Ayla KAYMAZ

Kendi Ayıbının Hamalı…

Ayla KAYMAZ

İnsan ilişkileri garip bir terazidir; kendi kusurumuzu ipek mendile sararız, başkalarının kusurunu megafonla ilan ederiz. Oysa bilmeyen kalmadı artık: Herkes kendi ayıbının hamalıdır.

Tabii heybeye bakmaya cesaret edebilen varsa…

Başkasının minicik hatasını deve yaparız, sonra da kendi koca günahımızı “Ama benim kalbim temiz,” bahanesiyle paketler, üstüne de ‘Şartlar öyleydi’ etiketini yapıştırır, satmaya çalışırız. Alan olur mu, olur. Ne de olsa herkesin bir bahaneye ihtiyacı var.

Dün dikenli yollardan yürürken el sallayanlarınız olur, gün gelir devran döner  asfalt yolda sekerek geçerken ellerini tutmanızı beklerler. Sanki dün selam verirken ellerinde çiçekler varmış gibi…Kendi kusurunu unutanın hafızasına acıyorum bazen; keşke unutkanlık sadece yaşlılığa özgü olsaydı. Daha da onur zedeleyici olanı salağa yatmak, ama unutulmamalı ki karşındaki her söylemediği şeyi belki de unutmuş değildir. Belki kalbinde bir iğneli toka gibi tutuyordur olanı biteni.

Hepimiz insanız, kusurumuz da olur, ayıbımız da. Onda sıkıntı yok. Asıl mesele, bu kusurun yükünü taşıyacak omurga var mı? Ben dün büyük büyük konuştuğum bir hatayı bugün yaparsam, boğazımda düğümlenir kelimeler. Öyle hemen “Ben de insanım” kolaycılığına kaçmam asla. Ezilir büzülürüm. Çünkü herşeyden önce kendime bir saygım ve sevgim var. Kendi kendime kaypak olmadığımı anlatmam gerekiyor önce. Mahcubiyet dediğin nadir bulunan bir asalet artık.

O yüzden, başkasının heybesine uzanmadan önce kendi sırtımızdaki ağırlığa bir bakalım. Yolun ortasında altında kalıvermeyelim mazallah, sonra dün senin seyirci olduğun sahnelerde bugün başrol sen olursun da acı acı tebessüm ederler.

Yazarın Diğer Yazıları