Mehmet Bina

Borçlu olana borcundan dolayı yardım etmek!

Mehmet Bina

İnsanların birbirleriyle kaynaşma, samimileşme ve yardımlaşma yollarından birisi de borç alıp- borç vermektir. 
Borç vermek dinimizde teşvik edilmiş ve bu eylemi sevap olarak nitelendirmiştir. Sadaka vermekten daha sevap olduğu bildirilmiştir. Buna karz-ı hasen diyoruz. 
* Yüce Dinimiz darda, sıkıntıda olan bir müslümana yardım etmeyi ve borç vermeyi teşvik etmiştir. Hatta borç vermek sadaka vermekten de sevap sayılmıştır. 
Yüce Rabbimiz, “Eğer Allah’a içten gelen istekle ödünç verirseniz, Allah onu sizin için kat kat artırır ve sizi bağışlar” buyurmuştur. (et-Teğâbün, 64/17) 
*  Kur’an-ı Kerîm’de, “Borçlu darda ise eli genişleyinceye kadar ona mühlet verin. Bilmiş olsanız borcu bağışlamanız sizin için daha hayırlıdır” (el-Bakara, 2/280) buyrulmaktadır.
*Peygamberimiz (sav) borçlulara yardım eden bir zâtın elde ettiği mükâfâtı şöyle haber vermiştir:
“Sizden önce yaşamış olan birisine, rûhunu kabzetmek üzere melek gelmiş idi. Melek sordu:
«–Bir hayır işledin mi?» O şahıs:
«–Bilmiyorum.» diye cevapladı. Kendisine tekrar:
«–Hele bir düşün (belki hatırlarsın).» denildi. O zât:
«–Bir şey hatırlamıyorum, ancak dünyada iken insanlarla alışveriş yapardım. Bu muâmelelerimde zengine ödeme müddetini uzatır, fakire de (ödeme işlerinde müsâmaha ve bâzı eksikliklerini bağışlamak sûretiyle) kolaylık gösterirdim.» dedi.
Allah Teâlâ, onu (bu iyiliği sebebiyle) cennetine koydu.” (Buhârî, Büyû, 17-18)
*Câbir bin Abdullah (ra)’ın anlattığına göre, babası şehîd olduğu zaman bir Yahûdîye otuz vesk borç bırakmıştı. 
Hazret-i Câbir, Yahûdîden borcunu ödemek için biraz mühlet talep etti. Ancak Yahûdî kabul etmedi. Hazret-i Câbir, Peygamberimiz (sav)'e gelerek Yahûdî nezdinde arabulucu olmasını talep etti. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, bu otuz vesklik borca bedel bir hurmalığın meyvesini alması için Yahûdiyle konuştu, lâkin o yine kabul etmedi. Bunun üzerine Allah Rasûlü hurmalığa girdi, içinde biraz yürüdü. Sonra Hazret-i Câbir’e:
“–Hurmayı topla ve ona borcunu öde!” buyurdu.
Câbir (ra) hurmayı topladı, Yahûdîye otuz vesk borcunu ödedi. 
Geriye on yedi vesk hurma da arttı. Durumu haber vermek üzere Rasûlullah (sav)’e gitti.
Efendimiz -aleyhissalâtü vesselâm- ikindiyi kılıyordu. Namazı bitince Hazret-i Câbir, artan hurmaları bildirdi. Efendimiz:
“–Bunu Ömer bin Hattâb’a haber ver!” buyurdu. Câbir (ra) da gidip ona söyledi. Hazret-i Ömer:
“–Ben, Rasûlullah (sav) bahçenin içinde yürümeye başlayınca, hurmanın bereketleneceğini anlamıştım zâten.” dedi. (Buhârî, İstikraz, 9)
*Kim Müslüman’ın dünya sıkıntılarından birini giderirse, Allah da onun kıyamet günü sıkıntılarından birini giderir. 
Kişi din kardeşinin yardımında olduğu müddetçe Allah da onun yardımcısıdır. “ Müslim, Zikir,38. İbn Mace, Sadakat,14)
Enes b. Malik (ra) dan,  "Allah'ın elçisi şöyle buyurdu: “Miraç gecesinde bana, cennet kapısında şöyle bir yazı gösterildi. “Sadaka  on misliyle mükafatlandırılacaktır., karz-ı hasen (ödünç para) için ise on sekiz katı ecir vardır.” Ben, Cebrâil'e : “ödünç verilen para niçin sadakadan daha üstün olduğunu sorduğumda, şu cevabı verdi: “ Şüphesiz, dilenci (çoğu zaman) yanında para olduğu halde ister. Ödünç (borç) isteyen ise, ancak ihtiyacı sebebiyle borç ister" buyurdu. 
(İbn-i Mâce, Sadakât, 19)
*Bu konuda diğer bir rivayette şöyledir. Resulullah (sav) şöyle buyurdu: 
“Bir adam hiç güzel (hayır) amelde bulunmazdı. Ancak halka borç verir ve borcunu toplayan elçilerine: “Borcunu kolay ödeyecek zenginden al, borcunu zor ödeyecek fakirden alma, vazgeç. Ola ki Allah da bizim günahlarımızdan vazgeçer” derdi.
Allah Teâlâ hazretleri de bunu üzerine: “Haydi senin günahlarından vazgeçtim” buyurdu. (Buhari, Büyu’ 18, Enbiya 50)
*  Sizden önce yaşayanlardan bir tüccar vardı. Halka borç verirdi. Borçluları arasında fakir görürse hizmetçilerine: "Onun borcundan vazgeçiverin, böylece Allah'ın da bizim günahlarımızdan vazgeçeceğini umarız" derdi. Allah da onun günahlarından vazgeçti." (Buhari, Sulh 10; Müslim, Müsâkât 19) 
* Rasûlüllâh (s.a.s.), “Kim darda kalmış (borçlu) bir kimseye zaman tanırsa veya alacağını bağışlarsa, Allah onu kendi gölgesinde gölgelendirir.” (Müslim, Zühd, 74) buyurarak, alacaklıları borçluya kolaylık gösterme hususunda teşvik etmiştir.
İmam Ahmed'in rivayetine göre İbn Ömer (Ra) şöyle dedi: Rasûlullah (s.a.s.) şöyle buyurdu: "Duasının kabul olunmasını, kederlerinin açılmasını isteyen, borcunu ödeyemeyen, zorda kalmış kimseyi bu durumdan kurtarsın." (Ahmed b. Hanbel, II, 23)
*Rasûlullah (s.a.s.) borçlu olarak ölenin cenazesini kılmazdı. (Bir gün) bir cenaze getirildi.
Rasûlullah (s.a.s.):
"- Onun borcu var mı?" diye sordu.
- Evet iki dinar borcu var, dediler. "- Arkadaşınızın namazını kılınız, " buyurdu.
Bunun üzerine, Ensâr'dan olan Ebû Katâde;
- O iki dinarı ben yükleniyorum, Ya Rasûlullah, dedi. Hz. Peygamber de adamın namazını kıldı.
Darda kalmış olan muhtâca borç vermek, mühim ve fazîletli bir ameldir. Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
“Mîrac gecesinde cennetin kapısı üzerinde şu ibârenin yazılı olduğunu gördüm:
«Sadaka, on misliyle mükâfatlandırılacaktır. Ödünç para ise onsekiz misliyle...» Ben:
«–Ey Cibrîl! Ödünç verilen şey, niçin sadakadan daha üstün oluyor?» diye sordum. Cebrâîl -aleyhisselâm-:
«–Çünkü yoksul, (ekseriyetle) yanında az çok para bulunduğu hâlde sadaka ister. Borç isteyen ise, ihtiyâcı sebebiyle talepte bulunur.» cevâbını verdi.” (İbn-i Mâce, Sadakât, 19)m ne
İmâm-ı Rabbânî hz.leri şöyle der:
“Borcundan bir kuruşunu sâhibine vermen, pek çok altın sadaka vermenden daha hayırlıdır.”

Yazarın Diğer Yazıları