Mustafa Özyurt

Tûfân

Mustafa Özyurt

Allâh Teâlâ şiddetli yağmurlar yağdırdı. Öyle ki, Kıptîlerin evleri su ile doluyordu. Boyunlarına kadar suya gark oldular. Oturan boğuluyordu. Helâk olacak hâle geldiler. Ancak, Sıptîlere birşey olmuyordu.
Derhal Mûsâ a.s.’a koştular:
“–Ey Mûsâ! Rabbine duâ et; eğer bu belâ kalkarsa, îmân edecek ve Sen’inle kavmine müsâade edeceğiz.” dediler.
Mûsâ a.s. duâ etti. Sular çekildi. Ardından büyük bir bolluk başladı. Kıptîler, yine isyân ederek:
“–Bu su, bize bir azap değil, meğer bir nîmetmiş! Zâten geçecekmiş! Bunlar, Mûsâ’nın duâsıyla olmadı!” dediler.
2. Çekirge
Bir müddet sonra Hak Teâlâ çekirge sürüleri gönderdi. Bahşedilen bolluğu yediler. Ne varsa harâb ettiler. Ancak İsrâîloğulları’na bir zarar vermiyorlardı.
Kıptîler yine Hz. Mûsâ’ya geldiler:
kabûl edeceğiz!” dediler.
Mûsâ a.s. duâ etti. Azap kalktı.
Ancak üzerlerinden azâbın kalktığını görerek rahatlayan Kıptîler, yine sözlerinde durmadılar; zulüm ve isyanlarına devâm ettiler.
3. Bit ve Pire
Bunun üzerine Cenâb-ı Hak, onlara bit ve pireyi Mûsâllat etti. Yemek yerlerken kapları bit ve pire ile dolardı. Bu büyük bir belâ idi. Yine Mûsâ aleyhisselâm’a koştular. Hazret-i Mûsâ duâ etti. Bundan da kurtuldular.
Fakat yine isyâna meylettiler.
4. Kurbağalar
Bu sefer Mûsâ aleyhisselâm Nil Nehri’ne gitti. Asâsıyla vurdu ve bütün kurbağalar Mısır’ı işgâl etti. Yemek kaplarına varana kadar her yer kurbağalarla doldu. Kıptîler tekrar Mûsâ a.s.’a geldiler:
“–Ey âlim! Artık gerçekten pişmânız; sizleri Arz-ı Mev’ûd’a (Kudüs’e) bırakacağız!” dediler.
Ancak Mûsâ âs.’ın duâsı ile belâ kalkınca, yine eski davranışlarını sürdürdüler.
5. Kan
Kıptîlerin bir türlü uslanmaması üzerine Allâh Teâlâ, Nil Nehri’ni kan hâline getirdi. İçecek su bulamadılar. Nil Nehri, Sıptîler içerken ve kullanırken aslî berraklığını muhâfaza ediyor; Kıptîlere ise kan oluyordu. Yine Mûsâ a.s.’a koşup yalvardılar. Bu musîbet de üzerlerinden kaldırıldı.
Fakat yalancı ve nankör Kıptîler, yine isyanlarına döndüler.
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Nil Nehri’nin kan hâline dönmesi bahsini Mesnevî’sinde tasavvufî olarak ne güzel îzâh eder:“Bir Kıptî harâretten kavrularak bir Sıptînin evine geldi:
«–Ben senin dostun ve akrabânım. Bugün ise sana şiddetle muhtaç hâldeyim. Kendin için Nil’den bir tas su doldur da bu eski dostun senin elinden su içsin! Kendin için doldurursan, içindeki kan olmaz. Saf ve sihirden âzâde olur.» diye uzun uzun yalvardı.
Sıptî de, Kıptînin mûcizeyi idrâk etmesi için Nil’den bir tas su doldurdu. Ağzına götürüp yarımını içti. Tası Kıptî tarafına eğdi ve:
«–Haydi iç!» dedi.
Kıptî, sevinerek ağzını uzattı. Lâkin su, kıpkızıl kan oldu. Bunun üzerine Sıptî, tası kendi tarafına çevirdi. Kan, tekrar saf su hâline döndü.
Kıptî öfkelendi. Hiddeti geçinceye kadar oturdu. Sonra Sıptîye döndü:
«–Ey kardeş! Bu düğümün çözülmesi nasıl olur? Bunun esrârı nedir?» dedi.
Sıptî:
«–Nil’in bu tatlı ve berrak suyunu ancak Mûsâ’nın dînine inananlar içebilir. Sen de Firavunluk yolundan ayrılıp Mûsâ yoluna girersen, ancak o zaman bu suyun berraklığına ve lezzetine kavuşabilirsin!» dedi.
Sıptî, Kıptîye nasîhatine devamla şöyle dedi:
«–Ay ile sulh hâlinde ol ki, mehtâbı göresin!»
Burada aydan maksad, Mûsâ aleyhisselâm; mehtâb ise, peygamber mûcizesidir.
«–Allâh’ın has kullarına karşı kinin, seni kör ve sağır ederek arana binlerce perde germiş! Sapıklık ve küfür vâdîsinde körü körüne dolaşıyor, hakîkate âmâ oluyorsun! Dağ gibi küfrünü istiğfâr ile erit ki, hidâyet bulasın! O zaman mârifeti bulanların kadehinden sen de nasîbini alırsın!
Allâh c.c. Nil suyunu kâfirlere harâm edince, sen bir hîle ile, yâni beni vâsıta kılarak onu nasıl içebilirsin? Ey Kıptî! Nil’in haddine mi; ilâhî emri terk etsin de kâfirlere su olsun!..»”
Bütün bu tecellîler karşısında Firavun, her acze düştükçe:
 “«–Bırakın beni; Mûsâ’yı öldüreyim! Kurtarabilirse Rabbine yalvarsın! Çünkü ben O’nun, dîninizi değiştireceğinden, yâni putperestlikten vazgeçireceğinden yâhut yeryüzünde fesat çıkaracağından korkuyorum.» diyordu.” (el-Mü’min, 26) DEVAM EDECEK

Yazarın Diğer Yazıları