Ahmet Özer

6+1'li masada dönen fırıldaklar

Ahmet Özer

Son yıllarda gündemden düşmeyen bugüne kadar yaptığı 8 toplantıdan sonra 9. toplantısını yapacak olan 6+1 masanın geçtiğimiz hafta yaşanan gelişme sonrası içerdeki kavganın ifade edegeldiğimiz gibi hiçte sıradan olmadığını gösterdi.

Bu masanın üyelerinin kendi iradeleri ile bir araya gelmedikleri ve zoraki bir birliktelik yaşadıkları bir kez daha ifşa oldu.

Geçtiğimiz hafta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun YSK üyelerine 2019 seçimlerinin iptal edilmesinden sonra “ahmaklar” diye hakaret etmesi üzerine açılan davada mahkeme 2 yıl 7 ay 15 günlük hapis cezasına hükmetti.

Kesin olmayan bu kararı cezayı az bulan savcı derhal temyiz etti.

Davanın kısa sürede neticelenmesi pek mümkün değil. İmamoğlu aday gösterilir ve de seçilirse cezada Yargıtay’ca onanırsa görevi sona erecek.

Belki de temyiz de bozulacak ve yeni karar beraat ile neticelenecek.

Daha ilk mahkeme kararının ardından İP ve İmamoğlu, CHP liderine rağmen sevinç naraları attı.

Bir mağduriyet havasına bürünüp buradan iktidar çıkarma çabalarına giriştiler ki bu acelecilik iktidar düşmanı gazetecilerin bile tepkisine neden oldu.

Akşener’in karısının yanında İmamoğlu’na sarılması, şok geçiren İmamoğlu’nun Akşener’e “abla” diyerek bu sevinç ötesi sarılmadan yırtmaya çalışması da dikkatlerden kaçmadı.

Kılıçdaroğlu’nun masanın altına iten bu işbirliği CHP’de kırılmalara yol açtı. Akşener ve İmamoğlu’nun mahkeme kararını İBB’de bekleyip masanın geleceğini tehdit etmeleri CHP kazanını taşıracak mı zaman gösterecek ama hararet çok yüksek.

Mahkeme’nin o gün bir mahkûmiyet kararı vereceğini İmamoğlu ve İP’in Genel Başkanı Meral Akşener nerden biliyorlardı da bir araya geldiler.

Peki, Saadet’in genel başkan yardımcısına ne olmuştu da o da oradaydı?

Mahkemenin o gün bir mahkûmiyet kararını vereceğini biliyorlarsa bunu neden CHP’nin Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile paylaşmadılar?

Mahkeme karalı ile Kılıçdaroğlu’nun adaylığını engellemek için operasyon mu çekildi?

İP’in Genel Başkanı Meral Akşener ve birçok İP’li isimlerin Kemal Kılıçdaroğlu’nun olası adaylığına hep karşı çıktılar.

Kılıçdaroğlu’na karşı sürekli Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş ismini ön plana çıkarmak istemeleri de hiçbir zaman dikkatlerde kaçmadı.

Ancak Kılıçdaroğlu’nun adaylık ısrarı ve Mansur Yavaş’ın masanın gizli ortağı HDPKK tarafından istenmemesi sebebi ile İP’in tek alternatifi olarak İmamoğlu’nu görüp onu parlatma çabası olarak görülmektedir.

Buna Hatay Belediye Başkanı’nın da aday olma isteğini de eklemek gerekiyor.

İP’li mason olmakla da tanınan Aytun Çıray da TV100 kanalında Akşener'in, Kılıçdaroğlu'ndan hızlı davranarak İmamoğlu'nun yanına gitmesinin kendilerine büyük avantaj sağladığını şu cümlelerle itiraf etti: “Kılıçdaroğlu'nun Saraçhane'de olmaması bizim lehimize oldu." Diyerek itiraf etmiştir.

Bu itiraftan da anlaşılacağı gibi İP resmen CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu’na darbe yapmıştır.

Oysa Kemal Kılıçdaroğlu Meral Akşener’in 2018 seçimlerinde Cumhurbaşkanı adayı olabilmesi için 20 tane Milletvekili kiraya vermiş ve bu milletvekilleri ile kurduğu meclis grubu sayesinden aday olabilmişti.

Akşener’in bu hamlesi ile Kemal Kılıçdaroğlu’na vefa borcunu ödediği yorumları yapılmaktadır.

Buradan İmamoğlu’na Cumhurbaşkanlığı çıkar mı?

İmamoğlu’na verilen ceza ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a 28 Şubat’ta ceza verilmesinin karşılaştırma çabaları oldukça saçmadır.

Zira yaşananlar bir biri ile hiç alakası olmayan konular.

Cumhurbaşkanı Erdoğan o cezayı 28 Şubat cuntacıları tarafında Siirt’te okuduğu bir şiir yüzünden aldı İmamoğlu gibi kamu görevi yapan kişilere hakaretten değil.

Erdoğan kendisine verilen ceza sebebi ile 4 ay 10 gün cezaevinde yatmış ve çıktıktan sonra kurduğu parti ilk seçimde tek başına iktidara gelmesine rağmen kendisi ne milletvekili olmuş nede Başbakan olabilmişti.

İmamoğlu hakkında verilen kararın arkasından Erdoğan’ı aramak tam anlamıyla bir aptallıktır.

Zira Erdoğan, seçimlere giderken rakip olma ihtimali olan bir kişiye ceza verdirerek o kişiyi kahraman yapacak kadar ahmak değildir.

Erdoğan’ın mahkemeye böyle bir karar verilmesi yönünde müdahale etmeyeceğini bu masanın içinde bulunanların hepsi çok iyi bilir.

Ancak sahiplerinin ve kendilerinin içlerindeki Erdoğan düşmanlığı böyle bir şey olmuş gibi açıklama yapmaları içlerinde düşmanlığın hangi seviyelerde olduğunu göstermektedir.

Elbette kimsenin kimseye hakaret etme özgürlüğü yoktur ederse de gereken ceza verilmesi gerekir.

Ancak basit bir davanın 2-3 yıl sürdürülüp cumhurbaşkanlığı seçimlerinin arifesine denk getirilmesi oldukça manidardır ve asıl bunun üzerinde durulması gerekir.

Tüm bu yaşananlar kendi içlerinde bir birlerine çelme takmak için uğraşan bu 7 benzemezin hasbelkader seçim kazanıp ülkeyi yönetmeye kalktıklarını bir düşünün. İsterseniz hiç düşünmeyin, ortada bir ülke bile kalmaz.

e-mail:[email protected]

Yazarın Diğer Yazıları