Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı

İnsanın Kendini Tanıması

Prof. Dr. Mustafa Uzunpostalcı

Bilindiği gibi biz insanlar Allah tarafından yaratılmış canlılarız. Tabii olarak her yaratılan şeyin bir yaratılış gayesi vardır. İnsan da yaratıldığına ve kendisine diğer canlı varlıklardan farklı olarak akıl, idrak ve düşünce kabiliyeti verildiğine göre bir üstünlük de kazandırılmıştır. Ne var ki, biz insanlar bize verilen akıl ve idrak kabiliyetimize rağmen bunun nedenini düşünmek yerine sanki bütün bu özellikleri kendimizin kazandığı birer özellik olarak görüp bunları diğer insanlara karşı bir üstünlük görmekte ve bunu her yerde kullanmaktayız.

Halbuki her şeyden önce bizim dışımızda canlı olarak yaratılmış olan diğer canlılardan üstün ve özel olarak bu vasıfların bize niçin verilmiş olduğunu veya olabileceğini düşünüp değerlendirmemiz gerekir. Kaldı ki, bütün bunların üzerinde bizi yaratan Rabbimiz Allah, zaman içinde, bizlere peygamberler ve kitaplar da göndermiştir.

Bilindiği gibi, peygamberler de bir insandır. Onlar bir insanın dünya hayatını nasıl yaşayıp tamamlaması gerektiğini bizzat yaşadıkları ömürleri müddetince herkese uygulayarak göstermişlerdir. Kitaplar da bu yaşayışı örnek alarak insanların ona göre hayatlarını düzenleyen ve ona göre sürdürmelerini isteyen hükümler getirmiştir. Bildiğimiz gibi, bizim peygamber Efendimiz (as.) da son peygamberdir. Dolayısıyla O’na indirilen kitap olan Kur’ân-ı Kerîm de son kitaptır.

Ancak ne var ki, biz bütün bunları bilen ve inanan kimseler olarak yaşayışımızı istenen ve beklenen bu düzeyde düzenlemek ve sürdürmek yerine bütün bunlardan uzak bir hayatı tercih etmiş görünüyoruz. Bu da bizi dünyada her türlü güzellikten faydalanmamız ve bu yolda yürümemizi gerektirmiş ve biz de öyle yapar duruma gelmiş bulunuyoruz. 

Bilindiği gibi, bizim dünya ve âhiret hayatımızı düzenleyen bir kitabımız, yani Kur’ân-ı Kerîm’imiz bulunmaktadır. O bize hem dünya hayatımızı, hem de âhiret hayatımızı düzenleyen hükümler getirmiş, bildirmiş bir mukaddes kitaptır. Ne var ki, günümüzde biz bu kitabı güzel, atlastan yapılmış bir torba içine koyup evimizin en yüksek noktasına asıp orada ağzı kapalı olarak tutuyor ve bu durumu ona gösterilmiş en büyük saygı ve sevgi olarak değerlendiriyoruz.

Bilinmesi gereken ise O’nun bir süs kitabı olmayıp ona inanan kimselerin hayatını düzenleyen hükümlerin bulunduğu bir kitap olduğudur. Onun hükümleri dünya hayatımızı düzenleyen ve dolayısıyla âhiret hayatımızı kazanma yollarımızı bildiren bir kitaptır. Dolayısıyla onu atlas bezlere sarıp evimizin en yüksek köşesine asmamız bir saygı göstergesi olamaz. Onun biz inanlarından istediği ve beklediği şey, getirdiği hükümlerinin bilinmesi ve uygulanmasıdır.

Bu bakımdan bizler de kendimize gelip yalnız kutsal saydığımız gün ve gecelerde değil, her gün ve gecemizde bir lütuf olarak indirip gönderdiği kitabında belirlediği hükümleri bilip ona tabi olarak hayatımızı sürdürmek olmalıdır.

Yazarın Diğer Yazıları