Ramazan Sayar

Maraş Maraş Da Derler Bu Nasıl Maraş 

Ramazan Sayar

Sevgili gönül dostlarım ve saygı değer okuyucularım.
Bu yazım da Maraş'ımızı anlatmak istiyorum.
"Yedi Güzel Adam"ı ile Halk Ozanı "Aşık Mahzuni"si ile, Şair Abdürrahim Karakoç'u ile, "Meşhur Dondurma"sı ile bir başkadır Maraş'ım... 
Birinci Dünya savaşı sonrası Fransız askerlerinin ve Ermeni çetelerinin şehri işgal etmesi. Hamamdan çıkan üç kadınının peçelerini çıkarıp pis postalları ile çiğnemeleri...
Bunun üzerine işgalcilere ilk kurşunu SÜTÇÜ İMAM'ın sıkması ve RIDVAN HOCA'nın da kaleye çekilen Fransız Bayrağını gösterip... "Bu durumda Cuma Namazı kılınmaz." diyerek halkı düşman askerlerine ve Ermeni Çetelerine karşı ayaklandırması ile meşhur yiğit Maraş'ım..
Yetmişli yılların sonunda Maraş olayları ve katliamında 111 kişinin öldürülmesi, katledilmesi ile bağrı yanan, ciğeri sökülen Maraş'ım..
"Yüz yılın depremi" diye adlandırılan ama ikibin yıldır böyle bir kara felaketinin görülmediği, yer kürenin yedi-sekiz metre yerinden kaydığı bir afat, bir felaket altında kalan Maraş'ım.
Maraş yüz yıllardır hep acı çekmiş, göz yaşı dökmüş, mahzun, garip bir şehrimizdir Maraş'ım..
Maraş gitti. Kahramanı kaldı.
Urfa gitti. Şanı kaldı.
Antep gitti. Gazisi  kaldı.
Malatya gitti. Yiğidi kaldı.
Hatay gitti. Kültür zenginliği ve mutfağı kaldı.
Bu eller yine öksüz kaldı. Yetim kaldı.
Gül yüzlü, nur simalı yiğitler gitti. Göçük altında yavrular kaldı.
Yandı yüreğimiz, yandı gardaş. Görüşmemiz mahşere kaldı.

Şimdi Maraş'ımız üzerine yakılmış bir "AĞIT" dinleyelim.
   
Maraş Maraş da derler bu nasıl Maraş
Al kızıl kan içinde can veren kardaş
Kardaş kalk gidelim yoldaş kalk gidelim
Bizim eller kırçıllıdır geçilmez

Yollar çamur kurusun da gidelim
Ufak taşınan da bina yapılmaz
Bir ben ölmeyinen Maraş yıkılmaz
Kardaş kalk gidelim yoldaş kalk gidelim

Yollar çamur kurusun da gidelim
Lale sümbül büyüsün de gidelim
Bir cinayetin arkasından maktulün ağzından yakılan bir ağıt…
“Bir ben ölmeyinen Maraş yıkılmaz” diyerek kalanlara teselli vermek isteniyor…

Olayın bir yönü bu: teselli…
Ben öldüm ama siz sağsınız ve hayat devam ediyor…
Olayın bir de öteki yönü var. Ölenin şahsını ilgilendiren yönü…
Orada her şey bitiyor…

Bir ben ölmeyinen her şey bitiyor… Geride ne Maraş kalıyor ne kardeşler ne lale ile sümbül… Bunlar hayatta kalanlar için anlamlı… Zaten tam bu nedenle sılaya dönmek yolların çamurunun kurumasına, lalenin sümbülün büyümesine erteleniyor…

Bu ağıtın başka bir yönü daha var:

Evimizin önü duttur geçilmez
Bağımızda gazel sıktır seçilmez
Bir ben ölmeyinen ordu bozulmaz
Burada da askerin ağzından şehitliğe güzelleme yapılarak kalanlara teselli veriliyor. Deyişin bu yönü için söylenecek fazla bir söz yok.
Ancak öteki yönü için söylenebilecek şeyler var.
Savaşa şehitlik göze alınarak, dahası istenilerek gidilir. Ama aslolan hayatta kalmaktır. Şehitlik göze alınacak, öte yandan bir ben ölürsem ordu bozulur düşüncesi ile savaş sürdürülecek…
Bütün ordu “bir ben varım” diyen erlerin toplamıdır.
O toplamın dışında bir şey yok.
Ey Ad kavmini rüzgar, Semud kavmini deprem, Nuh kavmini tufanla helak eden, Lut kavminin ülkesini ise kasırgalarla altüst eden yüce Rabb'ımız...
Bizleri koru... Merhametini, mağfiretini, rahmetini depremzedelerimizden ve ülkemizden esirgeme.
Amin…

Yazarın Diğer Yazıları