Mehmet Bina

Bizim için her gün Anneler Günüdür!

Mehmet Bina

Her yıl mayıs ayının ikinci Pazar günü anneler günü olarak kutlanmaktadır.
Bizde anneler günü diye bir şey yok, çünkü her gün bizim için anneler günüdür"  
Bizim inancımızda yılda bir gün değil, yılın tamamı onlarındır. 
Maddeci batı kültüründe annelere tahsis edilebilecek oran ancak bir gün olabilmektedir. 
*Anne ve Babalarımız varlık sebebimiz ve velînîmetimizdir.
Bir anne yüreği ve kucağı, çocuk terbiyesinin yapıldığı muhteşem bir dershânedir.
* Rabbimiz Kur'anı Kerim'de şöyle buyurmaktadır.
"Biz insana, ana-babasına iyi davranmasını vasiyet ettik! Çünkü anası, onu nice sıkıntılara katlanarak (karnında) taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. (İşte bunun için:) «Önce Bana, sonra da ana-babana şükret!» diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak Banadır.” (Lokmân, 14)
Anne babaya hizmet etmek, hürmet etmek, saygıda bulunmak, çok fazîletli Salih bir ameldir.
Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur:
“Anne ve babasına veya onlardan sadece birine yaşlılık günlerinde yetişip de cennete giremeyen kimse perişan olsun, perişan olsun, perişan olsun!” (Müslim, Birr, 9, 10)
Her ikisinede saygı, hürmet görevimizdir ancak anneye hürmet, babadan önce gelir.
Ebû Hüreyre (r.a.) şöyle anlatır:
“Bir şahıs, Resûlullah’a gelerek:
«–Kendisine en iyi davranmam gereken kimdir?» diye sordu. Resûlullah:
«–Annen!» buyurdu. O sahâbî:
«–Ondan sonra kimdir?» diye sordu. Efendimiz:
«–Annen!» buyurdu. Sahâbî tekrar:
«–Ondan sonra kim gelir?» diye sordu. Allah Resûlü yine:
«–Annen!» buyurdu. Sahâbî tekrar:
«–Sonra kim gelir?» diye sorunca Resûl-i Ekrem bu sefer:
«–Baban!» cevâbını verdi.” (Buhârî, Edeb, 2; Müslim, Birr, 1)
Anne babanın rızasını almak, Rabbin rızasını ve cennete giden yolu kolaylaştıracaktır.
*Bir gün Peygamberimiz (sav)'e birisi gelir ve:
"Ya Resulullah! Bir genç ölmek üzere. Ona ölürken ‘La ilahe illallah...’ sözü telkin edildi. Ama bunu söylemedi." der. 
Resulullah (sav):
“Namaz kılıyor muydu?” diye sorar. Adam:
“Evet, diye cevap verince Resulullah (sav) ile birlikte kalkarak o gencin yanına giderler. Hz. Peygamber (asm) ölmek üzere olan delikanlıya”:
“La ilahe illallah de, diye telkinde bulunur.” O da:
“Söyleyemiyorum, gücüm yetmiyor." der. Hz. Peygamber (asm):
“Niçin?" diye sorunca, orada bulunanlardan birisi:
“Annesine isyan ediyordu” diye cevap verir. O zaman Hz. Peygamber (asm):
“Annesi yaşıyor mu?” diye sorar.
“Evet!" derler. Ve çağırırlar. Kadın gelince Hz. Peygamber (sav) ile kadın arasında şu konuşma geçer:
“Bu senin oğlun mu?”
“Evet.”
“Kızgın alevlerle yanan kocaman bir ateş gördüğünde sana:
“Eğer oğlunu sen bağışlarsan biz de bırakırız, yoksa onu gördüğün bu ateşe atacağız denilse bağışlamaz mısın?”
“Ya Resulullah! Öyleyse onu affediyorum.”
“Ondan razı olduğuna dair Allah'ı ve beni şahit tut.”
“Allah’ım! Sen ve Peygamberim şahidimsiniz, oğlumdan razıyım” dedi.
Hz. Peygamber (sav) bu konuşmadan sonra delikanlıya dönerek:
“Ey Delikanlı ‘La ilahe illallahü vahdehü la şerike leh ve Eşhedü enne
Muhammeden Abdühü ve Rasülühü’ de, diye telkinde bulunur ve delikanlı bu kez söyleyebilir.” 
Bunun üzerine Resulullah (asm):
“Şefaatim sebebiyle onu ateşten kurtaran Allah'a hamd olsun, der.” (Taberânî, Ahmed)
* Hac sırasında bir sahabe hasta annesini omzuna alarak Kâbe’yi tavaf ettirmişti. Sonra Resulullah'ın (asm) yanına gelerek:
“Ya Resulallah, annemi sırtımda taşıyıp tavaf ettirerek hakkını ödedim mi?" diye sorunca, Resülullah (asm):
“Hayır, sana hamile iken alıp verdiği bir nefesin hakkı bile değildir.”
*İki kardeş vardı. Yatalak annelerine bir gece biri, diğer gece öteki bakacaktı. Öyle anlaşmışlardı. 
İbadet eden nafile ibadete çok düşkündü, sabaha kadar ibadet ederdi. Bunun için, kardeşine, "Bugün de anneme sen hizmete devam et, ben de yine ibadet edeyim" derdi. 
Annesine bakma sırası hiç ona gelmezdi. Kardeşi, onun da sevap kazanması için ibadet eden kardeşine, bazen "Bugün sıra sende" derdi. 
Bu abid genç, rica eder, sabaha kadar ibadetle meşgul olurdu. Yine bir gece sabaha kadar yaptığı ibadetten duyduğu hazdan dolayı kardeşine, her zaman olduğu gibi sırayı bozarak, "Bu gece de bana izin ver ibadet edeyim" dedi. 
Kardeşi kabul edip annesine hizmete gidince, bu ibadet etmeye koyuldu. 
Bir ara uyuya kaldı ve bir rüya gördü. Rüyasında nurani yüzlü bir zat buna dedi ki:
- Kardeşin affedildi.
Genç merakla sordu:
- Ben niye affedilmedim?
- Sen de affedildin ama, kardeşinin yüzüsuyu hürmetine affedildin.
- Ben Allahü teâlâya ibadet ediyorum. Kardeşim ise anneme hizmet ediyor. Fakat benim onun yüzünden affedilmemin hikmeti nedir?
O zat dedi ki:
- Allahü teâlâ size nafile ibadeti farz kılmadı, ama ana babaya iyiliği hizmeti farz kıldı. Üstelik annenin hizmete ihtiyacı var. Kardeşin emre uyduğu için kazandı ve yükseldi. Onun sayesinde sen de affedildin.
- İbn-i Abbâs (r.a.) anlatır:
Sa’d bin Ubâde’nin (r.a.) annesi vefât etmişti. O, Peygamber Efendimiz’e gelerek:
“–Ey Allâh’ın Resûlü! Yanında bulunmadığım bir sırada annem vefât etti. Onun adına sadaka versem kendisine bir faydası dokunur mu?” diye sordu. Allah Resûlü:
“–Evet.” buyurunca, Sa’d (r.a.):
“–Ey Allâh’ın Resûlü! Siz de şâhid olunuz ki meyve bahçemi annem adına tasadduk ediyorum.” dedi. (Buhârî, Vesâyâ, 15)
Yazımızı bir Hadisi Şerif ile bitirelim.
"Analarınıza ve babalarınıza itaat ediniz, ikramda bulununuz ki çocuklarınız da size itaat etsin ve ikramda bulunsun...»  (C. Sağîr 1/125)

Yazarın Diğer Yazıları