Mustafa Özyurt

Maşıta Hatun

Mustafa Özyurt

Firavun’un kızının hizmetkârıydı. Birgün Firavun’un kızının saçlarını taramak için tarağı alırken “Besmele” çekti. Kız da bunu duydu ve hemen koşup babasına haber verdi.
Firavun derhal Mâşıta Hâtun’u yanına çağırtıp hesap sordu. O da Firavun’a içindeki îmân heyecanıyla cesur bir şekilde:
“–Sen de bizim gibi bir fânîsin! Nasıl olur da Allâh olabilirsin?!” dedi.
Firavun çok öfkelendi:
“–Demek sen de Mûsâ’ya îmân ettin, O’na tâbî oldun, öyle mi?!” dedi.
Ardından yavaş yavaş Mâşıta Hâtun’a işkence etmeye başladı. Fakat Mâşıta Hâtun, her şeye rağmen tevhîd akîdesinden dönmüyordu.
Bunun üzerine beş yaşındaki kızını Mâşıta Hâtun’un önüne getirdiler:
“–Eğer Firavun’un ilahlığını kabûl etmezsen, kızının gırtlağını keseceğiz!” diye tehdîd ettiler.
Mâşıta Hâtun, yine îmânından dönmedi. Nihâyet kızını gözlerinin önünde katlettiler ve kanlarını da Mâşıta Hâtun’un yüzüne sürdüler. O hâlâ büyük bir aşk ve vecd içinde:
“–Allâh birdir! Allâh birdir! Mûsâ O’nun Rasûlü’dür!” diyordu.
Firavun ve avanesi, sinirlerinden küplere bindiler. Bu sefer onun üç aylık çocuğunu getirdiler. Annesine doğru uzattılar. Çocuk, süt emmek için annesinin göğsünü aramaya başladı. Hemen geri çektiler ve:
“–Eğer yine dâvândan vazgeçmezsen, bu çocuğu da fırına atacağız!” dediler.
Mâşıta Hâtun, bu acıya da sabrederek îmânından vazgeçmedi. Sonunda üç aylık yavrucuğunu da fırına attılar. Rivâyete göre çocuk ateşlerin arasında dile gelerek şöyle dedi:
“–Anneciğim, sakın îmânından vazgeçme; sabret! Cennet ile senin aranda bir adım mesâfe kaldığını görüyorum!..”
Bu sözü duyanların çoğu Hazret-i Mûsâ’ya îmân ettiler.
Nihâyet Mâşıta Hâtun şehîd edildi. O da cennette yavrularının yanına gitti.
Bir hadîs-i şerîfte Mâşıta Hâtun’la ilgili olarak şöyle buyrulmaktadır:
Übey bin Ka’b radıyallâhu anh’ın anlattığına göre Rasûlullâh s.a.v. Mîrac gecesinde çok hoş bir koku duydu ve:
“–Ey Cibrîl, bu güzel koku da nedir?” diye sordu.
Cebrâîl aleyhisselâm da şöyle buyurdu:
“Bu, Mâşıta Hâtun’un, iki çocuğunun ve kocasının kabirlerinin kokusudur.” (İbn-i Mâce, Fiten, 23/4030)
HZ. ASİYE’NİN ŞEHİT EDİLMESİ
 Mâşıta’ya yaptığı zulümden sonra Âsiye Vâlidemiz, Firavun’a çok kızdı, öfkelendi ve hattâ tavır koyarak hakâret etti. Bunun üzerine Firavun, Âsiye Vâlidemizin de Mûsâ a.s.’a îmân ettiğini anladı. Âsiye Vâlidemiz de, bu hakîkati artık saklamadı ve ikrâr etti.
“–Evet, ben de Mûsâ’nın Rabbine îmân ettim!” dedi.
Rivâyet edildiğine göre Firavun, Âsiye’yi dört direğe bağlattı. Sırtüstü yatırdı. Üzerine bir değirmen taşı koydurdu. Çeşitli zulüm ve işkence ile şehîd etti.
Bir defasında Mûsâ aleyhisselâm, işkence yapılan mahalden geçerken Âsiye Vâlidemize çok ağır işkenceler yapıldığını gördü. Âsiye Vâlidemiz, ıztırâbını ifâde etmek için Hz. Mûsâ’ya işâret etti. O da duâ etti. Bundan sonra Âsiye Vâlidemiz, acı ve ıztırap duymaz oldu.
Diğer bir rivâyete göre Âsiye Vâlidemiz, kızgın bir çöle bırakılmıştı. Melekler kendisine gölgelik yapıyorlardı. Nihâyet Âsiye vâlidemiz bu şekilde şehîd oldu. Kur’ân-ı Kerîm’de kendisinden övgüyle bahsedilir:
“Allâh, inananlara Firavun’un karısını (Âsiye’yi) misâl gösterdi. O: «Rabbim! Bana katında, cennette bir ev yap! Beni Firavun’dan ve onun kötü işinden koru ve beni zâlimler topluluğundan kurtar!» demişti.” (et-Tahrîm, 11)
 Rivâyete göre Âsiye Vâlidemiz, bu duâyı kendisine işkence edilirken yapmıştı. Bu esnâda ona:
“–Başını kaldır!” diye ilhâm olundu.
O da başını kaldırıp göğe baktığında, gözünden perdeler kaldırılmış ve ona cennette kendisi için yapılmakta olan beyaz incili köşkü gösterilmişti. Artık o, tebessümlerle köşkünü seyrediyor, hiçbir acı duymuyordu.
Âsiye Vâlidemizin fazîleti cümlesinden olarak Süleyman Çelebi, onun, Hz. Peygamber s.a.v.’in doğumunda hazır bulunduğunu, melekler ve hûrîlerle birlikte Hz. Âmine’yi tebrîk ettiğini ifâde eder:
Âsiyeydi biri ol mehpeykerin
Dediler oğlun gibi kadr-i cemîl,
Vermemiştir bir anaya ol Celîl… (Devam edecek)

Yazarın Diğer Yazıları