Mustafa Özyurt

Ahmak Firavun

Mustafa Özyurt

Hz. Mûsâ ve  Hârûn a.s., emr-i ilâhî mûcibince birlikte Firavun’a gittiler.
Firavun Mûsâ aleyhisselâm’a:
“–Sen kimsin?” dedi.
O da: “–Ben, âlemlerin Rabbinin peygamberiyim!” cevâbını verdi.
Firavun önce çok şaşırdı. Daha sonra ise evvelce ona yaptığı iyilikleri başa kakarak öfkeyle Hz. Mûsâ’yı suçladı:
“–Sen, benim sarayımda büyüdün. Fırıncımı katlettin. Şimdi de böyle bir işe nasıl kalkarsın?!” dedi.
Bu konuşma, Kur’ân-ı Kerîm’de şöyle anlatılmaktadır:
“Kendisine Allâh’ın emri tebliğ edilince ahmak Firavun dedi ki:
«Biz Sen’i çocukken himâyemize alıp büyütmedik mi?! Hayâtının birçok yıllarını aramızda geçirmedin mi? Sonunda o yaptığın kötü işi de yaptın! Sen nankörün birisin!»” (eş-Şuarâ, 18-19)
Mûsâ a.s. ise: “–Ben Kıptîyi kasten öldürmedim. Ben, o işi o anda sonunun ne olacağını bilmeyerek yaptım. Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım. Sonra Rabbim bana hikmet bahşetti ve beni peygamberlerden kıldı. O başıma kaktığın iyilik ise, İsrâîloğulları’nı köleleştirmenin bir netîcesi değil miydi?» dedi.” (eş-Şuarâ, 20-22)
Mûsâ a.s. devamla:
“–İşte sen böylece zulmettin; beni âilemden ayırdın! Fakat daha sonra Rabbim bana ilim ve hikmet verdi. Beni peygamber kıldı.” dedi.
Fakat: “Firavun: «Rabbiniz de kimmiş, ey Mûsâ?!» dedi.” (Tâhâ, 49)
“Firavun: «Âlemlerin Rabbi de nedir?» dedi.” (eş-Şuarâ, 23)
“O da: «Bizim Rabbimiz, her şeye hilkatini (varlık ve özelliğini) veren, sonra da doğru yolu gösterendir.» dedi.” (Tâhâ, 50)
 Sonra: “Mûsâ dedi ki: «Eğer işin gerçeğini düşünüp anlayan kişiler olsanız, îtirâf edersiniz ki O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Rabbidir.»” (eş-Şuarâ, 24)
 “Firavun: «–Öyle ise, önceki milletlerin hâli ne olacak?» dedi.
Mûsâ:
«Onlar hakkındaki bilgi, Rabbimin yanında bir kitapta yazılıdır. Rabbim, ne yanılır, ne de unutur! O Allâh, yeri sizin için beşik yapan ve onda size yollar açan, gökten de su indirendir.» dedi.” (Tâhâ, 51-53)
“Firavun etrafında bulunanlara:
«–İşitiyor musunuz?» dedi.
Mûsâ sözüne devâm ederek dedi ki:
«–O, sizin de Rabbiniz, daha önceki atalarınızın da Rabbidir.»
İlah olduğunu iddiâ eden Firavun bu sözlere sinirlendi:
«–Size gönderilen bu elçiniz, mutlakâ delidir!» dedi.
Mûsâ da şöyle dedi:
«Şâyet aklınızı kullansanız anlarsınız ki O, doğunun, batının ve ikisinin arasında bulunanların Rabbidir.»” (eş-Şuarâ, 25-28)
Firavun, bunun üzerine Hz. Mûsâ ve Hârûn aleyhimesselâm’ı işkenceli bir ölüm çeşidi olan hapisle tehdîd etti:
 “Firavun: «–Benden başkasını ilâh edinirsen, and olsun ki Sen’i zindanlıklardan ederim!» dedi.
Mûsâ:
«–Sana apaçık bir mûcize getirmiş olsam da mı?» dedi.
 Bu defâ Firavun: «Doğru söyleyenlerden isen, haydi getir onu!» diye karşılık verdi.
Bunun üzerine Mûsâ, asâsını atıverdi; bir de ne görsünler, asâ büyük bir yılan oluvermiş!” (eş-Şuarâ, 29-32)
İlah olduğunu iddiâ eden Firavun, gördükleri karşısında korku ve dehşete kapıldı:
“–Ne olur onu tut; bütün Benî İsrâîl’i serbest bırakacağım!” dedi.
Mûsâ a.s. da asâyı eline aldı. O, yeniden eski şekline döndü.
Firavun sordu: “–Başka var mı?”
Mûsâ a.s.:
“Elini de koynuna sokup çıkardı; o da seyredenlere bembeyaz görünen gözleri kamaştıran bir nûr oluverdi!” (eş-Şuarâ, 33)
Firavun yine korktu. Bu mûcizelerden sonra neredeyse Mûsâ a.s.’a îmân edecekti. Fakat vezîri Hâmân, buna mânî oldu. Onu tahrîk etti:
“–Sen ilahsın! Sana başkasına kulluk yapmak yakışmaz! Hem herkes seni ilah biliyor; sen ilahlıktan kulluğa inme; biz buna bir çâre buluruz!” dedi.
Alelacele 500 kişilik bir hey’et kuruldu ve toplantı yapıldı:
“Firavun, çevresindeki ileri gelenlere Hz. Mûsâ’yı kastederek:
«Bu, doğrusu çok bilgili bir sihirbaz! Sizi sihriyle yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Şimdi ne buyurursunuz?» dedi.” (eş-Şuarâ, 34-35) (Devam edecek)
 

Yazarın Diğer Yazıları