Mehmet Bina

Müslümanların birbirlerine dua etmesi.

Mehmet Bina

06 şubat 2023 tarihinde on ilimizi kapsayan depremin üzerinden bu zamana kadar geçen zaman zarfında binlerce vatandaşımız vefat etti, Rabbim vefat edenlere Rahmet eylesin, yaralılara şifalar nasip etsin. 
Şu günlerde en çok yapmamız gereken maddi ve manevi yardım etmek. Ülkemiz insanı birlik ve beraberlik içinde kenetlendi on ilimize koştu.
Bu yardımlarımızdan biriside   o kardeşlerimiz ve tüm ülkemiz için duada bulunmaktır.
▪︎Peygamberimiz (sav), "Bir müslümanın, yanında bulunmayan din kardeşine yapacağı dua kabul olunur. Bir kimse din kardeşine hayır dua ettikçe, yanında bulunan görevli bir melek ona, ‘duan kabul olsun, aynı şeyler sana da verilsin’ diye dua eder.” (Müslim, Zikir 87)
buyurmaktadır.
▪︎Bir âlim, bir sohbetinde insanlara duanın öneminden ve kabul olmasından bahsederken:
“- Ey insanlar! Duanızın kabul olmasını istiyorsanız Allah’a günah işlemediğiniz, kötü söz söylemediğiniz bir ağızla dua edin, Allah günahkâr ağızla yapılan duayı kabul etmez” demişti. Kendisini dinleyenler:
“- Bizde böyle bir ağız yok ki, kötü söz söylememiş, günaha bulaşmamış temiz ağızı nerede bulacağız” deyince o âlim:
“- Öyle ise, başkalarının ağzı ile dua edin, çünkü siz başkalarının ağzı ile günah işlemediniz, sizin hakkınızda başkalarının ağızı temizdir” demişti. 
Kendisini dinleyenler:

“- Hocam Başkalarının ağızı ile nasıl dua edelim, olur mu böyle şey!?” deyince, Âlim olan zat:
“- El-insân abîdü’l-ihsân/ insan iyiliğin kulu kölesidir” denilmiştir. 
İnsanlar kendilerine yapılan iyiliği unutmazlar, karşılık verirler, hiçbir şey yapamıyorlarsa dua ederler.
▪︎
Hz Ömer (ra) den şöyle dediği rivayet olunmuştur:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’den umre yapmak için izin istedim, verdi ve:
“Sevgili kardeşim, bizi de duadan unutma!” buyurdu.

Bu sözüyle Hz. Peygamber bana öyle bir şey söylemiş oldu ki, benim için dünyaya bedeldir.

Bir rivâyette, Hz. Peygamber (sav) “Sevgili kardeşim, bizi de duana ortak et!” buyurmuştur. 
(Ebû Dâvûd, Vitr 23; Tirmizî, Daavât 109)

Hz. Ömer’in, daha önceleri adamış olduğu bir umreyi yerine getirmek için Hz. Peygamber’den izin istediğini görüyoruz. Bu, talebenin hocasından, müridin şeyhinden edeben izin istemesi gibi bir şeydir. Zaten ashâb-ı kirâm Resûlullah’tan izin almadan bir şey yapmazlardı. Resûl-i Ekrem Efendimiz Hz. Ömer’e izin verdikten sonra, ondan umre yaparken kendisine de dua etmesini istedi.
Hz. Peygamber (sav)’in, Hz.Ömer' de olsa herhangi bir sahâbîden dua istemeye ihtiyacı olmadığını unutmamak gerekir. 
Ancak o, hayır ve fazilet sahibi olduğu bilinen insanlardan, özellikle  mübarek yer ve makamlarda bulunacak kimselerden dua istemenin gerektiğini ümmetine  bizzat öğretmektedir. 
Öte yandan Hz. Peygamber’in “Bizi de duana ortak et” buyurması Hz. Ömer için son derece büyük bir iltifat ve  duasının makbul olacağı yönünde büyük bir müjdedir. O da zaten bunu anlamakta hiç geçikmemiş ve “Hz. Peygamber’in bu sözünün kendisini mutlu ettiği kadar hiç bir şeyin mutlu etmeyeceğini, bu sözün kendisi için dünyalara bedel olduğunu” söylemiştir. 
O halde herkes hayır ve fazilet sahibi olduğuna inandığı kimselerden kendisi için, depremde vefat eden, yaralanan ve tüm müslümanlar için dua etmesini istemelidir. 
▪︎Hadis-i bize Şu mesajı veriyor.

1. Hz. Peygamber’in yaptıklarıyla tavsiyeleri tam bir uyum içindedir.
2. Hac ve umreye gidenleri uğurlayanların onlardan, kutsal topraklarda kendileri için dua etmelerini istemeleri yerinde bir harekettir ve sünnettir.
3. Müminin gıyâbında yapılan dua makbüldür.
4. Salih zatlardan dua istemek bir sünnettir.
▪︎
Safvan b. Abdullah, Ebudderdâ’nın kızı Derda ile evli idi. Kendisi şöyle anlatmıştır:
Şam’a gelmiştim. Kayın pederim Ebudderda’nın evine vardım. Fakat evde Ebudderda’yı bulamadım, (kayın validem) Ümmüdderda’yı buldum. Kayınvalidem:
“- Sen bu sene hac yapmak istiyor musun?” dedi. Ben de:
“- Evet” dedim.
“- Öyle ise bizim için de Allah’a dua et. Çünkü Hz. Peygamber şöyle derdi: “Bir Müslümanın Müslüman kardeşi için gıyabında yaptığı dua kabul edilir. Onun başucunda görevli bir melek vardır. Ne zaman din kardeşi için dua etse, görevli melek: “Âmin, senin için de bir misli olsun” der.”
*
Hakîm Tirmizî hazretleri gençliğinde ilim öğrenmek için, bulunduğu yer olan Tirmiz’den ayrılıp başka bir yere gitmek için iki arkadaşı ile anlaştılar.
Bu kararı annesine bildirince, annesi çok üzüldü. Oğluna dedi ki:
- Yavrum! Ben zayıf, biçare, yakını ve senden başka yardımcısı olmayan bir kimseyim. Üstelik hastayım. Benim bütün hizmetlerimi sen yapıyorsun. Beni yalnız, çaresiz kime bırakıp gidiyorsun?
Annesinin bu sözü ona çok te’sir etdi Bir taraftan ilim öğrenme arzusu, diğer taraftan ana hakkı kendini zor durumda bırakdı. Sonunda ana hakkının önemini düşünerek, ilim tahsiline gitmekden vazgeçdi. Durumu arkadaşlarına bildirerek, onlarla beraber gelemiyeceğini söyledi.
Arkadaşları şehirden ayrılıp ilim tahsiline gitdiler. Onlardan ayrı düşüp ilim tahsilinden mahrum kalmasına çok üzülüyordu. Aradan epey zaman geçmesine rağmen, ilim öğrenme arzusunu içinden bir türlü atamadı. Yalnız kaldığı zamanlarda bir kenara çekilir, uzun uzun bu üzüntü sebebiyle ağlardı. Bu halini gören annesi:
- "Allahü Teala inşallah seni bu arzuna kavuşturur", diye dua ederdi.
Bir gün mezarlıkda oturmuş ağlıyor, hem de kendi kendine:
“- Benim halim ne olacak, arkadaşlarım ilim tahsil etmeğe gitdiler, gerekli ilmi öğrenecekler. Ben ise, burada cahil kaldım. Benim halim ne olacak? diyordu (ama annesinin kendisi hakkında yaptığı duaya da güveniyordu.)
Bu halde iken aniden yanıma nur yüzlü, tatlı sözlü bir ihtiyar çıkageldi.”
- "Yavrum! Sen derdini anlatırsan sana yardımcı olabilirim, niçin böyle ağlıyorsun"? dedi.
▪︎Hakîm Tirmizî hazretleri, başından geçenleri uzun uzun o zata anlatdı. Sonunda:
- İşte ağlamamın sebebi budur, dedi. O zat:
- "Kısa zamanda, o iki arkadaşının ilminden daha fazla bir ilme sahib olman için, her gün gelip, sana ders vermemi ister misin"? dedi.
Hakîm Tirmizî hazretleri sevinç içinde:
- "Tabiî isterim:, cevabım verdi.
Bu hadiseden sonra, bu nur yüzlü zat her gün gelip kendisine ders verdi. 
Ders verme işi üç yıl devam etdi.
Üç yıl sonra bu zatın Hazreti Hızır olduğunu anladı. Bunun üzerine buyurdu ki:
- "Bu büyük ni’mete annemin rızasını almam ve onun duasına mazhar olmam bereketiyle kavuşdum" dedi.
Şu içinde bulunduğumuz mübarek üç aylarda bütün müslümanlar için, ülkemiz için, depremde vefat edenler ve yaralı olan kardeşlerimiz için dua edelim.

Yazarın Diğer Yazıları