HaMim İlkeleri
Mükremin Kızılca
Zamanımızda okumak için hiçbir mazeret ileri sürülemez.
İlk suresi ve ilk ayeti oku emri ile beşinci suresi kalem, hokka ve kâğıtla başlayan Kur’an-ı Kerime inananlar asla okuma konusunda başkalarından geride olmamalıdır.
Bundan 1300 yıl önce her ülkede bir, bin yıl önce her şehirde bir, 300 yıl önce her köyde bir Kur’an vardı. Halk tabakaları Kur’an’ın ayetlerine genellikle kürsülerde vaizlerin vaazında, minberlerde hatiplerin hutbesinde ulaşabiliyordu.
1730’da Matbaanın icadından sonra durum muhteşem gelişme gösterdi ve herkes Kur’an’a erişmeye başladı.
Zamanımızda her evde iki üç tane Kur’an bulunmaktadır. Hatta her elde de bütün formatlarda Kur’an vardır. Cep telefonumuzdan bütün dillere çevrilmiş meallerine ve aslına erişebiliriz.
Buna rağmen Kur’an’ı okumaktan, onunla tanışmaktan çekimser olanlar için 1450 yıl önceki şu ilahi kıstas geçerlidir:
“Bir de dedi ki o küfredenler: şu Kur’an’ı dinlemeyin ve ona yaygara yapın, belki bastırırsınız.” (Fussilet 26)
“Ve dediler ki: 'Bu Kur'an, iki şehirden birinin büyük bir adamına indirilmeli değil miydi?' (Zuhruf 31)
Daha önce halk tabakalarının Kur’an’ın çevirisini okumasına sıcak bakılmadığı doğrudur. Bunda haklılık payı da vardır. Buna tepki olarak mealcilik ve Kur’ancılık gibi akımların çıktığını bilirsiniz. Bu akımların da olumlu katkıları olmakla beraber aşırı tarafları da yok değildir.
Tabi mealcileri ve Kur’ancıları iyi niyetli kabul edenler içindir bu sözüm. Bir kere mealden ve Kur’an’dan Arapçaya ve İslami İlimlere vâkıf olmayan ümmetin yüzde doksan yedisinin bu ilahi kaynaktan hayatını düzenlemesini bekleyemeyiz. Hadisler de aynı durumdadır. Bunda kesinlikle ittifak halindeyiz.
Burada o konulardan ziyade mealden Türkçe Kur’an okumayadır sözümüz ki buna kimsenin itirazı da olmaz zaten. Ancak Kur’an’ı kendi dilinden okumanın amacı ondan hüküm çıkarmak olmayacağına göre gaye ancak ibret ve ders almak olmalıdır. Bunun için de ahkâm ve fıkıh ayetleri genel olarak halkın avamın faydalanabileceği kesin çizgiler vermez.
Ben şahsen burada meal okumak hususunda orta bir yoldan söz edeyim: Kur’an-ı Kerimin bir kısmının Mekke’de bir kısmının Medine’de nazil olduğu malumdur. Surelerin seksen altısı Mekkî, yirmi sekizi Medenî’dir. Yani üçte ikisi Mekke’de nazil olmuştur.
Mekke’de nazil olan surelerde hukuk sistemi değil de beşeri ilişkiler, iman esasları, ahiret cennet cehennem sahneleri ve geçmiş peygamberlerin hayatlarından imana davet çabalarından örnekler yer tutar.
Diyorum ki ilk defa aslı olan Arapça dışında Kur’an okuyacak kardeşlerimiz Mekke’de inen ayetlerle başlamalıdır. Bunlar içinden de geniş bir ilkeler topluluğu olan HaMim sureleri tercih edilebilir.
Bu yedi sureden yüce peygamberimize hitaben bir ayetle konuyu kısa kesip noktalayalım:
“(Ey Muhammed!) Bundan dolayı sen çağrıya devam et ve emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Onların hevâ ve heveslerine uyma ve şöyle de: “Ben, Allah’ın indirdiği her kitaba inandım ve aranızda adaleti gerçekleştirmekle emrolundum. Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz sizedir. Bizimle sizin aranızda tartışılacak bir şey yoktur. Allah, hepimizi bir araya toplayacaktır. Dönüş de ancak O’nadır.” (Şura 15)
HaMim İlkeleri bu tek ayette bile yolumuzu aydınlatmaktadır. İslam nizamının İslam ülkelerinde bile geri plana atıldığı zamanımızda adeta Müslümanlar Mekke dönemini yaşadıklarından bu ilkeler daha da önem arz ediyor.
1- Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!
Yüce peygamberimizin (sav) içinde bu emrin geçtiği başka bir sure için: beni kocatan, buyurduğu bu ayet: İstekım kemâ ümirte; istikametin yani İslamı yaşamakta dümdüz yürümenin niteliği bakımından son derece önemlidir.
2- İslam’a yanaşmayanların heva ve heveslerine uyma!
3- Allahtan ve peygamberlerinden gelen her şeye iman et!
4- Allah cc, Müslümanların, ehl-i kitabın ve bütün evrenin ortak Rabbidir!
5- Herkesin yaptığı kendisini bağlar, kimse kimseyi kendi bildiğine zorlayamaz!
6- Herkes adaleti ortamında ve çevresinde gerçekleştirmekle mükelleftir.
7- Müslümanlarla Müslüman olmayanlar arasında tartışılacak bir şey yoktur. Allah, hepimizi bir araya toplayacaktır. Dönüş de ancak o’nadır.