Av. Uzm. Arb. Ayşen Güzel

Evlilik Birliğinin Getirdiği Haklar Ve Yükümlülükler!

Av. Uzm. Arb. Ayşen Güzel

1. GENEL AÇIKLAMALAR

Evlilik, hukuken kabul edilen bir resmi birliktelik şeklidir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda evlilik kavramı kullanıldığı gibi evlenme kavramına da yer verilmektedir. Bir diğer tanımlamaya göre evlilik, farklı cinsiyette olan iki kişinin birlikteliklerini ve birlikte sürdürmek istedikleri yaşantılarını resmiyete kavuşturmalarıdır. Evlilik evlendirme memuru önünde ve iki tanık huzurunda resmi şekilde yapılmakta ve varlığı hukuken tanınmaktadır. Türk Medeni Kanunu madde 185 uyarınca da evlenmeyle eşler arasında evlilik birliğinin kurulmuş olduğu ifade edilmektedir. Evlilik birliği, eşler arasındaki birlikteliğe resmi bir statü tanırken aynı zamanda eşlere bir takım haklar sunmakta ve eşleri bir takım yükümlülüklere tabi tutmaktadır. Evlilik birliği devam ederken birliğin korunması amacıyla gereken önlemlerin alınmasının istenmesi de mümkündür.

2. HAKLAR VE YÜKÜMLÜLÜKLER

2.1. Birliğin Mutluluğunu Sağlama Yükümlülüğü

Evlilik birliği yalnızca eşleri değil çocukları da yakından ilgilendirmektedir. Evlilik birliğinin kurulmasından, birbirinden farklı bu iki kişinin aile kurmaları ve dünyaya gelen çocukların bu aileye dahil olmaları amaçlanmaktadır. Birliğin sağlıklı temeller üzerine kurulması ve bir arada aile saadetinin yaşanması umut edilmektedir. Bu yüzden de eşler, bu birliğin mutluluğunu elbirliğiyle sağlamakla ve çocukların bakımına, eğitim ve gözetimine beraberce özen göstermekle yükümlü tutulmaktadır. 

2.2Çocuklara Özen Gösterme Yükümlülüğü

Çocukların bakımları, eğitimleri, korunup kollanmaları ve gözetilmeleri eşlerin bir diğer yükümlülükleri arasındadır. Bu yükümlülük ana baba olmaktan kaynaklanmakta ve aynı zamanda toplumsal sorumluluğa da hizmet etmektedir. 

2.3. Birlikte Yaşama Yükümlülüğü

Kural olarak evlilik birliğinin kurulmasıyla eşlerin birlikte yaşama zorunlulukları doğmaktadır. Ancak bu kuralın istisnaları vardır. Örneğin eşlerden birinin tayininin çıkması sonucunda tayin yerine tek başına gitmesi, diğer eşin birkaç ay sonra gidecek olması, tayini çıkan eşin şark görevi sebebiyle geçici süre kalacağı şehre eşini hiçbir zaman götürmemesi ve diğer eşin çocuklarla birlikte aynı evde yaşamaya devam etmesi, eşin askeri personel olması ve savaş veya benzeri askeri harekatlar nedeniyle birkaç hafta veya aylığına göreve gitmesi, örneğin eşin Suriye’deki savaş sırasında çıkartmalara katılması, eşin zorunlu askerlik sebebiyle evinden ayrı kalması, eşlerden birinin hastalığı sebebiyle tedavi için diğer eşten ayrı olarak başka şehirde veya ülkede bulunması, eşlerden birinin kurs veya mesleki eğitimler sebebiyle evinden bir müddet ayrı kalması, çocuklardan birinin üniversiteyi kazanması sebebiyle bir eşin çocukla birlikte başka şehre gitmesi ve diğer eşin diğer çocuklarla kalması gibi hallerde birlikte yaşama zorunluluğu yoktur. Bu ve benzeri nitelikte haklı nedenlere dayalı ayrılıklar dışında kalan durumlarda boşanma sebeplerinden en az birinin gerçekleşmesi halinde ayrılık davası açılması mümkündür. Hatta açılan boşanma davasında mahkemece talepten azına karar verilmesi suretiyle ayrılığa hükmolunmasına engel yoktur. Tüm bu hallerde ayrılık kararının kesinleşmesinden itibaren kararda yazılı süre müddetince eşlerin birlikte yaşama zorunlulukları bulunmamaktadır. Yine gerek boşanma gerekse ayrılık davasının açıldığı durumlarda davanın açılmasıyla eşler arasında ayrı yaşama hakkı doğmaktadır. Zira dava açıldıktan sonra eşler arasına hukuken husumet girmekte ve her iki eş boşanma veya ayrılık davasının tarafları olmaktadır. Bu konuda dava yokken dahi eşlerin vücut bütünlüklerinin, kişilik haklarının ve ekonomik geleceklerinin tehlikede olduğu durumlarda eşler ayrı yaşama hakkına sahiptir. Örneğin eşlerden birinin sürekli içip içip diğer eşi dövdüğü bir olayda, dövülen bu eşin aynı ortamda kalmaya devam etmesi kendisinden beklenemeyecektir. Benzer şekilde eşlerden birinin kumar oynaması veya başkaca sorumsuz davranışları sebebiyle borçlanması durumunda eve haciz gelmesi tehlikesi altında kalan eşin, kumar oynayan veya sorumluluklarını yerine getirmeyen eşle aynı evde yaşamaya zorlanması mümkün değildir. 

2.4. Birbirlerine Sadık Kalma ve Yardımcı Olma Yükümlülüğü

Sayılan istisnai haller dışında kural olarak birlikte yaşama yükümlülüğünde olan eşler aynı zamanda birbirlerine sadık kalmak ve yardımcı olmak zorundadır. Bilindiği üzere sadakat, evliliğin temel taşlarından en önemlileri arasında yerini almaktadır. Evlilik sadakat üzerine kurulmakta ve eşler arasında saygı, sevgi, karşılıklı değer verme, önemseme, anlayış, yardımlaşma ve sadakat gibi manevi değerlerin bulunması gerekmektedir. Tüm bunlar dışında eşlerin birbirlerine yardımcı olmaları gerekmektedir. Bu kapsamda evin geçimi, idaresi, ev için gerekli çeşitli iş ve işlemler, çocukların bakılması, eğitilmesi gibi birçok konuda eşlerin karşılıklı yardımlaşma ve işbirliği içerisinde olmaları zorunludur. 

2.5. Konutu Birlikte Seçme Hak ve Yükümlülüğü

Evlilik birliğinin kurulmasından itibaren birlikte yaşama yükümlülüğü altında olan eşler, oturacakları konutu birlikte seçmek zorundadır. Örneğin koca tarafından kadın eşin, kocanın ana babasıyla aynı evde oturmaya zorlanması elbette kabul edilemez niteliktedir. Eşlerin huzur ve mutlulukları için ortak yaşamın sürdürüleceği konutu birlikte seçmeleri beklenmektedir. 

2.6. Birliği Yönetme Hak ve Yükümlülüğü

Kurulan evlilik birliğinin eşler tarafından birlikte ve beraberce yönetilmesi gereklidir. Aslında yükümlülük, sorumlulukların ve evin yükünün eşler arasında bölüşülmesi anlamına gelmekte ve aynı zamanda eşlerin birbirlerine yardım etme ve diğer ifadeyle yardımlaşma yükümlülüklerine işaret etmektedir. 

2.7. Giderlere Katılma Hak ve Yükümlülüğü

Eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve malvarlıkları ile katılmakla yükümlüdür. Zira günümüz yaşam koşulları, hayat pahalılığı, ihtiyaçların sayısında ve miktarındaki artışlar, çalışma hayatının devamlılığı, iş yoğunluğu, trafik ve zaman problemi gibi hususlar, eşlerin gelir elde etmelerini ve ev işlerine katkı sağlamalarını gerekli kılmaktadır.

2.8. Eşlerin Birliği Temsil Hak ve Yetkisi

Eşlerden her biri, ortak yaşamın devamı süresince ailenin sürekli ihtiyaçları için evlilik birliğini temsil etme hakkına sahiptir. Sorumluluk başlıklı Türk Medeni Kanunu madde 189 hükmü uyarınca birliği temsil yetkisinin kullanıldığı hâllerde eşler, üçüncü kişilere karşı müteselsilen sorumlu olmaktadır. Müteselsil sorumluluk her iki eşin birlikte sorumluluğunu doğurmaktadır. 

2.9. Eşlerin Hukukî İşlem Yapma Hakkı

Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça eşlerden her biri, diğeriyle ve üçüncü kişilerle her türlü hukukî işlemi yapabilmektedir. 

2.10. Eşin, Diğer Eşin Temsil Yetkisinin Kaldırılmasını veya Sınırlanmasını İsteme Hakkı

Eşlerden birinin birliği temsil yetkisini aşması veya bu yetkiyi kullanmada yetersiz kalması halinde diğer eşin, hâkimden bu eşin temsil yetkisini kaldırmasını veya sınırlamasını isteme hakkı bulunmaktadır. 

2.11. Kadının Kendisinin veya Eşinin Soyadını Kullanma Konusunda Seçim Hakkı 

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 185. maddesinde yer alan ve kadının evlenmekle kocasının soyadını almasını, ancak evlendirme memuruna veya daha sonra nüfus idaresine yapacağı yazılı başvuruyla kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanmasını ve daha önce iki soyadı kullanan kadının bu haktan sadece bir soyadı için yararlanmasını düzenleyen hüküm, Anayasa Mahkemesi’nin 22/02/2023 tarihli ve 2022/155 Esas, 2023/38 Karar sayılı kararıyla iptal edilmiştir. Halihazırda yeni düzenleme de olmadığından kadın eş, tercihine göre kocasının soyadını alma veya kendi soyadını kullanmaya devam etme konusunda serbestiye sahiptir.

2.12. Eşlerin Meslek ve İş Seçiminde Birliğin Huzur ve Yararını Göz Önünde Tutma Yükümlülüğü

Eşlerden her biri, meslek veya iş seçiminde diğerinin iznini almak zorunda değildir. Ancak meslek ve iş seçiminde ve bunların yürütülmesinde evlilik birliğinin huzur ve yararı göz önünde tutulmak zorundadır. 

2.13. Aile Konutu Şerhi Verilmesini İsteme Hakkı 

Aile konutu eşlerin birlikte yaşadıkları ve acı tatlı birçok anılarını paylaştıkları yerdir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 19.11.2009 tarihli ve 2009/6998-20165 sayılı ilamı ile de aile konutunun “aile konutu eşlerin bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği, yaşantısına buna göre yön verdiği, acı ve tatlı günleri içinde yaşadığı, anılarla dolu bir alan” olduğu belirtilmektedir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 2016/1651 Esas, 2016/9816 Karar sayılı kararıyla da aynı hususlara yer verilmektedir. 

Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini tapu müdürlüğünden isteme hakkına sahiptir. Aile konutunun eşlerden biri tarafından kira ile sağlanması halinde ise sözleşmenin tarafı olmayan eş, kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı hâline gelmekte ve bildirimde bulunan eş, diğer eşle birlikte müteselsilen sorumlu olmaktadır.

 

Eşlerden birinin, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshetmesi, aile konutunu devretmesi veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlaması mümkün değildir. Zira konutu birlikte seçme hakkı dikkate alındığında eşler tarafından birlikte seçilen ve halen kullanıldıkları eşyaların içerisinde yer aldığı ve eşlerin adeta yuvaları olan, evlilik birliğinin devam ettirildiği, kişisel ve müşterek hatıraların yaşandığı, çocukların yetiştirildiği ve alışılmış olan aile konutu hakkında diğer eş tarafından bu konut ister kendi mülkü ister kiralanmış olsun tek başına tasarruf edememesi gereklidir. Ancak diğer eşin rızası gerekirken bu rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş, hâkimin müdahalesini isteme hakkına sahiptir.

Yazarın Diğer Yazıları