Faruk Gökbulut (Kul Kozâkî)

KÖPEĞİM BEN - İNTAK (*)

Faruk Gökbulut (Kul Kozâkî)

Öncelikle yazımın başlığı yanında kullandığım - İntak - kelimesinin ne anlama geldiğini açıklayarak konuya bir girizgâh yapmak isterim. Bunu da şu sebeple açıklama gereği duydum; yazımın başlığını gören ve duyan dostlarımın ilk tepkisi "Estağfurullah Hocam!.." oluyor. 

İntak; kelime kökü itibariyle "nutuk" yani konuşma mânâsına gelir. Yazımdaki anlamı ise şiirde, masalda ve fabl türü hikâyelerde kişiselleştirilen bir varlığın konuşturulma sanatıdır diyerek asıl konumuza gelelim. 

Konumuz son birkaç haftanın en mühim ve sosyal meselesi "Sokak Hayvanları (Daha doğru ifadeyle sahipsiz hayvanlar)"...

Rica ediyorum; artık bu ülkede toplumun tamamını ilgilendiren meselelerde konunun muhatabı olan kurum, kuruluş, ilgili STK ya da işin ehli akademisyenlerden görüş alınarak toplumsal mutabakat sağlansın. 

Bu girizgâhı hangi konuya binâen mi yaptım? Dediğim gibi son günlerde sokaklarda yaşamaya mecbur edilen sâdık dostlarımız için... Onlar da her canlı gibi doğal, temiz, sağlıklı ve hayatın akışı içerisinde hür ve özgür yaşayabilecekleri bir çevreyi hak ediyorlar. Sizce de öyle değil mi?

Türk Veteriner Hekimleri Birliği'nin önümüzdeki günlerde TBMM'ye sevk edilecek olan yasa tasarısını uygulamama yönünde aldıkları kararı vicdanı olan her vatandaşımızın saygıyla karşılayacağına inancım tamdır. O karar ne idi? Sokak hayvanları diye yanlış isimlendirilen - Siz onları evinize aldınız da onlar illâ biz sokakta yaşayacağız mı dediler? -  ve aslında sahipsiz kalmış dost canlıların bakımı ve muhafazası 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu'nda devlet eliyle garanti altına alınmışken şimdi onları uyutma(!) - bu kararı alan ya da aldıran hangi vicdansız ise bilemiyoruz; ama itlaf yani hayvanları telef etme ya da bir başka ifade ile ötenazi - bahanesiyle o güzelim canlıları yok etme çabasındalar. 

İşin aslına bakılacak olursa, sokaklar onların meskeni yani onların iskan ettiği, barındığı ortamlar; onların evi. Biz neden onları evinden, yaşam alanından uzaklaştırmaya çabalıyoruz?.. Yapmamız gereken onlara rahat bir yaşam alanı oluşturmak. Sadece bu... İşe ters psikoloji yaklaşımı açısından bakacak olursak, birilerinin bizi evimizden sebepsiz yere gelip çıkarmaya çalışması ile aynı şey. 

Gündemin sıcak maddesi sahipsiz hayvanlar olunca "Zihin Ekranımda" hemen çocukluk hâtıralarım vizyona girdi (!)...

BİZİM KÖYÜN KÖPEKLERİ 

"Bir Varmış bir yokmuş" diye masalsı bir anlatım ile söze başlayayım. Gerçekten masallardaki gibi duru, saf ve tertemiz idi bizim çocukluğumuz. 

Çocukluğumu yaşadığım Kozaklı’da hemen hemen her evde bir köpek bulunurdu. Benim de Tony isminde krem rengi bir köpeğim vardı. Burada Tony'nin hikâyesini anlatmayacağım size. Benim anlatacağım, bizim köyün köpekleri... Onlar hemen köyün girişindeki yolun başında yatarlardı. Köy ahâlisinden her kim köyden çıkacak ya da köye girecek olsa onun başını okşar, iki kelâm hatrını sorardı. O da; "İyiyim, senden naber" dercesine kuyruk sallar, asayiş nöbetine kaldığı yerden devam ederdi. İşte bizim köyün köpeklerini sakin ve dingin yapan şey bu karşılıklı iletişim ve tensel temas meselesi idi. 

Fakaaatt; ola ki, yabancı biri köye girecek olsun avazı çıktığı kadar havlar; köy kahvesini mesken tutmuş ahâliyi teyakkuza geçirirlerdi. Köyün köpeğinin sesi ve tonlaması herkesin âşinâ olduğu bir ses olunca bir anda kahvedekilerin yönü köyün girişine dönerdi. Bu bir çeşit "Erken Uyarı" sistemi idi. Nedendir bilmem; ama bu köpeklerin ismi hemen hemen her köyde "Karabaş" olurdu. Buradan da anlaşılacağı üzere o köpekler ne sokak köpeği ne de sahipsiz idi. Gerçek şu ki; sahipsiz köyü sahiplenmiş "Özel canlılar" idi hepsi...

VE ÇILDIRMIŞ ŞEHİRLER 

Gelelim şehirlerdeki sahipsiz dostlarımıza... Onları sürekli olarak bir köşede uyurken görürsünüz. Bilimsel veriler diyor ki; yetişkin köpekler ortalama 12-14 saat uyurken, yavru köpekler 18-20 saat uyuyabilir. Yaşlı köpekler ise 16-18 saat uykuya ihtiyaç duyabilir ve bu uyku düzeni daha çok gündüzdür. Eee, gündüz uyuyunca gece uyanık olurlar ve doğası gereği yaşam alanlarının muhafızlığını yaparlar. Bizler de gece boyunca çok fazla köpek havlaması duyarız. Bunun sebebi ise şudur: Kendi bölgesine gelen yabancı köpeklerle mücadele ettikleri için. 

Şimdi gelelim "Çıldırmış Şehirler" meselesine. Artık bütün şehirler gece boyu ışıl ışıl ve akıl almaz bir hareketlilik sergiliyor. İnsanlar gündüz olduğu gibi gece boyunca da bir koşuşturmaca ve mahşerî bir kalabalık içinde. Durum böyle olunca, gece uyanık kalan köpeklerin de psikolojik algıları ve dengeleri bozuluyor. Bir de insanlar dengesiz ve psikolojik mânâda yorgun ve saldırgan olunca köpeklere karşı acımasız ve tahammülsüz oluyorlar. Onların yaydığı negatif enerji doğasında vahşilik olan uysal dostlarımızın da saldırgan olmasına ve çıldırmasına sebebiyet veriyor. Hele ki, bir de motosikleti ile giderken yol kenarındaki köpeğe tekme atan iki ayaklı mahluk ortaya çıkınca. Ya da yolda karşıdan karşıya geçen köpeği sırf korkutmak için birden kornaya basanlara ne demeli?!.. Hâl böyle olunca, esas itibariyle sakin olan bu güzelim canlılar da çıldıran şehir/li/ler gibi çıldırıp gelen giden araçlara saldırıyor. Bu konunun çok fazla su götürür tarafı olsa da, ben burada sonlandırıp sözü şiirin refahlığına bırakarak sizlere "İntak" sanatıyla hitap etmeyi uygun buldum.

KÖPEĞİM BEN !!!

İşin aslı şu ki, insanlar dostum;
Kalpleri ısıtan bir yapağım ben!
Sıcak tutacaktır yumuşak postum;
Herkesin bildiği bir köpeğim ben!..

Sokakta görünce kemik atılan;
Kafeslenip pet şaplarda satılan;
Bâzen de öfkeyle kaşlar çatılan;
Herkesin bildiği bir köpeğim ben!..

Kurttan koruyunca iltifat aldım;
İşiniz bitince sokakta kaldım!
Kızdığımda kuduz diye nam saldım;
Herkesin bildiği bir köpeğim ben!..

Sokaklarda ne evim var ne barkım;
Ben de bir canlıyım, yok sizden farkım! 
Bremen'de çalar benim de şarkım; 
Herkesin bildiği bir köpeğim ben!..

Susuz bıraktınız sıcak yaz günü;
Çabuk unuttunuz mâzimi dünü!
Bombayı ararken saldığım ünü; 
Herkesin bildiği bir köpeğim ben!..

Sığınmam kimseye, köşeye geçip;
Parçalarım densiz, arsızı seçip! 
Hırsızlar topuklar, dört nala kaçıp;
Herkesin bildiği bir köpeğim ben!..

Teniyle, kanıyla ben de bir canım; 
Kapınızda bekçi, sâdık hayvanım! 
Ne bir günâhım var ne de yalanım; 
Herkesin bildiği bir köpeğim ben!..

Sanmayın ki duygusuzum ağlamam; 
Sanmayın kimseye fayda sağlamam;
Sanmayın insana gönül bağlamam;
Sadakât öz duygum, ben de sizdenim; 
Şefkâtli bakışlar yuvamdır benim!..

24 Mayıs 2024 /Saat:23.35 / Mersin

Yazarın Diğer Yazıları