Av. Uzm. Arb. Ayşen Güzel

Karine Ve İspat!

Av. Uzm. Arb. Ayşen Güzel

I. KARİNE 

A. Karine Nedir? 

Karine; ipucu, belirti olup; bilinen bir olgudan, bilinmeyen bir olgunun (sonucun) çıkarılmasıdır. Sözlük anlamı olarak karine, aksi ispatlanana kadar kabul edilendir. Farklı kaynaklarda yer aldığı üzere kelimenin kökü incelenmekle; karine kelimesinin, “karn” kökünden türediği ve karn kökünün anlamının “bir şeyin yanında ve yakınında olmak, ona eşlik etmek, onunla bir arada bulunmak” olduğu görülmektedir. Bu kapsamda aslında karinenin, bilinen bir duruma bağlı olarak bilinmeyen başka bir olayın sonucuna ulaşmak olduğu anlaşılmaktadır. Bir husus, karine ile başka bir şeyin varlığına bağlı olarak ispat edilmekte ve iddia, adeta karinenin varlığına bağlanmakta; birbirinden farklı durumlardan, bilinmeyeni, bilinenle ilişkilendirilmekte ve bu vesileyle bilinenden bilinmeyene ilişkin bir sonuca ulaşılması mümkün olmaktadır.  

B. Karine Çeşitleri 

Hukuk sistemimiz tarafından kabul edilen ve uygulama alanı bulan karineler birden fazla türde karşımıza çıkmakta ve karinelerin kendi içerisindeki ispat gücü ile hüküm ve sonuçları birbirinden farklı olmaktadır. 

1. Temel Ayrım

Karineler, genel olarak kanuni karine ve fiili olmak üzere iki ana gruba ayrılmaktadır. 

a. Kanuni Karine

Kanuni karine, yasada yer alan ve doğrudan hukuk sistemimizce yapılan düzenleme ile kabul edilen karine çeşidi olup, bağlayıcılığını yasadan almaktadır. Kanuni karine ile ispat edilen ya da varlığı kabul edilen bir olgu yahut hukuki sonuca dayanılarak ispat edilmesi gereken başka bir husus, karineyi düzenleyen hüküm vasıtasıyla ispatı gerekmeden ispatlanmış sayılmaktadır. Kanuni karineler de, kendi içerisinde ikiye ayrılmakta olup; bu ayrım, adi karine ve kesin şeklindedir.    

a.1. Adi Karine

Adi karine; aksi ispat edilene kadar geçerli olan bir karine olarak karşımıza çıkmakta ve aksinin ispatı ile karine olmaktan kaynaklı hüküm ve sonuçlarını yitirmektedir. Adi karineye; zilyetlik karinesi, üstün hak karinesi, ölüm karinesi, birlikte ölüm karinesi, gaiplik karinesi, babalık karinesi ve kusur karinesi örnektir. İyiniyet yönünden durum tartışmalı olup; şahsi kanaatimiz, Türk Medeni Kanunu’nun 3. maddesinde yer alan iyiniyete ilişkin düzenlemenin adi karineyi içerdiği şeklindedir. 

a.2. Kesin Karine

Kesin karine; aksi ispat edilemeyen kanuni karinedir. Kesin karinenin, aksinin ispatlanamaması sebebiyle karinenin kesin olarak bağlayıcı olduğu görülmektedir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’na göre; çocuğu doğuran kadın, çocuğun anasıdır. Yine tapu kütüğünde yer alan kayıtların herkes tarafından bilindiği farz olunmakta ve söz konusu kayıtların bilinmediği iddiası dinlenmemektedir.  

b. Fiili Karine

Fiili karine, mevzuatta yer almamasına rağmen genel hayat tecrübeleri ile bilinen bir hukuki durum ve sonuçtan, bilinmeyen bir hukuki sonuca varılmasıdır. Başka bir ifadeyle fiili karine; mahkemelerce, belirli bir hukuk kuralı ile bağlı olunmadan bilinen bir olaydan, hayat tecrübesi ile ve mantık kuralları doğrultusunda, bilinmeyen başka bir olayın ya da durumun varlığı ya da yokluğu sonucuna ulaşılmasıdır. 

Fiili karinenin, yasal düzenlemelerde yer almaması sebebiyle tahdidi olmadığı ve kesinlik arz etmediği bilinmelidir. Bu sebeple fiili karinenin aksinin ispatı, her zaman mümkündür. Fiili karineye verilmesi gereken en güzel ve en sık kullanılan karinelerden biri, hayatın olağan akışı ifadesi ve kabul edilişidir. Sıklıkla hukuk sistemimizde dile getirilen, iddia ve savunmalarda dayanılan ve mahkemelerce gerekçe olarak kararlarda yer verilen husus, bir vakıa ile hukuki sonucun, hayatın olağan akışına uygun olup olmadığıdır. 

II. İSPAT 

A. İspat Nedir?

İspat; kelime anlamı itibariyle kuşkuya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkma, gerçekleşme ve belgelenmedir. Başka bir anlatımla ispat, gerçekleşmiş bir eylemin kuşkuya yer olmayacak şekilde kanıtlanması ve ispat edilmesidir. İspat, bir faaliyet olup; bir şeyin doğruluğunu deliller vasıtasıyla ortaya koyma ve kanıtlamadır.

B. İspat ile Delil Arasındaki Fark 

İspat, bir fiil ve ispat etme eylemi iken; delil, ispat vasıtasıdır ve kanıt ile eş anlamlıdır. 

C. İspat Yükü 

İspat yükü; bir olayın gerçekleştiğini veya gerçekleşmediğini iddia eden kimsenin, o iddiasını gerçek şekilde ortaya koyması ve kanıtlarıyla sunması anlamına gelmektedir. İspat yüküne ilişkin olarak, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesinde genel kurala yer verildiği ve yasal düzenleme içeriğinde, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her birinin, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olduğunun belirtildiği görülmektedir. Bu manada genel ispat kuralı, iddia sahibinin iddiasını ispatla yükümlü olmasıdır. İspata ilişkin önemli düzenlemelere, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 187 ve devamı maddelerinde de yer verilmekte ve 190. madde ile ispat yükünün, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu belirtilmektedir. 

III. KARİNE İLE İSPAT ARASINDAKİ BAĞ

A. Karinenin Varlığı Halinde İspat 

İspatı gereken bir husus, ancak karinenin varlığının ispatı veya karine dışında dayanılan delillerle ispat sonucu hukuken geçerlilik kazanmaktadır. Delillerle ispat, ispat kuralı olup; bu kuralın istisnası, karinelere dayanılmasıdır. Ancak fiili karinelerin tek başına ispat gücünün bulunmadığı bilinmelidir. Görüldüğü üzere; karine ile ispat arasında çok yakın bağ ve sıkı ilişki bulunmaktadır. Zira kanuni karineler, doğrudan ispata yaramakta; fiili karineler de destekleyici veya karar yahut kanıyı kuvvetlendirici niteliktedir. 

B. Karine, İspat Yükü Arasındaki İlişki

Kanuni karinenin varlığı, ispat yükünü kaldırmamakta; kanuni karineye dayanan taraf iddiasını ispat etmekle yükümlü olmaya devam etmektedir. Ancak bu halde iddia, kanuni karineye dayandırdığı için, karineye dayanan taraftan iddiasını ispatı için delil getirmesi beklenmemekte ve karine dolayısıyla iddianın varlığı, ispatlanmış olmaktadır. 

Yeni bir anlatımla; karinenin varlığı ispat yükünü tersine çevirmemektedir. Kanuni karineye dayanan taraf, iddia sahibi olduğunda yine ispat yükü altındadır. Ancak bu halde karineye dayanıldığı için delil sunulması aranmamakta; iddianın, karinenin varlığı ile ispatlandığı kabul edilmektedir. 

Sonuç olarak; karine ile ispat yükü arasında, ispat yükünün kalkması veya değişmesi gibi bir bağ bulunmayıp, karinenin varlığını ispat eden tarafın iddiasını karineye dayanarak ispatlaması söz konusudur. Bu halde de somut olayda karinenin varlığının ispatı gerekmektedir. Açıklanan husus, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190. maddesinin 2. fıkrasında da düzenlenmekte olup; kanuni karineye dayanan tarafın, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altında bulunduğu ve kanunda öngörülen istisnalar dışında karşı tarafın kanuni karinenin aksini ispat edebildiği görülmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları