlara ve putlara taparlardı. Benî İsrâîl kavmini de hor ve hakîr görürlerdi. Firavunları gaddar ve zâlim insanlardı. Benî İsrâîl’in çoğalmalarından endişe duymaktaydılar. Çünkü Sıptî denilen Benî İsrâîl kavmi çoğalırsa, iktidar onların eline geçebilirdi.
Bu duruma daha fazla tahammül gösteremeyen Kıptîler, başta firavunları olmak üzere Sıptîlere zulüm ve eziyet etmeye başladılar. Onların gittikçe şiddetlenen zulümlerine dayanamayan Sıptîler ise, içinde bulundukları hâlden iyice usandılar. Artık burada içtimâî ve siyâsî haklarını tamamen kaybetmişlerdi. Ya’kûb aleyhisselâm’ın yurdu olan Kenan diyârına gitmek istediler. Ancak bir türlü muvaffak olamadılar. Çünkü Firavun, onları piramitlerin yapımı gibi ağır işlerde çalıştırıyor ve bu yüzden bırakmak istemiyordu.
On iki kabîle olan İsrâîloğulları’nın her biri, Ya’kûb a.s.’ın oğullarından birine bağlı idi. Firavun, onları zor şartlarda çalıştırıyor, zulmediyor ve devamlı baskı altında tutuyordu. Çalışamayacak olanlara dahî ağır vergiler koyuyor, güneş batmadan vergisini getirmeyenlerin kollarını bağlatıyor ve bir ay o şekilde bırakıyordu. Firavun’un bu zulümleri âyet-i kerîmelerde şöyle bildirilmektedir:
“Firavun Mısır toprağında gerçekten azmış, halkını çeşitli zümrelere bölmüştü. Onlardan bir zümreyi güçsüz buluyor, bunların oğullarını boğazlıyor, kızlarını ise sağ bırakıyordu. Çünkü o, bozgunculardan idi.” (el-Kasas, 4) “Şüphesiz Firavun, Hâmân ve askerleri yanlış yolda idiler.” (el-Kasas, 8) Bu zulüm ve buhran devrinde Hak Teâlâ, Mûsâ aleyhisselâm’ı gönderdi: (Devam edecek)
 

Yazarın Diğer Yazıları