Latife ÖGE AKIN

Mağlubiyetin büyüklüğünü Ak Parti belirledi

Latife ÖGE AKIN

22 yıl, 18 seçim, ortalaması yüzde 60 olan oy oranları. Türkiye tarihinde hiçbir partinin yapamadığını yapıp solcu kesim dışındaki herkesi aynı çatı altına toplamayı başaran bir parti. Hiçbir parti liderinin elde edemediği sular seller gibi akan bir sevgi seli. Hiçbir siyasinin kazanamadığı uçsuz bucaksız bir güven. Ortası olmayan, kendisinden nefret etmeyen herkesin delicesine sevdiği bir lider. Bazen sokak ağzıyla verdiği karizmatik ayarlarla tarihe geçen bir lider. Farklı amaçlarla da olsa ardından yürüyen binlerce dava arkadaşı. Sırf sol kesimin oyları yükselmesin diye Ak Parti’nin yanlışlarını gören ancak yine oyunu veren de oldu, kötünün iyisi diyerek oy veren de oldu.  

Peki bugün bunca şeye rağmen neden bu hezimet oldu? Erdoğan seçim sonunda “öz eleştirimizi yapacağız” dedi. Ancak zaten bu sonucun sebepleri bağıra bağıra gelmişti. Özellikle son genel seçimden sonra bangır bangır anlattı seçmen. Davul zurnayla sesini duyurmaya çalıştı. Alt kadro mu özellikle sesi reisin duymayacağı hale getirdi, kendi makamlarını riske atmamak için duyurmadı yoksa yukarıda nasıl olsa kazanırız rüzgarları mı sesi duymalarına engel oldu bilinmez. Bir kesim tarafından zaten yükünü tuttu, ondan gözünü kararttı düşüncesi de var, yok sayamayız.

Erdoğan yola çıktığından bu yana dahilindeki kadro çok fazla değişti. Bu sirkülasyon beraberinde acemilik faturasını getirdi. Tarihe geçen çok trajikomik şeyler yaşandı. Örnek verecek olursak Binali Yıldırım için yazılan konuşma metni koskoca cumhurbaşkanına da okutuldu. Bu küçük kurumlarda bile büyük faturalar kesilecek bir olay iken üzerinde konuşulmadı bile. Gereken müdahale yapılmayınca bunun sorumluları kendilerine basın danışmanı demeye devam etti. Erdoğan tüm yetkileri elinde toplayarak her şeyi kontrol altında tuttuğunu düşünse de dahili olmadan çok dolaplar döndü. Kraldan çok kralcılar sefa sürdü. Reisin ismi hürmetine açılan tüm kapılardan sonuna kadar ve hiç ar etmeden çok kişi faydalandı.  Ama yazık ki bu etiket reise yapıştı. Vefa ve sadakat bekleyerek yürüdüğü yolda kendisi vefa göstermeyip sürekli çevresindekileri değiştirerek aslında en çok kendine zarar verdi. Öyle ki her parti için bir veliaht adayı vardır. Tıpkı kendisinin bir zamanlar rahmetli Necmettin Erbakan hocanın veliahtı olması gibi. Ancak Erdoğan veliaht yetiştirmek şöyle dursun potansiyeli olanları hemen bir hızlı bir şekilde lağvetti. Sarsılamayan kemik kadro seçmene güvendi. Ancak asıl darbeyi onlardan aldı.

Erdoğan en çok 40 yaş üstü seçmenden oy aldı. 80’lerde sol hükümetten canı yanan herkes Erdoğan’a büyük ümitlerle bağlandı. Omuzlarında taşıyarak 22 yıl Erdoğan iktidarına zerre halel getirmedi. Ancak bu seçimde gördük ki o kemik kadro aynı gücü farklı şekillerde kullandı. Kimisi hiç sandığa gitmeyerek ki oy kullanması gereken seçmenin yüzde 20’si sandığa gitmedi. Bu ciddi bir rakam. Kimisi Erdoğan’a varis olarak belirlediği Fatih Erbakan’ı destekleyerek, kimisi de sadece öfkesinden CHP’YE oy vererek.

Seçmen pembe dizi kanalı gibi yayınlar yapan yandaş medya ile havai bir tablo izledi, ancak o pembe tablo içinde neden ben sefalet içindeyim sorgulamasını yapmayı akıl etmesi 20 yıl sürdü. İddia edilen her yanlışa cevap verme tenezzülünde bulunmayan Ak parti, iyiden iyiye sırtını yaslayıp keyif sürdü.

Cevapladığı sorunlar ise seçmeni tatmin etmedi. 

Sığınmacı sorunu dendi, din kardeşimiz cevabını verdi. (Benim kanaatim bu hükümetin başımıza ördüğü en büyük çorap sığınmacılar, gerisi bir şekilde toparlanır)

Eğitim sistemi baştan ayağa çöp, hukuk desen muz cumhuriyeti tabiri bizim için icat edilmiş gibi.

Emeklilerin hali, 20 yıldır yağ, tüp kuyruğunu ısıtıp ısıtıp getiren emekli artık ekmek, et kuyruğuna girer oldu. Heybe bozuldu çuval oldu.

Yıllarca dirsek çürütüp, insan canı için mücadele eden hekimlere kapı gösterildi.

Gazze’ye tüm dünya vicdana gelip göz yaşı dökerken İsrail ile ticari ilişkiler kesilmedi.

Yanan her orman yerine ne hikmetse devasa oteller dikildi.

Teröristler televizyonlarda demeç verdi, cezaevlerinde ziyaretler edildi, istişareler yapıldı, bir de üstüne ben yaptım oldu resti çekildi.

80’lerin derin yarası başörtüsü mağdurları gitti yerine çöken ahlaki sistemle başörtüsü mağdur hale geldi. Sokaklar amaçsız, hedefsiz, sorgulamayan, yadırgamayan, cahil, vasıfsız pimi çekilmiş bomba gibi dolaşan gençlerle doldu. Vatan, millet duygusu zayıf, din, iman, ahlak yoksunu bir yığın et parçası geziyor ortalıkta.

Kapanan meslek liseleri, köy enstitüleri, birleştirilen ilk-orta-lise eğitimleri ile diplomalı cahiller saksıda bitki gibi yetişir oldu. Bu durum neye sebep oldu? Ne tarlada çalışacak, ekip dikip tarım gibi uçsuz bucaksız bir gelir kaynağına tutunacak çiftçi kaldı, ne sanayide usta kaldı.

Arkadaş diplomalı ya masa başı ister oldu. Sonra 3 harfli marketlerde kasiyer kaldı. E meydan kime kaldı? Suriyelilere…. Bizim tarlamızı ekip biçer oldular, bizim hayvanımıza çobanlık eder oldular, bizim sanayimizde ağzından çıkan ayet sayılan usta oldular. Esnaf zaten önce devleti sonra kendini beslemek zorunda kaldığı için çoktan kepenk kapattı.

Büyük büyük hastaneler yapıldı, beton yığını, yarısı özel, sağlık bakanlığı müdahale edemiyor. Doktorlar desen çalışma şartları iyileştirilmedi, adeta köle gibi kullanıldılar ve haklarını alamadılar, devletle orta yol bulunamadı, sonra baba rolündeki devlet evlat rolündeki doktoruna kapıyı gösterdi.  Kalanlar da kendini iyice fasulyeden nimet bilip azıttılar. Olan vatandaşa oldu.

Hüda-par sağcı kesimin bile tepkisini çeken talepleri ve arzuları ile bir anda oy kaygısı ile yandaş ilan ediliverdi.

Yazının devamı salı günü...

Yazarın Diğer Yazıları