Ayla KAYMAZ

Dostlar Sağolsun

Ayla KAYMAZ

Nasreddin Hoca ile eşşeğin meşhur hikayesini bilirsiniz değil mi? Bilmeyenlerimiz ya da hatırlama arzusu içinde olanlar adına tekrar anlatmak için müsaadenizi rica edebilir miyim?

“Nasreddin Hoca ile oğlu kasabaya gidecek. Hoca eşeğe biniyor, oğlu da yürüyor.

Yolda bir adama rastlıyorlar, adam “Utanmıyor musun, Hoca,” diyor, “kendin eşeğe binmişsin, küçücük çocuğu yürütüyorsun.”

Hoca, “Doğru yahu” diyor ve kendisi eşekten inerek oğlunu eşeğe bindiriyor. Bir süre sonra yine bir adama rastlıyorlar, o adam da oğlanı azarlıyor, “Yaşlı başlı baban yürürken sen eşeğe binmeye utanmıyor musun?” diye.

Bu kez ikisi birlikte eşeğe biniyorlar ve yine bir adama rastlıyorlar. Adam, “Sizde hiç insaf yok mu yahu, ikinizi birden zavallı hayvancık nasıl taşısın?” diyor. Bunun üzerine ikisi de eşekten iniyor ve yürümeye başlıyorlar ve yine bir adama rastlıyorlar, adam, “Sizde hiç akıl yok mu, eşeğe binsenize,” deyince, Hoca oğluna, “Gel,” diyor, “tut şu eşeği”. İkisi birlikte eşeği sırtlarına alıp kasabanın yolunu tutuyorlar.”

Hikayenin güncel versiyonlarını da günümüzde az tanıdığımız, çok tanıdığımız, yok yahu niye kinayelesin , sever o beni diye yüreğimizi avuttuğumuz pek çok kişi ve bizler arasında da geçiyor. Nasıl diyecek olursanız şöyle ki;
Üniversiteye başlarsın; “ Aaa sen özel de okuyordun değil mi?” derler.

Devlete gidersin ; aman o şehire de gidilmez ki canım ya olur.

Şartların, gücün o yöndedir kiralık ev tutarsın ; aman o kadar para vereceğine başını sokacak bir evin olsaydı derler.
Ev alırsın hayırlı olsun ama geçen kiradan çıktığın ev varya o çok daha güzeldi derler.

Çıkmaz yahu kısmet işte o kişi çıkmaz karşına, aman sende Prens Harry’ı bulacaksın sanki derler.

Biri yüreğine dokunur; tip değil ya önemli olan huyu güzel olsun da derler.

Kilo alırsın ;ah eskiden sen neydin öyle ya olur, kilo verirsin ama çökmüşsün sende derler.

Evladın olur; bir tane daha olsun bir arada büyürler olur, bir tane daha olur ama ben ikinci çocuğu yapmıyorum çünkü her ikisine de aynı ilgi ve koşulları sağlayamacaksam ne kıymeti var ki derler…

Yani derler de derler, bilirsiniz işte bu örnekler böyle uzar gider. Ben kendimi keşfettiğimden bu yana kalmıyorum böyle kimselerin akşam üzeri minnetlerinde , gün sonu keyiflerinde, kötü gün merhametlerinde… Ben de değerliyim, yaşantım da en az o kadar değerli, vaktim de. Seni de kurtarayım bu yorucu töhmetten kendimi de sana maruz bırakmayayım diyorum.

Dost acı söyler safsatasından çok uzaklardayım. Dost acıyı güzel söylemenin bir yolunu bilendir. Açık sözlülük ve patavatsızlık arasındaki o çizgiyi pekte iyi bilirler yani. Bilmiyorlarsa zorlamayın, sıkmayın ruhunuzu… Tüm bunlardan uzaklaştıkça kendinize daha çok yaklaşmanın keyfine öyle varacaksınız ki , o sayılı zamanınızı ruh emen , negatif enerji dolduğunuz, masasından sebepsizce huzursuz kalktığınız kişilerin yanında durmamayı öğrenecek, öylesi kalabalık çevreyi böyle de rafine bir sadeliğe hatta bazen yalnızlığa tercih edeceksiniz. Çokta iyi edeceksiniz.

Sevgilerimle…

Yazarın Diğer Yazıları