İlahlaşan insanların dünyasında yaşamak!
Mehmet Kaçar
Eşrefi mahlukat olan insanın karışamayacağı ve işleyişine müdahil olamayacağı, felekut âlemindeki, uzay boşluğundaki yaşadığımız dünyanın, bizim arzumuz ve isteklerimiz dışında işleyişinin içerisinde misafiriz. Yani gelip geçici bir hayatın içerisindeyiz. O halde insanoğlunun önünde iki çeşit seçenek bulunmaktadır. Ya bu alemlerin ayni yaşadığımız dünyanın sahibinin kurallarına göre bir misafirlik sürecini ikame edeceğiz. Misafirlik süreci içerisinde Allah’ın ve Resulünün dediği gibi yaşayarak ömür sürersek mükafatlanacağız, aksinde ise imtihanı kaybedenlerden olup sen kaybı yaşayacağız veya seküler dediğimiz sistemlerin ilahlaşmış olan Firavunlarının dayattıkları kurallarına göre Furkan’ı öteleyerek yaşamaya zorlanacağız ve bu öteleme neticesinde de oluşturulan beyinsel tasarrufların eylemsel tüketimi, insanlığa felaket oluşumlu dönüşümler haline gelmiştir.
Allah’ın mülkü olan bu dünyanın şeytana tabi olan ilahları tarafından dayatılan beyinsel tasarrufların eylemsel tüketimi, insanlığa felaket oluşumlu dönüşümler haline gelmiştir.
Allah’ın mülkü olan bu dünyanın parsellenerek ırklar arası özelleştirilmesi neticesinde en keşif katliamlar, insan ve çevrenin yok edilmesi veyahut köleleştirilmesi, tehcir edilip sürülmesi için icatların yapılması ise sömürü çarklarının işlemesine neden olmuştur. Oysaki dünya, bünyesinde barındırdığı tüm nimetleriyle, siyah, beyaz, sarı, kızıl insan ve hayvan demeden, üzerindeki ve gelecekteki tüm misafirlerine bir yaşam sunmak için düzenlenmiştir.
Şeytanın uşakları, egemen işgalciler, insanların yeryüzünde yaşama haklarına müdahale etmeyi, kendilerince bir hak olarak kabul etmektedirler.
Bünyesi marazlı olan akıllar, adalet, ahlak ve paylaşım barındırmazlar. Allah’sız tanrı kültürlerinin egemenliği, yaşadığımız şu dünya arzına sadece zulüm pompaladığına öteden beridir şahit oluyoruz. Benden olmayanın katledilmesi gerekir görüşünü sürekli duyuyoruz.
Şeytan evladı olan putperest sistemlere ibadet eden milyarlarca insan, esasen kendi varlıklarına ihanet eden zombilere dönüştürülmüşlerdir. Bu zombiler sayesinde insanlar katledilip, kan dökülmektedir.
Doğmadan yokken, ölürken de hiç işlerine yaramayacak “ırklar”ı yüzünden dünyayı kan gölüne çeviren tanrıların kulları yeryüzü firavunları. Bu kullar aynı zamanda kendilerini “ilayı kelimetullah” adına veya adalet adına vs dünyaya yön verecek yeğane ırk olarak da görülüyorlar.
Yeryüzü tanrıları olan firavunların dünyasında seküler ve laik mezhep ve meşreplerin resmigeçitleri arzı endam ederken; genetiği bozulmuş din ve insanlığa dair atılan naralar, hepsi kendilerini üstün ırk görmelerinden kaynaklıdır.
Allah’ın öğretilerine inat, tanrılarının amentüsüne koro halinde sarılıyorlar. Hatta bazıları ise “Allahu Ekber” diye tekbir getirerek diğer din kardeşini katlediveriyor. Bunlara ağabeyleri iblisler tarafından pompalanan bir gaz var o da Allah ve Resulüllah düşmanlığı gazı. Bunların bir kısmı peygamberi ve sünneti aga babaları istediği için inkara kalkışıyorlar.
Netice-i kelam olarak Allah, yeryüzü tanrılarının dünyasını başlarına geçirdiği zamana kadar putperestlerin ibadetlerini izlemeye devam edeceğiz gibi görünüyor. Zira, beşere tanrılık atfetmek, zulmünü de ibadet kabul etmek demek olacaktır.