Mehmet Bina

Kabe'de yetmiş bin meleğe emanet edilen rükn-ü yemeni köşesi

Mehmet Bina

• Bilindiği gibi Kabe-i Muazzama'nın dört rüknü vardır; dört rükün üzerine oturur. 
1. Hacer-i esved'in bulunduğu rükne "Rükn-i Hacerî Esved",
2. Güney batısındaki rükne "Rükn-i Yemânî",
3. Kuzey-batısındakine "Rükn-i Şâmî",
4. Kuzey-doğusundakine de "rükn-i Irâkî" denilir.
• Ayrıca bu rükünlerden ilk ikisine "Yemâniyyân (Yemânî rükünler)" denildiği gibi son iki rükne "eş-Şâmiyyân (Şâmî rükünler)" de denilir.
• Kâbe tavaf edilirken her köşesi istilam edilmez. Hangi köşelerinin istilam edileceği mevzusunda rehberimiz Allah Resûlü (sav) dir. O’nun bu mevzudaki uygulamalarına baktığımızda Hacer-i Esved’le birlikte Rükn-ü Yemanî‘yi de selamladığını görmekteyiz. 
• Rükn-ü Yemani, Kâbe’nin Yemen’e bakan köşesine verilen isimdir. 
• Abdullah İbn-i Ömer (ra) anlatıyor:
“Resûlullah (sav) tavafın her şavtında Rükn-ü Yemânî ve Haceru’l-Esved’i istilâm etmeyi terketmezdi.”
• İbn-i Ömer kendi uygulamasını da bize şöyle haber vermektedir:
“Nebi (sav)’in şu iki rükn-ü Yemanîyi istilam ettiğini gördüğüm zamandan beri kalabalık olsun tenha olsun bu iki rüknü istilam etmeyi hiçbir zaman bırakmadım.”
• İbn-i Abbâs (ra) kendisine: Peygamber Efendimiz’in bu iki rüknü selamlayıp diğerlerini istilam buyurmamasını ise İbn-i Ömer (ra), selamlanmayan rükünlerin Hz. İbrahim’in orjinal temelleri üzerinde olmamasıyla açıklamaktadır:
• “Kendisine, Hazreti. Âişe (r.anha)’nın: ‘Hicr’ın bir kısmı Beytullah’tan değildir’ dediği haber verilince şunu söyledi: ‘Allah’a kasem olsun, şayet Âişe bunu Resûlullah’tan işitmiş ise, kanaatım o ki, Resûlullah (sav) şu iki rüknün istilâmını, bunlar Beyt’in temelleri üzerinde olmadıkları için terk etmiş olmalıdır. 
Keza halk da bu sebeple tavafı Hicr’ın gerisinden yapmaktadır.”
• Öyle anlaşılıyor ki bu iki rükne, Hazreti İbrahim’in Kâbe’yi inşa ettiği ilk temeller olması hasebiyle hasseten tazimde bulunulmuştur.
• Rükn-ü Yemanî’nin faziletiyle ilgili Humeyd İbn-i Ebî Seviyye şu vakayı anlatmaktadır:
• “Ata İbn-i Rebah Kâbe’yi tavaf ederken, İbn-i Hişam’ın kendisine şu soruyu sorduğuna ve onun da şöyle cevap verdiğine şahit oldum: “İbn-i Hişam, ‘Rükn-ü Yemanî hakkında bilgi verir misin?’ diye sordu. 
Ata dedi ki: “Ebû Hüreyre’nin rivayetine göre Peygamberimiz (sav) buyurmuştur ki: 
‘Rükn-ü Yemanî 70 bin meleğe emanet edilmiştir. Kim onun yanında 
رَبَّنَا آتِنَا فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِي الآخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
“Allah’ım! Senden af, dünya ve ahirette afiyet diliyorum. Rabbimiz! Bize dünyada ve ahirette iyilik ver. Ve bizi Cehennem azabından koru’" diye dua ederse o melekler ‘amin’ derler.”
Yine Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur:
“Rüknü Yemânî'de Allah'ın göğü ve yeri yarattığı günden beri vazifeli bir melek vardır ki, orada “Rabbena duasını” okuyan kimseye amin demektedir” (Tabarâni, Mu'cemü'l-Evsat, 183, hadis no: 8395)
• Selamlanan bu iki rükne, tağlib tarikıyla “Yemaniyan” da denilmektedir. 
•Rükn-ü Yemanî’nin, Rükn-ü Esvedle birlikte anılması ve her ikisine bir tek isimle Yemaniyan denilmesi, Rükn-ü Yemanî’nin faziletine bir işaret olarak da kabul edilebilir.
• Rükn-ü Haceri Esved’de iki fazilet vardır. Birincisi bu köşede Haceru’l-Es’ad vardır. 
İkincisi bu köşe İbrahim Kaidesi üzeredir. 
Rükn-ü Yemanî ise sadece İbrahim Kaidesi üzere olma faziletine sahiptir. 
• Rükn-ü Esved iki fazilete sahip olduğu için daha fazla istilam ve tazim edilmiştir. Rükn-ü Yemanî ise selamlanmakla yetinilmiştir.
• Rükn-i Yemânî', faziletçe son iki rükne üs­tünlüğü sadece Hz. İbrahim'in attığı temeller üzerine oturmasından ileri gelir. Bu sebeple Resûl-i Ekrem bu rüknü sadece selamlamakla yetinmiş­tir. Fakat İmam Mâlik ile Ahmed (r.a.)'e göre bu iki rükün de Rükn-i Hacer gibi öpülür.
• Kâbe’nin diğer iki rükünleri ki (Rükn-ü İrakî ve Rükn-ü Şâmî) Hicr tarafındaki köşelerdir.
Bunlar Hazreti İbrahim’in temelleri üzerine bina edilmediğinden rükn-i aslî değillerdir.
• Rükn-ü Yemanî’yi selamlamanın yanında ona dokunmak da bir sevap hatta günahlara keffarettir. 
• Ubeyd İbn-i Umeyr anlatıyor:
“İbn-i Ömer (ra) iki rükne geldiği zaman (öpmek için) bunlar üzerine yapışır, sıkışıklık yapardı. Kendisine: ‘Ey Eba Abdirrahman! Sen Resûlullah’ın diğer ashabının hiçbirinde görmediğim şekilde bu rükünlere yapışıp sıkışıklık yapıyorsun sebebi nedir?’ Bana şu cevabı verdi: “Ben böyle yapıyorsam, Resûlullah’tan şunu işittiğim içindir: “Bu iki rüknü meshetmek günahlara kefarettir…” 
• Ubeyd bin Cüreyc (r.a), Abdullah bin Ömer’e:
“-Ey Ebû Abdurrahmân! Senin, diğer arkadaşlarının yapmadığı dört şeyi yaptığını görüyorum!” dedi.
İbn-i Ömer (r.a):
“-Nedir onlar, ey İbn-i Cüreyc?” dedi. İbn-i Cüreyc:
“-Görüyorum ki, Kâbe’nin Hacer-i Esved rüknü (köşesi) ile Rükn-ü Yemânî’den başkasına el sürmüyorsun.
- Tabaklanmış deriden mâmul ayakkabılar giyiyorsun.
- (Elbiselerini ve sakallarını, hoş kokulu vers veya zâferanla) sarıya boyuyorsun.
- Mekke’de bulunduğun zaman insanlar (Zilhicce) hilâlini görür görmez ihrâma girip yük­sek sesle telbiye okumaya başladıkları hâlde, sen Terviye günü (yani Arefe’den bir evvelki gün) girmedikçe telbiyeye başlamıyorsun?” dedi.
Abdullah (r.a) şöyle cevap verdi:
“–Beyt’in rükünlerine gelince, Ben Resûlullah (s.a.v) Efendimiz’in Hacer-i Esved ile Rükn-i Yemânî’den başkasına el sürdüklerini görmedim.
- Ta­baklanmış deriden mâmul ayakkabılara gelince, ben Allah Resûlü’nü üzeri kılsız deriden mamul ayakkabılar giyip, ayakları içinde iken abdest aldı­klarını gördüm. Onun için ben bu tür ayakkabılar giymeyi seviyorum.
- Sarı boyaya ge­lince, Allah Resûlü’nün sarı boya ile (elbiselerini veya mübârek sakallarını) boyadıklarını gördüm. Ben de onun için sarı boya ile boyamayı severim.
- Telbiyeye gelince, Allah Resûlü’nün, hay­vanı Minâ’ya doğru hareket için ayağa kalkıp doğrulmadıkça telbiye getirdiklerini görme­dim.” (Buhârî, Vudû’, 30)
•Ya‘lâ bin Ümeyye (r.a) şöyle anlatır:
Hz. Osman’la birlikte Kâbe’yi tavâf ediyorduk. Hacer-i Esved’i istilâm ettik. Ben Beytullâh tarafındaydım. Hacer-i Esved’den sonraki Rükn-i Ğarbî’ye (Batı Köşesi’ne) gelince, bu köşeyi de istilâm etmek (el sürüp öpmek) için elinden tutup çektim.
“–Neden çekiyorsun?” diye sordu. Ben de:
“–Bu köşeyi istilâm etmeyecek misin?” dedim.
Bana:
“–Sen Rasûlullah (s.a.v) ile birlikte hiç tavaf yapmadın mı?” dedi.
Ben de:
“–Evet, yaptım” dedim.
“–Peki, Allah Rasûlü’nün bu iki batı köşesine el sürdüklerini gördün mü?” dedi.
“–Hayır, görmedim” dedim.
“–Peki, O’nda senin için güzel bir örneklik (üsve-i hasene) yok mu?” dedi. Ben:
“–Evet, var” dedim. O da:
“–Yürü öyleyse, bırak, geç onu!” dedi. 
• Anlaşılan o ki Rükn-ü Yemanî de şeairdendir. Peygamberimiz Efendimiz ( sav), devamlı olmasa da zaman zaman Rükn-ü Yemanî’ye de dokunmuş ve bazen de onu öpmüştür. 
1.(Dr. Selim Koç) 
2.(Mescid-i Haram’dan 111 Hatıra, Erkam Yayınları)


 

Yazarın Diğer Yazıları