TRAFİK KAZASI KADERMİDİR?
Mehmet Kaçar
Bize en çok sorulan sorulardan bir kaçı da şudur. “Trafik kazası kader değildir. Ülkenin kaderini değiştireceğiz. Eceli gelmeden öldü.) gibi sorular soruluyor. “İnsan, yaratılışında boyunun uzunluğu ve saçının renginde kadere hükmedemez. Fakat hür iradesi ile(insana sunulan cüz-i irade) yapmış olduğu işlerde(amellerde) kaderin rolü olmaz.” “Emr-i ilahi gelmeden intihar eden, takdir-i ilahiyi değiştirdiği için cehennemlik olur. deniliyor. Bazıları da, “Kader utansın”diyerek suçu kadere yüklüyor. Kimi de, “İnsan kaderini kendi çizer” diyor. Bütün bunlar ve benzeri sorular acaba ne kadar doğrudur? Bunların hemen hemen hepsi yani tamamı yanlıştır. Kaza ve kader konusu çok ince bir konu olduğu için, bir çok İslâm âliminin bu konuda ayağı kaymış ve çeşitli bid’at fırkalar oluşmuştur. Âlimlerin bile dalalete düştüğü bu konularda, kaderden bahsetmek çok uygun bir konu olmaz kanatini taşımaktayım. Bu konuda sadece nakile yer vermek en uygun olanıdır zannımca. Peygamber Efendimiz de,(Kaderden bahsedilince susunuz) buyurmuşlardır.(Taberani) Her Müslümanın, Ametü’deki esasları tasdik ettikten sonra, işlediği günahlardan sorumlu olduğunu bilmesi yeterlidir. Eceli gelmeden hiç bir fert ölmez. Trafik kazasında veya vurularak ölen kimse de; eceli gelerek, kaderi ile ölmüştür. Yani öldürülen veya kazada ölenin ömrü ortadan kesilmiş olamaz. O anda eceli gelmiştir, yani ömrü biterek ölmüştür. Mutezile,(İnsan kendi kaderini kendi çizer. İnsanların işlerine Allah karışmaz) der. Bu görüş ehl-i sünnete göre çok yanlıştır. Kur’an-ı Kerim’de mealen şöyle buyuruluyor:”Allah her şeyin yaratıcısıdır”(Zümer 62), “Hayrı, şerri, imanı, küfrü de yaratan Allahü Teâlâ’dır) Beydavi Tefsiri). “Allah her şeyi bilir.”(Hucurat 16). “Yaratan, sinelerinde olanları da bilir. Yaratan hiç bilmez mi?” (Mülk 13-14). Allahu Teâlâ ezeli ilmi ile, kulların yapacakları işleri bilir. Eğer Allah, yarattıklarının ne yapacağını bilmezse, bilmeyenden ilah olmaz. İlahın her şeyi bilmesi, her şeye gücü yetmesi gerekir. Bilmeyen, gücü yetmeyen, muhtaç olan, ölebilen ilah olamaz. Allahü Teâlâ herkesin ne yapacağını bilir. Cebriyye fırkası da, “Allah her işi zorla yaptırır. İnsan kederine mahkûmdur. Hiç kimse işlediği günahtan mesul değildir.” derler. Bu da çok yanlış bir görüştür tabi. Herkes kendi yaptığı işlerden mesuldür. İyilik eden mükafatını, kötülük eden de cezasını görür. Zerre kadar hayır ve şer işleyen, karşılığını alır.(Tekvir 14, Zilzal 7-8) İyi kimse, iyilik yapmak isterse, Allahu Teâlâ, irade edip yaratır. Böyle kimseden hep iyilik meydana gelir. Kötü kimse, kötülük yapmak isteyince, Allahu Teâlâ’da irade eder ve yaratır. Böyle kimse, iyilik yapmak istemediği için bundan hep kötülük hasıl olur. İnsan irade-i cüziyyesini kullanarak iyilik yaratılmasını isterse sevap, kötülük yaratılmasını isterse günah kazanır. İnsan günah işlerse cezasını, sevap işlerse mükafatını görür. Yani her şey kaderdir. Kadere inanmak imanın şartıdır. Ancak Mutezile kafalılar kaderi inkâr ediyorlar. Bir şey olmuşsa da, olmamışsa da kaderden olduğu gibi, olan şeyin, iyisi de kötüsü de kaderdendir. Kader, Allahu Teâlâ’nın ezeli ilmi ile, kulların kendi iradeleri ile yapacakları şeyleri bilmesidir. Bilmek zorla yaptırmak demek değildir. Kendi irademizle uygunsuz işler yapıp, sonra (Alnımın yazısı böyleymiş) diyerek suçu kadere yüklememiz de tabi ki büyük bir yanlıştır. Selam ve Dua ile!