Ramazan Sayar

İlim Kendini Bilmektir

Ramazan Sayar

Yeryüzü evvela ıssız ve sessizdi. Ağaçlar meyve veriyor, sular şırıl şırıl akıyor, çimenler yeşeriyor, hayvanlar zıplayıp oynuyorlardı. Ancak kendilerinden faydalanan yoktu. Bundan dolayı bekleyiş içerisindeydiler. Yüce yaratanımız: “Melekleri topladı ve onlara bir insan yaratacağını” Buyurdu. Melekler önce tereddüt ettiler… Ancak Rabbimiz Hz. Âdem’i yarattı. Bütün isimleri öğretti. Ona öğrettiklerini meleklere sordu. Melekler bilemeyince o zaman Âdem’e secde etmelerinin yerinde olduğunu anlayıp Âdem’in üstünlüğünü anladılar. Fakat İblis secde etmedi. İnsan, Allah’ın verdiği akıl ve ilim sayesinde meleklerden üstün oldu. İlk öğreten Allah, ilk öğrenen de Âdem (as) oldu. İslam’ın ilk emri de “oku” dur. Okumak, ilim öğrenmek insana öncelikle kendini öğretir.

İlim ilim ilmektir.
İlim kendini bilmektir.
Kendini bildirmeyen ilim
Ha bir kuru emektir.

Yirmi dokuz hece
Okursun uçtan uca
Sen elif dersin hoca
Manası ne demektir?

İslamiyet, hem bedene hem kâinata hem de dine ait ilimleri kendine yetecek kadar öğrenmeyi kadına ve erkeğe farz kılmıştır. İlmin Çin’de de olsa aranması, dünya ve ahirette rahat yaşanması isteniyorsa öğrenilmesi istenmiştir. 

 “Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” diyen Hz. Ali, her şeyi öğreneyim diye çalışma, kabını boş şeylerle doldurursan lüzumluyu koyacak yer bulamazsın” demiştir. 
* * *
Zamanında bir padişaha yakınları: “Efendimiz bir adam var, çuvaldızın deliğinden aynı anda yüz iğne geçiriyor” derler. Padişah, adamı çağırtır ve hünerini görür. Adama yüz altın verilmesini, yüz de sopa vurulmasını söyler. Adam: “Efendimiz, yüz altını anladım da bu yüz sopa niye?” diye sorar. Padişah da: “Emeğinden dolayı yüz altın verdim. Ama ömrünü boş şeylerle geçirmişsin. Onun için yüz sopayı hak ettin” diye cevap verir.
* * *
İlim insana sabrı öğretir. Vaktiyle “Deli Hüseyin Hoca” diye birisi evlendiği gece hocaların sohbetinden çok etkilenir. Ertesi gün İstanbul’un yolunu tutar. İlim ocağına girip otuz sene ilim tahsil eder. Yirmi yaşından sonra hafız olur.  Müderrisliğe kadar yükselir.

Memleketine dönerken bir köye uğrar. Misafir olarak kaldığı evin sahibi Hüseyin hocaya: “Peki, ilmin başı nedir? Diye sorar. Hoca anlatır da anlatır fakat soruyu soran adam aradığı cevabı alamayınca: “Hayır, olmadı. Bir sene yanımda çalışırsan sana cevabı söylerim” der.

Hoca kabul eder. Senenin sonu gelince hoca adama: “Söyle bakayım ilmin başı neymiş?” diye sorunca adam: “Hocam, ilmin başı sabırdır. Sabır, her şeyin ilacıdır” cevabını verir. Hüseyin hoca ertesi gece evine varır. Hanımın yanında saçlı sakallı bir adam görür.

Hemen adamı öldürmek ister fakat aklına kaldığı evin sahibinin söyledikleri gelir. Önce bir sorup araştırayım diye düşünür. Komşulara sorar, komşular da evindeki adamın kendi oğlu olduğunu, köyün de hocası olduğunu söylerler.

Sabretmede Eyüp ol
Gam çekmede Yakup ol
Yusuf gibi mahbup ol
Sübhane İrem dersen

İlim tahsil edene âlim denir. İslamiyet, âlime büyük önem vermiştir. Âlimler peygamberlerin varisleridir. Kıyamet gününde peygamberler, âlimler ve şehitler şefaat edeceklerdir. Peygamberimizin, “İki kimseye haset edercesine imrenilir: ilmini insanlara öğreten âlime ve servetini Allah yolunda harcayan zengine” hadis-i şerifi meşhurdur.

Zenginse eğer hiç kimseye faydası yok
Bir akçeye yetmez gücü fakir ile bir tut
Bir âlim eğer olmaya ilmi ile amil
Koy bir kafese bülbülü karga ile bir tut

“Kullar arasında Allah’tan en çok korkan âlimlerdir.”(Zümer–71) “De ki, hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?”(Zümer–9) ayetleri, “Ümmetimin âlimleri, Beni İsrail peygamberleri mesabesindedir.” “Âlimin uykusu cahilin ibadetinden daha hayırlıdır” hadisleri de İslamiyet’in âlimlere ve ilme verdiği önemi göstermektedir.

İlim bize; gönül kırmamayı, varlıkla sevinmemeyi, yoklukla yerinmemeyi, kin ve düşmanlık beslememeyi, her an ölümü hatırlamayı, insana kul olduğunu, yaratanın her yarattığında mutlaka bir hikmet bulunduğunu, her işin sonunu yaratanımıza bırakmamız gerektiğini, “ne gelirse yahşidir, hep onun bahşidir” diyerek Allah’tan gelen her şeyin hoş olduğunu öğretir.

Cana cefa kıl ya vefa,
Kahrın da hoş, lütfun da hoş.
Ya dert gönder yahut deva, 
Kahrın da hoş, lütfun da hoş.
                                      
Hoştur bana senden gelen,
Ya gonca gül yahut diken,
Ya hilattir yahut kefen,
Narın da hoş, nurun da hoş

İlim öğrenmenin yeri, zamanı, yaşı yoktur. Peygamberimiz: “Beşikten mezara kadar ilim öğreniniz” buyuruyor. “Âlim ölür koç olur, cahil ölür hiç olur” demişler. Okuyan sabırlı, mütevazı, müsamahakâr, şefkatli ve vakur olur. Böyle insanın sözü dinlenir, ona saygı duyulur.

Âlimin her bir sözü dürr-i yekta incidir
Cahilin her bir sözü günde bin can incitir

Her şeyin bir sonu vardır. İlmin sonu da ledün ilmine, metafizik bilimine ulaşıp perde arkasını görebilmek, Yüce Yaratanla vahdet-i vücut olmaktır. 

İLİM

İlim ilim bilmektir 
İlim kendin bilmektir 
Sen kendini bilmezsen 
Ya nice okumaktır 

Okumaktan mana ne 
Kişi hakkı bilmektir 
Çün okudun bilmezsin 
Ha bir kuru emektir  

Okudum bildim deme 
Çok taat kıldım deme 
Eri hak bilmez isen 
Abes yere yelmektir  

Dört kitabın manası 
Bellidir bir elifte 
Sen elif’i bilmezsin 
Bu nice okumaktır 

Yirmi dokuz hece 
Okursun uçtan uca 
Sen elif dersin hoca 
Manası ne demektir 

Yunus emre der hoca 
Gerekse var bin hacca 
Hepsinden eyice   
Bir gönüle girmektir  

YUNUS EMRE

Yazarın Diğer Yazıları