Youtube Kanalı
Youtube Kanalı
Abone Ol
Türkiye'nin Çınarları - Prof. Dr. Mutlu Torun
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Türkiye'nin Çınarları - Prof. Dr. Mutlu Torun

Kültür, sanat, bilim, spor, siyaset ve iş dünyasının duayen isimlerini 'Türkiye'nin Çınarları' projesi kapsamında fotoğraflayan Anadolu Ajansı, bu kapsamda Prof. Dr. Mutlu Torun'u da fotoğrafladı.

Türk müziğinin yanı sıra klasik gitar, caz, flamenko ve Batı müziği alanında da çalışmalar yapan usta sanatçı, 1941'de Beypazarı'nda dünyaya geldi.

Türk müziğinin hem geleneksel hem de deneysel yüzünü temsil eden ut sanatçısı ve besteci Torun, çocukluğunun kalabalık bir ailede geçtiğini belirterek, "Evin içinde direkt müzikle uğraşan kimse yoktu. Bir teyzemin oğlu Mehmet Kara vardı. O, zaman zaman bize gelir ve şarkı söylerdi. Ama tahmin ediyorum asıl mühim olan radyonun tesiri olsa gerektir. Radyo o zamanlar neredeyse hemen her zaman açık olurdu. Beypazarı'nda Rüstem Paşa İlkokulu'na gittim. Beşinci sınıfta hocamız sınıfa bir mandolin getirmişti. Fakat o zaman babam resimle ilgilenmemi daha çok istiyordu." dedi.
"Sahaflardan bulduğum ortaokul kitabıyla notaları kendi kendime çözdüm"

İstanbul Üsküdar'a 1955'te taşındıklarını söyleyen Torun, kendisine ilk mandolini eniştesinin aldığını dile getirdi.

Henüz 14-15 yaşlarındayken mandolinde Türk seslerini aramak amacıyla demirleri arasında kibrit çöpü yerleştirdiğine dikkati çeken usta sanatçı, şunları kaydetti:

"Sahaflardan bulduğum ortaokul kitabıyla notaları kendi kendime çözdüm. Okulda bir miktar öğretmişlerdi. Mandolin çaldığım sıralarda, içimde Türk müziği çalma isteği de vardı. Yaz tatillerinde Beypazarı'na giderdik. Bir yaz gittiğimizde Beypazarı'nın ileri gelenlerinden Emin Ağa'nın yüklük dolabında bir udu olduğunu öğrendim. O utla da uda başlamış oldum. İstanbul Erkek Lisesine giderken 3. sınıfta rahatsızlandım. Annem Beypazarı dönüşünde udu İstanbul'a getirmişti. Ben de o sırada evden dışarı çıkmadığım günlerde onu çaldım epeyce. Dolayısıyla mandolinden sonra udda bir rahatladım. Udda da çok sesli çalma hevesim vardı. Onu da böyle değişik telleri parmakla çekerek çalmayı denediğimi biliyorum, gitar tekniğini bilmediğim halde."

Mutlu Torun, liseden sonra akademide mimarlık bölümüne girdiğini, o dönem yeğenine alınan gitarla çalışıp, Andrea Paleologo'dan klasik gitar dersi alarak gitar çalmayı da öğrendiğini söyledi.

Flamenko müziğine ilgisi sebebiyle 1968'de İspanya'ya gittiğinin altını çizen usta sanatçı, "İspanya'da Paco De Lucia'nın talebesi Pepe Rodriguez’den bir hafta, 10 gün kadar günde 2 saat ders aldım. Gitarda Türk müziği çalmaya, udda da çok sesli çalmaya çalışıyordum. Akademideyken şöyle bir durumdaydım: Batı müziği ve çokseslilik istersem gitarım var ve Türk müziği istersem udum var. Yine de Türk müziğinin kendi içinde çok sesli olmasına yönelik arayışlarım da devam ediyor." ifadelerini kullandı.

Cenan Akın, İstemihan Taviloğlu ve Cemal Reşit Rey gibi usta müzisyenlerden dersler aldığını vurgulayan Torun, yıllar içinde Akagündüz Kutbay, Niyazi Sayın, Ruhi Ayangil, Erol Deran, İhsan Özgen, Necati Giray ve Cüneyd Orhon ile çalışmalar yaptığını aktardı.

Usta sanatçı, ressam ve heykeltıraş eşi Zeynep Torun'la tanışma hikayesine de değinerek, şunları söyledi:

"Akademi yıllarında tanıştık. Zeynep resim bölümünde okuyordu. İlişkimiz ilerledi, evlendik. Zeynep, konunun içine girmeyi seven biri olduğu konservatuvara devam etti. Oradan da mezun oldu. Orada çok önemli hocaların öğrencisi oldu. Bir sanatçının kendi yolundan başka sanat türleriyle uğraşması da ona mutlaka yol açar. Ben çalacağım bir eseri incelerken mimarlıktan çok faydalandığımı fark ediyorum. Resimde beyazlık varsa o da kompozisyonun bir parçasıdır."
"Bozlakların seslerinde eski flamenkocuların tınısı var"

Torun, 1976'da açılan Türk Musikisi Devlet Konservatuvarında ut dersleri vermeye başladığını ve 2003'te emekli olduğunun altını çizdi.

Yeni Videolar