Ramazan Sayar

Beterin Beteri Var 

Ramazan Sayar

Sevgili gönül dostlarım ve saygı değer okuyucularım.
O kadar güzel atasözlerimiz, darb-ı mesellerimiz, kelam-ı kibarlarımız, deyimlerimiz var ki, insanın bu sözlere hayran kalmaması mümkün değil.
"Gelen gideni arattırır." sözü...
Bir zamanlar birisi geçimini "kefen soyucu" lukla devam ettiriyormuş. Ölen kişinin kabrini açar kefenini soyar. Alıcısına satar. Geçimini bu şekilde temin edermiş. Kefen soyucu ölünce bu işi bir başkası yapmaya başlamış. 
Ama farklı bir uygulamaya geçmiş.
Ölen kişinin kefenini soyar. Bir de tecavüz edermiş. 
İnsanlar demişler ki: 
"Bu daha beter çıktı. Hiç olmazsa giden bu haltı işlemezdi. Demek ki gelen gideni arattırdı." demişler.
Ben de bu darb-ı meseller ve kıssalar üzerine diyorum ki:
Her gelen yıl geçen yılımızı arattırıyor.
"Acaba bu olaylar tesadüf mü yoksa tesadüf dışımı? olağan mı yoksa olağan dışı mı ?" diye insan sormadan edemiyor.
Belki de  "Beterin beteri var." sözü bu gibi durumlardan dolayı söylenmiş olabilir.
"Beterin beteri var."
Zamanın birinde işinden atılan adam evde de kavga eder. Hanım adamı evden kovar. Adam ne yapacağını bilemez. Bir bilene durumunu gider anlatır. O bilge. "Haline şükret. Beterin beteri var. Git hanımın ile güzelce anlaş." der.
Gece eve gelir. İçeri alınmaz. Kenarda kuytuda beklemeye başlar. Hırsızlık olaylarının olduğu bir zamandır. Bekçi, hırsız diye adamı yakalar. Karakol, nezarethane derken hapishaneye düşer.
Bilge kişi yine haber göndererek tekrarlar. " Beterin beteri var. Haline şükret." Adam da: "Bundan daha beteri olur mu?" diye düşünürken..... Koğuşta bir kavga çıkar. Gardiyanlar gelir. Bu olay sen gelince oldu diye adamı tek kişilik hücreye atarlar.
Adam yine başlar şikayet etmeye. Bu defa da adamın yanına hücreye hasta, yaşlı, son derece bitkin, saçı sakalı birbirine karışmış, uzun zamandır banyo yapmamış, kokudan yanına yaklaşılmayan bir mahkumu koyarlar. Adamın kıpırdayacak hali kalmaz. Akşam sabah yapışık halde yaşarlar. Bilge kişiden haber gelir. "Hırsız olmadığın anlaşılmıştır kurtulacaksın." diye.
Mutlaka her derdin her musibetin bir sonu bir çaresi vardır.
Birgün gelir açmaz dediğin çiçekler açar.
Gitmez dediğin dertler gider.
Bitmez dediğin zaman geçer.
Musibetler dertler önce Hazreti Eyyüp peygamberin sürülerini yok eder. Sonra bağları, bahçeleri, tarlaları kum yığını haline gelir. Evi üstlerine yıkılır. Sadece eşi Rahmet ile kendisi kurtulur. Diğer ailesi göçük altında kalır. Bedenine bir kurt düşer. Halkı bu halini görünce bulaşıcıdır diye yanlarında görmek istemezler. Eşi ile yakında bir kulübeye taşınırlar. Orada yaşarken Rabb'ın dan gelen " Ürkuz bi riclike haza muğteselün baridun ve şerabün." -işte yıkanılacak ve içilecek soğuk bir su- müjdesi gelir. Ayağının altından fışkıran su ile yıkanır, bu mucize sudan içer ve eşi Rahmet' te kendisi de eski sağlıklarına da varlıklarına da kavuşurlar.

Sabretme de Eyyüp ol.
Gam çekme de Yakup ol.
Yusuf gibi mahbub ol.
Sübhane irem dersen.

Veren de O. Alanda O.
Nedir senden gidecek.
Telaşını görenler.
Can senin zannedecek.

Türk filmlerinde hep seyrederiz, görürüz.
Güçlü olan birisi, garibandan gönüllü olarak istediğini alamazsa zorlamalara başlar.
Önce garibanın malına zarar verir. Ekin tarlasını, yığınını yakar. Ağaçlarını, bağlarını, bahçelerini, fidanlarını yakar - keser.
Evini ateşe verir. En sonunda da canlarına, namuslarına kadar işi ilerletir. Vurur, kırar, döver ve de öldürür.
İnsanlar bu şekilde olduğu gibi devletler de aynıdır.
Hiç bir güçlü devlet kendi devletinden daha güçlü bir devlet istemez. Hiç bir güçlü devlet kendi sözünden çıkan devlet istemez. Hiç bir güçlü devlet suyunun bulandırılmasını istemez.
Bunu biliyoruz. Onun için "Hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünya için yarın ölecekmiş gibi de ahiretimiz için daha çok çalışacağız." Yılmayacağız. Tedbirimizi alacağız. Geçmişten ders alıp geleceğe ümitle bakacağız. Din düşmanlarına, ilim-bilgi düşmanlarına, vatan ve millet hainlerine fırsat vermeyeceğiz.
Ad kavmini rüzgar, Semud kavmini deprem, Nuh kavmini tufanla helak eden, Lut kavminin ülkesini ise kasırgalarla altüst eden yüce Rabb'ım... Bizleri musibetlerle, dertlerle, acılarla, açlıkla, yoklukla, kan ve göz yaşı ile imtihan etme.
Merhametini, mağfiretini, rahmetini ve şifanı depremzedelerimizin ve ülkemizin üzerine nasip eyle.
A M İ N
Sevgili gönül dostlarım ve saygı değer okuyucularım... 
Selamlarımı sevgilerimi sunuyorum.

Hoş kalın. Hoşça kalın.
 Allah'a emanet olun.

Yazarın Diğer Yazıları