Abdülhamid Han'a Vefa Borcu
Ahmet Candan
Sultan Hamid Han yalnızlığa terkedilmiş bir Osmanlı sultanıdır. Anlaşılamamış, anlaşılamaya ihtiyacı olan bir hükümdardır. Yıllarca üzerine iftira atılmış, yıllarca kötülemiş, bu millete unutturulmaya çalışılmış bir isimdir 'Ulu Hakan Hamid Han'. Kendisinin çok güzel bir sözü vardır; "Evlatlarım öyle kandırılmıştı ki; “Hem benim getirdiğim Hamidiye suyunu içiyor, hemde boğazları kuruyana kadar bana sövüyorlardı.” bu durum bugün bile halen devam etmektedir. Ne kadar öngörülü bir insan olduğunu biliriz, bu sözüyle de ispatlar zaten. Bugün bile getirdiği suları içip boğazları kuruyuncaya kadar ona küfredenler halen mevcuttur. Bu halde bile "evlâtlarım" diyebilecek kadar da koca yürekli ve vefakârdır ulu hakan.
Bu millete unutturulmaya çalışılsa da; onun gerçek evlâtları onu anlatmaya devam ettiler. Bunlardan başta gelen isimleri Necip Fazıl Kısakürek, Kadir Mısıroğlu, Mustafa Armağan ve daha nice gönlünde Abdülhamid Han sevgisi taşıyan onun evlatları.
Üstat Necip Fazıl şöyle der Hamid Han hakkında; “Abdülhamid'i anlamak her şeyi anlamak olacaktır.” Gerçektende öyledir. Zira bugün bile bazı olayları anlamak için merhum sultanın dönemine bakılmaya ihtiyaç vardır.
Sultan Hamid’in sevgisi gönüllere öyle bir kazınmıştı ki; vefatından on yıllar sonra bile Afrika'nın ücra köşelerinde, Belarus’ta bazı Tatar köylerinde adına hutbe okunmakta. * Biz kendisine son imparator derken lafın gelişi dememekteyiz. Zira bu birçok kez ispatlanmış bir durumdur.
Türkçü Nihal Atsız Bey de Abdülhamid Han hakkında övgüyle bahseder ve savunur. Şöyle der Atsız; “Onun katil olduğu yalan, kızıl sultan olduğu iftiradır. Avrupalıların ve Ermenilerin yakıştırdığı kızıl sultanlığı benimsemek, onların emellerine hizmet etmek olmaz mı?
Sultan Hamid, kızıl değil, “Gök Sultan’dır.”
Sultan Abdülhamid kendi yönetiminde döneminde çökmekte hatta çökmüş denilecek bir devleti 33 yıl sımsıkı savunmuş, düşmana bir karış vermemiştir. Ancak kendi döneminde batılılarında kışkırtmaları ile halkı tarafından yalnızlığa bırakılmıştır. Lakin tahttan indirildikten hemen sonra bile kendisine muhalefet eden şahsiyetler dahi kendisinden özür dilemiş, pişmanlıklarını birçok yolla dile getirmişlerdir. Bunlardan en meşhuru Rıza Tevfik’in Gök Sultan’ın vefatından sonra yazmış olduğu ‘Sultan Abdülhamid Han'ın Ruhâniyetinden İstimdat’ isimli şiirdir. Bunun gibi onlarca örnek mevcuttur.
Yıldız Sarayına kendine çok büyük çaplı bir kütüphane yaptıran Sultan ayrıca bilime, okumaya, eğitime oldukça büyük değer verirdi. Zaten memlekete en büyük (eğitim alanında) hizmeti veren de ondan başkası değildir. Kendisine öyle bir sistem kurmuştu ki Yıldız Sarayında tüm dünyadan haberdar olabiliyordu. Ayrıca çokça büyük bir fotoğraf sever ve büyük bir fotoğraf arşivi olduğuda bilinir. Bu fotoğraflar kendisine yurt dışında ki adamları tarafından gelir ve bu sayede diğer ülkelerde ne gibi bir gelişme olmuş öğrenip bunu kendi memleketine uygun şekilde uygulamaya çalışmıştır.