Asker Anası!!!
Ramazan Sayar
Sene 1915. Sonbaharın serin ve yağışlı günlerinden biri. I. Dünya Harbi bütün cephelerde devam ediyor. Vatanın her tarafında barut ve kan kokusu. Yiğitlerin biri şehit oluyor biri yetişiyor. Cepheye durmadan takviye gidiyor. İşte o kuvvetlerden biri Bilecik istasyonunda beklemektedir. Ak saçlı, beli bükülmüş, soluk benizli, başı yaşmaklı ihtiyar bir Türk anası orada duruyor. Buna yaklaşan subay ile aralarında şu konuşma geçiyor:
"Valide yağmurun altında niye böyle bekliyorsun?"
Anadolu'nun vefakâr ve sabırlı anası şöyle cevap verir:
"Trende oğlum var O'nu selametlemeye geldim."
“Oğlun kimdir, nerelidir?”
"Söğüdün Akgünlü köyünden Mehmet oğlu Hüseyin."
"O'nu görmek ister misin? Çağırayım mı?"
“Sana dua ederim oğlum. O'na söyleyecek tek bir sözüm daha var.”
Hüseyin kısa zamanda bulunur. Elini öpen oğlunu bağrına basan ana, bir daha şöyle der:
"Hüseyin'im, yiğit oğlum benim…!Dayın Şıpka'da, baban Dömeke'de, ağabeylerin Çanakkale'de şehit düştüler. Bak, son yongam sensin. Eğer minareden ezan sesi kesilecekse, caminin kandilleri sönecekse, sütüm sana haram olsun. Öl de köye dönme! Yolun Şıpka'ya uğrarsa dayının ruhuna bir Fatiha okumayı unutma.
Haydi oğul Allah yolunu açık etsin...!"