Mükremin Kızılca

İran – İsrail Savaşı!

Mükremin Kızılca

Henüz 2025 Haziranının 2. haftası bitmeden ayın 13'ünde dünya büyük bir felakete uyandı.
İsrail uçakları, füzeleri ve İHAları üç ülkeyi aşarak 1500, 2.000 kilometre ilerideki İran'ı vurmaya başladı. 
İran hemen ardından misilleme yapacağını ilan ederek 150 - 200 kadar İHA gönderdiğini söyledi, aslında İran'ın yaptığı oldukça saçma bir şey, yapacaksan haber vermeden yapacaksın değil mi?
Bu haber vermesi üzerine İsrail bütün tedbirleri aldı hatta müttefiki sayılan Ürdün bile üzerinden geçen ihaları düşürerek çoğunu imha ettiğini duyurdu. 
İsrail ilk 3 günde İran'ın 6 önemli bölgesini bombaladı bu önemli bölgeler başta nükleer enerji ve silah üretimi tesisleri idi. 
Aynı zamanda İsrail'den Netanyahu çıkarak İran halkını isyana ve yönetimi değiştirmeye davet ediyordu. “Bütün yolları açtık birkaç saatten tahran'ın üzerinde uçaklarımız görülecek” demesinin arkasından Tahran’ın üzerinde onlarca İsrail uçağı görüldü ve çevredeki bütün stratejik askeri hedefleri bombaladı. 
Bu bombalamalar sırasında başta genelkurmay başkanı olmak üzere en üst düzey askeri erkân ve önemli şahsiyetler öldürüldü. 
İran ise yok 100 balistik füze, yok 200 hipersonik füze fırlattım demekten başka bir şey yapamıyor ve bu fırlatılan şeyler de tam isabetle bir verim elde edemiyordu. 
İşin aslına biraz bakalım mı?
Bundan 3 sene önce 7 ekim 2023 İran'ın desteklediği ve kışkırttığı HAMAS İsrail'e 5000 füze fırlattığını ilan ederek uyandırmıştı dünyayı. Güya bu operasyona da “Aksa Tufanı” demişti. 
O zamanlar da “yazıklar olsun sana” dedik. “Sen ilk saldıracak gücü nereden buluyorsun?” ve İsrail bunu bahane ederek 3 yıldır 60 bine yakın çoluk çocuk kadın öldürerek Gazze'yi yerle bir etti. 
Artık Gazz, Batı Şeria, Kudüs bunların bir Filistin Devleti meydana getirebilecek güçleri ve mecalleri kalmadı. Hatta ABD başkanı Trump “buraya turistik tesis kuracağız” diye dalga geçti. 
Ve İran yine cak caklarla onları oyalamaya çalıştı hatta Hamas lideri İran ziyareti sırasında bizzat İsrailliler tarafından gelip öldürüldü. İsrail İran devlet başkanını da uçağını düşürerek öldürfü. 
İran'ın kadim bir devlet, antik bir medeniyet, gibi söylemlerle hiç alakası olmayan bir duruma düşmesi tabii ki ne de olsa bir Müslüman olması bakımından bizi üzer. 
Ama İran hem kendisi hata yapıyor hem de başkasını hata yaptırıyor ve hataya ortak etmeye devam ediyor. 
Bir kere kendisinin de içinde bulunduğu İslam dünyasını kendisine küstürdü ve kırdı, kırgın hale getirdi. 
Şia akidesine sahip olan İran devleti bunu dışarıya ihraç etmek için uğraştı. Yemen’deki Bahreyn’deki Kuveyt’teki Suriye Irak'taki ve Lübnan'daki Şia inancındaki insanları örgütleyerek yerel yönetimlere yani genelde Sünni devletlere karşı kışkırttı. 
Buna reaksiyon olarak sadece Irak'ta zalim bir Saddam ortaya çıkarken yine İran'ın desteklediği Suriye'de zalim bir Esed rejimi yarım yüzyıldan fazla ülkeyi yönetti. Sonunda 2010 yılında zulmü iyice artıran Esed ailesi 2022 yılına kadar bir iç savaş yaşattı ve on milyon Müslümanı yurt dışına sürgüne gönderdi. Neticede kendisi de ortadan kayboldu ve bir enkaz bıraktı. 
Güya hedefine İsrail'e yok etmeyi koyan İran Yemen’deki Husiler, Lübnan'daki Hizbullah ile İsrail ve onun abisi Amerika Birleşik Devletleri’ne karşı devamlı bir tehdit olmayı sürdürdü. 
1987 yılında Suudi Arabistan'a karıştırmak için 400 kişinin öldüğü hac olaylarını organize etti. Daha buna benzer birçok nedenle İran Sünni İslam'dan yani Müslümanların yüzde 92'sini oluşturan büyük camiadan uzaklaştı ve arayı açtı. 
Bu nedenle başta Ürdün, Suudi Arabistan, Bahreyn, Mısır olmak üzere İsrail’le anlaşmalar yaparak kendilerini garantiye olma yoluna gittiler. 
Şu anda “İsrail uçaklarımızın yolunu açtık” derken aradaki Suriye ,Ürdün, Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerini kastediyor çünkü onlar İran'la zaten bozuk olan aralarını düzeltme imkanı olmadığından İsrail uçaklarına onları vurması için yol verdiler. 
İran dünyayı da bayağı korkutmuş durumda ki Fransa devlet başkanı Emanuel Macron açıkça bu savaş başladıktan sonra “nükleer silahı olan bir İran'la aynı dünyada yaşayamayız” ifadesini kullanıyordu.
İran inanç bakımından rahat durmadı, tarih boyunca Şia inancını hep ihraç etme yoluna girişti. Osmanlı Devleti zamanında, Selçuklu zamanında, Karamanoğulları Devleti zamanında hep dışarıya Şia inancını aşılamak için ajanlar gönderdi. Bu arsızlıklarından dolayı İran, Sünni İslam devletlerinde bu bakımdan hiç sevilmedi. 
Kimse savaş istemez, savaştan tüm dünya kaybeder ama görülen şu anda o ki: Genel İslam dünyası İsrail’e karşı Gazze kadar bile bir tepki vermeyeceğe benziyor. 
Sonuçta bu savaş ABD’nin planladığı ve uç karakolu İsrail’e havale ettiği bir savaştır. Amaç İran’a bir nükleer silah sahibi olma şansını vermemektir. 
Trump’ın “biz bu savaşta yokuz” demesi tam bir politik manevradır, tepki ölçme tekniğidir. 
Peki, biz bu savaşın neresinde olmalıyız? Sorusuna birkaç günden cevap arayacağım. İnşallah ona gerek kalmadan sonlanır. 

Yazarın Diğer Yazıları