Mehmet Bina

Sıkıntılara Ve Hastalıklara Sabredenin Bütün Günahları Affedilir

Mehmet Bina

Abdullah İbni Mes’ûd radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in huzûruna vardım. Kendisi sıtmaya yakalanmıştı.
- Ey Allah’ın Resûlü! Gerçekten şiddetli bir sıtma nöbetine tutulmuşsunuz, dedim.
- “Evet, sizden iki kişinin çekebileceği kadar ızdırab çekmekteyim” buyurdu.
- (Herhalde) bu iki kat sevap kazanmanız içindir, dedim.
- “Evet, öyledir. Allah, ayağına batan bir diken veya başına gelen daha büyük bir sıkıntıdan dolayı müslümanın günahlarını bağışlar.  O müslümanın günahları ağaç yaprakları gibi dökülür” buyurdu.  
(Buhârî, Merdâ 3, 13, 16; Müslim, Birr 45)
Hadîs-i şerîf başa gelene sabır konusunda bizzat  Peygamber Efendimiz’in tavrını gözlerimiz önüne sermektedir. 
Bir rivâyete göre, Abdullah İbni Mes’ûd radıyallahu anh, Hz. Peygamber’e eliyle dokunduktan sonra, ateşinin çok fazla olduğunu söylemiştir. Efendimiz de çektiği sıkıntının  iki müslümanın ıstırabına denk bir ıstırap olduğunu ifade buyurmuştur. İbni Mes’ûd’un, “İki kat sevap kazanmanız içindir (herhalde)” diye açıklama istercesine  söylediği söze  Efendimiz olumlu cevap vermiştir. Bilindiği gibi, kulun uğradığı belâ ve musîbetler sadece günahların affına vesile değildir. Aynı zamanda Allah katındaki derecesinin yükselmesine de sebeptir. Hz. Peygamber hakkında bu ikinci mâna geçerlidir.
Efendimiz, bir önceki hadiste olduğu gibi, başına gelen sıkıntıya sabreden müslümanın günahlarının, güz mevsiminde ağaç yapraklarının dökülmesine benzer şekilde döküleceğini müjdelemiştir.
Burada Peygamber Efendimiz’in, böylesine şiddetli bir hastalık geçirirken bile tebliğ ve irşad görevini, hem fiilen hem de sözlü olarak yürüttüğünü görmekteyiz. Bu, onun ümmetine karşı duyduğu şefkatin ve görev şuurunun delilidir. Resûl-i Ekrem hastalığının şiddetinden asla söz ve şikâyet etmemiş, ancak İbni Mes’ûd’un sorması üzerine durumunu açıklamıştır.
Bu olayda “En ağır belâ ve sıkıntılar peygamberlere gelir” hadisinin (bk. Tirmizî, Zühd 57; İbni Mâce, Fiten 29) tecellisini de görmekteyiz. 
Peygamberler her konuda olduğu gibi sıkıntılara katlanmak ve acılara göğüs germek bakımından da ümmetlerine örnektirler.
Hadisten Öğrendiklerimiz
1. Hz. Peygamber ashâb-ı kirâmın çektiği sıkıntıların iki katını çekmiştir.
2. Belâ ve musibetler, günahların bağışlanmasına veya daha fazla sevap kazanılmasına sebeptir.
3. Belâ ve musibet ne kadar büyük olursa sevabı da o kadar fazla olur.
İbn-i Abbâs (r.a.), Atâ bin Ebî Rabâh’a (r.a.); 
“Sana cennet ehlinden bir kadın göstereyim mi?” dedi. O da; “Evet göster!” cevâbını verdi. Bunun üzerine İbn-i Abbâs şöyle devâm etti; “İşte, şu siyahî kadın var ya, o, Resûlullah’a gelip; “Ben sarâlıyım, (nöbet gelince) üstümü başımı açıyorum. Allah’a benim için dua ediver!” demişti. Efendimiz; “Dilersen sabret, sana cennet verilsin; dilersen şifâ vermesi için Allah’a dua edeyim.” buyurunca kadın; “Öyleyse sabredeceğim, ancak üstümü başımı açmamam için dua ediver!” dedi.
 Resûlullah da ona öyle dua etti.” (Buharî, Merdâ, 6)
Efendimiz bu tür musîbetlere uğrayanların nasıl duâ edeceklerini de öğretmiştir. Ümmü Seleme (r.a.) şöyle der:
Bir defâsında Resûlullah’ı; “Kendisine bir musîbet gelen Müslüman:
«Biz Allah’a âidiz ve ancak O’na döneceğiz. Allahım! Bana bu musîbetten dolayı ecir ver ve bana bundan daha hayırlısını ihsân eyle!» derse, Allah o musîbeti alır ve mutlaka daha hayırlısını verir.” buyururken işitmiştim. Kocam Ebû Seleme (r.a.) vefat ettiği zaman; “Hangi Müslüman Ebû Seleme’den (r.a.) daha hayırlıdır ki? Resûlullah’ın emriyle ilk hicret eden hâne onun hânesiydi.” dedim. Bununla birlikte yukarıdaki duâyı da okudum. Allah Teâlâ, Ebû Seleme’nin yerine bana Resûlullah’ı verdi. (Müslim, Cenâiz, 3)

Yazarın Diğer Yazıları