Ramazan Sayar

Kerem İle Aslı!

Ramazan Sayar

Halep’te yaşayan çok zengin bir bey, çocuğu olmadığı için mutsuzdur. Bir gün yaşlı bir derviş ona, eşinin Ayazma Çeşmesi başında yemesini tembihlediği bir elma verir ve gözden kaybolur. Bunun üzerine bey tellâllar çağırtıp halkı çeşmenin başına toplar. Bu sırada çocuğu olmayan bir keşişin karısı durumu öğrenince beyin hanımına yalvarır, elmanın bir parçasını da kendisine vermesini ister. Çocuklar ayrı cinsten olursa evlendireceklerine dair sözleşerek elmanın bir parçasını keşişin karısı alır.

Dokuz ay sonra beyin bir oğlu, keşişin de bir kızı olur. Oğlana Mirza Bey, kıza Han Sultan adını verirler. Dört yaşına kadar özel dadılarla büyütülen Mirza Bey, Sofu adlı arkadaşıyla birlikte özel hocalardan eğitime başlar. On dört yaşına gelince arkadaşı Sofu yeterli derecede ilim öğrendiklerini, artık ata binip avlanmaları gerektiğini söyler. Böylece at binmeye, ok atmaya ve avlanmaya başlarlar.

Günün birinde Mirza Bey rüyasında gördüğü bir kıza âşık olur. Ertesi gün Sofu ile çıktıkları avda Mirza Bey’in şahininin kovaladığı kuş bir bahçeye girer. Mirza Bey de şahini takip ederek bahçeye girince rüyasında gördüğü kıza rastlar.

“Rüyamın aslı bu kızdır” der ve onu yanağından öper. Kız, “Kerem eyle, beni rüsvâ etme” diye yalvarır. Bundan sonra kızın adı Aslı, Mirza Bey’inki Kerem olur. Bu olayın ardından Kerem yemeden içmeden kesilir, kimse derdini bilemez. Kerem’in babası oğlunun derdini öğrenmek için tabiplere ve hocalara başvurursa da kimse derdine çare bulamaz. Sonunda yaşlı bir kadın derdinin aşk olduğunu farkeder ve Kerem’den kızın adını öğrenir. Kerem’in babası keşişi çağırarak Aslı’yı oğluna ister. Keşiş korktuğu için kızını vermeye razı olursa da annesi bir müslümana kızını vermek istemediğinden gizlice başka bir şehre kaçarlar. Bu olaydan sonra Kerem’le dostu Sofu’nun onların peşine düşmesiyle hikâye yeni bir boyut kazanır; bir kaçma-kovalama başlar, zaman zaman karşılaşırlarsa da kavuşmaları mümkün olmaz.

Bu kovalama sırasında Kerem ile Sofu’nun başına çeşitli olaylar gelir. Öte yandan Kerem’in yanık türküleri ilâhî bir anlam kazanmıştır. Duaları kabul edilen Kerem canlı cansız bütün varlıklarla konuşabilmekte, bu varlıklar da ona cevap vermektedir. Aslı’nın gittiği yerleri onlardan öğrenen Kerem’in artık silâhı türküleridir; kılıç kullanmaz, ok atmaz; türkülerindeki ilâhî güçle bütün zorlukları yener. Keşişin Kayseri’ye yerleştiğini ve Aslı’nın annesinin dişçilik yaptığını öğrenince dişini çektirmek bahanesiyle evlerine girer. Kadın Kerem’in başını Aslı’nın dizine koyarak dişini çekmeye çalışır. Kerem, Aslı’nın dizinde daha fazla kalabilmek için otuz iki dişini çektirir. Sonunda Aslı onu tanısa da ilgisiz davranır. Kerem de aşkının yarısını Aslı’ya vermesi için Allaha dua eder. Bunun üzerine Aslı yaptıklarına pişman olup aşk ateşine düşer. Durumu öğrenen keşiş Kerem’i Kayseri valisine şikâyet eder. Kerem yakalanıp öldürüleceği sırada valinin kız kardeşinin yardımı ile kurtulur ve Aslı ile evlenir. Ancak keşiş Aslı'ya sihirli bir elbise giydirir. Gerdek gecesi Kerem sabaha kadar uğraştığı halde düğmeleri çözemez. 
Sonunda bir ah çeker, içinden bir alev çıkar ve yanıp kül olur. Aslı'da saçlarını süpürge yapıp küllerini toplarken tutuşarak kül olur. 

Sevgili gönül dostlarım ve saygıdeğer okuyucularım. 
Şimdi de Kerem ile Aslı için söylenen dörtlükleri dinleyelim.

KEREM İLE ASLI

Eğri büğrü giden yollar
Han Aslı'mı gördünüz mü?
Düşmüşüm yarin izine
Han Aslı'mı gördünüz mü?

Aslı'mın gezdiği yollar
Kerem'in düştüğü dertler
Koyunları yiyen kurtlar
Han Aslı'mı gördünüz mü?

İşte gidiyorum görecek misin?
Yıkılmış gönlümü yapacak mısın?
Hasretin borcunu verecek misin?
Genç yaşında bunu bil Kerem eyle.

Dertli Kerem eder, var ömür geçir,
Elinden onlara bir şerbet içir,
Ey Yaradan beni havadan uçur,
Göreyim Aslımı gel Kerem eyle

Yâri benden, beni yârdan ayıran,
Dilerim onulmaz derde düş olsun. 
Kara gözlüm ne gezersin bu yerde?
Gel bizim illeri gez Kerem eyle

Nice kullarını yazdın deftere
Beni bu deftere yaz Kerem eyle

Ben biçare senin diline kandım
Aşkın ateşiyle odlara yandım
Akıl başta iken divane oldum
Beni Mecnun etme gel Kerem eyle

İnanmadın hâlâ benim sözüme
Aşkın ateşini saldın özüme
Ne bakarsın kıya kıya gözüme
Beni Mecnun etme gel Kerem eyle

Dertli Kerem der ki, sen kara giyme
Gel Aslı'm sırrını yadlara deme
Bir iyilik edersen vaktinde eyle
Beni dertli koyma kız Kerem eyle.

Çıkar tahta divan eyler
Aslı kaşların gözlerin
Gözyaşın kan revân eyler
Yavrum kaşların gözlerin

Çıkar tahtında oturur
Hükmünü yere yetirir
Dilsizi dile getirir
Aslı kaşların gözlerin

Pınar başın bulandırır
Dağı taşı dolandırır
Kapı kapı dilendirir
Yavrum kaşların gözlerin

Turnalar gider Mardin'e
Turnam yâre selam söyle
Karlı dağların ardına
Turnam yâre selam söyle

Turnalar gider güneşe
Yerlere hep düşe düşe
Akıl ermez böyle işe
Turnam yâre selam söyle

Turnam gelir yâr elinden
Yüce dağların belinden
Dertli Kerem'in halinden
Turnam yâre selam söyle

Yazarın Diğer Yazıları