Mehmet Kaçar

NEDEN 'SEN-BEN' DEĞİLDE, 'BİZ-SİZ' DİYE KONUŞURUZ?

Mehmet Kaçar

Kur’an-ı Kerim ve İlahi hitaplarda, Cenab-ı Rabbül Âlemin kendisini vasıf ederken çoğul zamiri değil de tekil zamiri kullanır. Bizlerde dua ederken ve O’ndan isterken dualarımızda hep tekil zamiri kullanırız. Mesel Yâ Rabbel Âlemin senden bir dileğim var diye söze başlarız.
Bunun tam tersi günlük hayatımızda özellikle makam-mevki sahibi yada akademikerler , konuşurlarken veyahut kendilerine hitap edilirken hep çoğul zamiri kullanırlar veya kullanılmasını isterler. Bunun nedenleri nedir acaba? Akademiker camiamızda bana göre tuhaf bir âdettir bu. Üniversite hocalarımız yazdıkları makalelerinde kendilerinden her nedense “Ben” değil, “Biz” diye hitap ederler. Mesela “Biiiz, bu çalışmamızda falanca konuyu en ince ayrıntılarına kadar ele aldık” yahutta “ Bu konuda benim değil de bizim görüşümüz şudur kiii...” gibisinden insanlara tepeden bakan, biraz da gurur kokan tuhaf bir hitap şekliyle hitap etmeye çok meraklıdırlar.
Üniversite okutmanı böyle olunca, ondan ders alan ve onu temsil eden talebe de tabi ki onun yolundan gidecektir. Nedense bu garip olan hitap şekli mezuniyet, yüksek lisans veya doktora tezlerini dahi istila etmiş durumdadır. Tezleri ne yazık ki tek bir öğrenci değilde bir grup ele almış gibi “Biz, biz, biz, biz, biz...” ifadeleri sayfalarda cirit atmaya devam ediyor. Akademiker camiamıza has olan bu hitap şekli, ne var ki günümüzde günlük konuşmalarımıza da sirayet etmiş durumdadır. Özellikle de ağır ağabeyler ve ablalar kendilerinden bahsederlerken mutlaka çoğul zamiri ile bahsederler, yani “Biz” diye bahsederler. “Ben” zamiri onun kafa yapısında onu küçülten bir zamir halindedir. Mesela adamın birinin bir başkası ile bir düşmanlığı mı var, yahut onun aleyhine bir şeyler mi söyleyecek, kalkıp cevap veriyor ve kendisinden “Biz” diye, yani sanki bir kaç kişi imişcesine, millete tepeden bakarak cevap veriyor: “Biiiz! Biz böyle işleri çok gördük, bize sökmez bunlar, biz kiiii!”...
Birde kullandığımız hitaplarda ki “Bİz” yetmedi ve son yıllarda “O” çıktı karşımıza. Bu şekilde megalomani ile narsizm arasında bir yerlerden türeyip gelen bu tuhaf ifadeler biçimine son yıllarda bir diğer garabet olan üçüncü şahıs zamiri olan “O” zamiri eklendi. Bu hitap şekli ile kendinden bahsederken sanki üçüncü bir şahıstan bahsediyormuşcasına ismi ile, yahut “O” diye bahsetmek şekli... Diyelim ki adamcağızın ismi Nevcihan olsun. Birileri de onun hakkında atıp tutmuş! Şöhret sahibi ise televizyonlarda boy gösterme imkanına da sahip. “ Nevcihan hepsini perişan eder. Nehcivanın gücünü gözardı etmeyin haaa. Bizden korksunlar!” diye esip gürlüyorlar; ama öyle şöhret olma falan yoksa klavyenin başına geçiyor ve sosyal medyadan kendisi hakkında ve aynı şekilde başka birinden bahsediyormuş gibi üçüncü şahıs olarak konuşup duruyor.
Hatalı ifadelerin ve yanlış bilginin her çeşidi bu memlekette nezleden ve gripten de daha hızlı yayılıp bulaştığı için kendisinden bir başkasını anlatıyormuş gibi ismi ile bahsetmek saçmalığı yayıldı nedense? Ve öncelikle de entel görünme meraklısı genç medya mensuplarının da gözdesi oluverdi.Bunun tabi ki bir de taklit yönü var. Çünkü Avrupa hükümdarları resmî mektuplarında, emirnâmelerinde ve fermanlarında her zaman “Biz” demeyi tercih etmişlerdir ama Türk geleneğinde bu yaklaşım tarzı tâââ Orhun Kitabeleri’nde bu yana “Ben” diye yapıla gelmiştir. Hele kendisinden bir başkası gibi bahsetmek o devirde çok ayıp kabul edilirdi. “Biz” demeyi neden tercih ettiklerini bir kısmı şöyle açıklamaktadır. “ben demek enaniyet göstergesidir, büyüklük taslamaktır ve ayıptır. ‘Biz’ demekle tevazumuzu göstermiş oluyoruz” şeklindedir. Bu görüşe göre şu netice de ortaya çıkmaktadır. Kendilerinde “ben” diye bahsedenler ukalâ, gayri ciddî, sulu ve terbiyeden nasibini almamış adamlar olduğu neticesine varırsınız!
Mesela Seyahatnamesinde kendinden bahsederken “fakir” diye söze başlayan ve “Kırım’a, Viyana’ya, Yemen’e gittim filanca yerleri gördüm “diyen Evliya Çelebi bu mantığa göre ciddiyetten çok uzak kalmıştır. kaleme aldığı yazıtlarında “falanca Paşa’ya şöyle dedim, hünkârın istediği raporu bu şekilde kaleme aldın” ifadelerini de kullanan meşhur tarihçi ve allâme Cevdet Paşa ise sulunun ta kendisidir.
“Ben” zamiri “Biz” ve “O” hâline gelişinin nedenini bulmak, artık psikiyastristlerin meslekî ilgi alanına girmektedir.

Yazarın Diğer Yazıları