Ramazan Sayar

Ne Ağlarsın Benim Zülfü Siyahım!

Ramazan Sayar

Erkan Mumcu anlatıyor: "Hayatımın en enterasan hikayelerinden bir tanesidir. 

Üniversite birinci sınıf öğrencisi idim. Oturduğum apartmanda Perran Kutman'ın babası Rıdvan Amca da oturuyordu. 

En beyefendi insanlardan bir tanesi idi.

Rıdvan amca müziğe merakımı bildiği için beni Aşık Daimi ile tanıştırdı. 

Bir gün karşıdaki mobilya atölyesinin kepenklerine bir pankart asıldı. Bir müddet sonra jandarmalar gelip sokağı kapattılar. Pankartı alıp götürdüler.

Sonra ki bir akşam Aşık Daimi, Rıdvan amca, eniştem ve ben Fatih'te bir lokantaya gittik. Orada yemeklerimizi yedik. Aşık Daimi aldı sazı eline. Vurdu tellerine...

"Ne ağlarsın benim zülfü siyahım.
Bu da gelir bu da geçer ağlama." 

Türküsünü çalıp söylemeye başlayınca, masa da buz gibi bir hava esti. Herkes sustu. Dinlemeye başladı.

O gün pankartta adı yazılan Kazım, Aşık Daimi'nin oğluymuş ve çatışmada öldürülmüş.

Bu türküyü de oğlunun ölümünden sonra eşine yazmış. Hala dinlerim. tüylerim diken diken olur."

Aşık Daimi oğlu Kazım'ın ölümünden sonra eşine neler yazmış, neler çalmış söylemiş. Şimdi bu dörtlükleri dinleyelim.

Ne Ağlarsın Benim  Zülfü Siyahım-

Ne ağlarsın benim zülfü siyahım.
Bu da gelir bu da geçer ağlama.
Göklere erişti figanım ahım.
Bu da gelir bu da geçer ağlama.

Bir gülün çevresi dikendir hardır.
Bülbül har elinde ah ile zardır.
Ne olsa da kışın sonu bahardır.
Bu da gelir bu da geçer ağlama.

Daimi'yim her can ermez bu sırra.
Gerçek kamil olan yeter o nura.
Yusuf sabır ile vardı Mısır'a.
Bu da gelir bu da geçer ağlama.

Yazarın Diğer Yazıları