
Hangisi daha zor?
Latife ÖGE AKIN
Hafta sonunda çok sevdiğim bir ablam oğlunu evlendirdi.
Kanserle savaşırken yıkılan yuvasının acısına, evlatlarını nasıl zor şartlarda yetiştirdiğine birebir şahit olduğumuz biri.
2 evladını eskilerin tabiriyle yerine yerleştirmiş, torun sevgisini tatmıştı. Hafta sonu hepimizin göz bebeği efendiliğiyle, ağırbaşlılığı ile herkesin sevdiği oğlunu da evlendirdi. Bir başına şu hayatın altından kalkmıştı. Hemcinsim olarak gurur duymak bir yana dursun anneliğine herkesin gıpta ile baktığı biridir kendisi.
Velhasıl bu durumu “bir kadından korkmalısın ama o kadın anneyse daha çok korkmalısın” notuyla paylaştığımda bir çok arkadaş, akraba, eş dost babalık da zor diye serzenişte bulundu bana.
Yazı için konu ararken dedim ben neden bunu yazmıyorum.
Pazar günü babamın doğum günüydü. Annem bir yana ama babam da başka yana diye içim sızladı bir an. Ömrünü bize bakıp büyütmek için harcamış, çocukluğum boyunca bazen 3 işte birden çalışmış, uyku uyumamış babam… Doğum gününü kutlamak isterken yılların yorgunluğunu gerektiği gibi takdir edemeyecek oluşumdan zahir cümle kuramadım babam. Vesile ile kutlamış olayım. İyi ki varsın, iyi ki bizim babamızsın…
Bizim için bizden vazgeçmiş. Çocukluğumuzda babamla doya doya gezdiğimiz, oynadığımız anımız yoktur ya da yok denecek kadar azdır. Çünkü babam bizim karnımızı doyurmak için hep çalıştı. Gözümüz hiç bir şeyde kalmasın diye, başkasına bakıp imrenmeyelim diye gecesini gündüzüne kattı.
Evlatlık yapabildik mi bilmiyorum ama biz üç kardeş babamıza hep çok düşkün olduk. Her birimiz evlenip anne baba olduk ama hala babamızın elini üzerimizde hissetmekten daha güzel bir güven duygusu tatmadık. Diğer kardeşlerim adına da bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Onun gölgesi üzerimizden eksik olmasın bize bir şey olmaz. Kendisi çocuk olamamış babam biz çocukluğumuzu yaşayalım diye çok uğraştı. Biz de ona layık evlat olmak İçin elimizden geleni yaptım, yaparız.
Şimdi eşime bakıyorum, iki günlüğüne gittiği yerde bile kızımızı nasıl da özlüyor. Koklaya koklaya öpüyor. Gözlerinin içi gülüyor onunla oynarken. Ne sesini ne sevincini kontrol edemiyor onu severken. Koskoca adam 8 aylık bebekle bir bebek oluveriyor.
Babam da bizi böyle sevmişti diyorum, bizimle böyle oynamak isterken çalışmak zorunda kalması kim bilir ne zor oldu. Hangisi daha zor? Çocukların aç kalmasın diye çabalamak mı, çabalarken onlardan uzak kalmak zorunda olmak mı?
Annelik çok zor, yüreğine sığmayan bir sevgiyle, cehennemden bozma dünyada evladını koruyabilmek endişesiyle, tüm dengelerin bozulduğu, aile olgusunun yerle bir olduğu ortamda onu terbiyesiyle, saygısıyla ailesine bağlı yetiştirebilme kaygısıyla baş etmek çok zor. Bütün bunları başarabilmek hissiyattan çok daha zor… Bu konuda Allah herkesin yardımcısı olsun.
Lakin babalık da bir o kadar zor… Evladının üzerinde otoriteni ve sevgini dengede tutmak, onu kimseye muhtaç olmadan büyütmek, eğitilip yetiştirilmesi noktasında karar merci olabilmek, dışarıdan koruyabilmek, dağ gibi arkasında dururken, pamuk gibi bir kalple sarıp sarmalamak da zor…