İrfan Kılıçarslan

Modern korkaklar demokrasi katilleri-1

İrfan Kılıçarslan

Artık; Millet ile resmi ideolojinin, burjuva ile devletin halk ile yönetimin, adet aile zulmün yolları ayrılmıştır. Bir araya gelmeleri mümkün değildir.

Araya dikenli teller gerilmiştir. Bürokraside-yönetimde arzı endam edenler ne kadar despotluk yaparlar yapsınlar, ne kadar güçlük gibi de gözükseler kaybedecekler, kaybetmekteler.

Muhalifleri susturmaya çalışsalar da, doğruya doğruyu söyleyenler hizaya getirilseler (ikna odalarına kapatılsalar)da, yurdun her köşesinde zulüm kol gezdirilse de darbelerin ayak sesleri ile silahların patlak sesleri birbirlerine karışsalar da yine beceremeyecekler.

Çünkü bunlar, çok yüzlü donkişotlardır. Demokratız derler, demokrasiyi katlederler. Demokrasi derler, onu linç ederler. Bunların menzilleri diktatörlüktür. Bunlar aynaya baktıkları zaman başka bir suret görmek istemiyor. Aynaya her baktıklarında ancak kendilerini görürler. Bu yüzdendir ki, rakip gördükleri herkese diktatörlük suçlamasını yapıştırırlar.

Modern korkaklar zulmetmeyi, ayrıştırmayı vesayeti, mandallığı, bölüşmemeyi (kıskançlığı) mübah görürler. Kurumları çatıştırırlar. Orduyu siyaseti silikleştirirler. Disiplinleri ve intizamları sevmedikleri için bazen taraftan yanadırlar.

Tarihte bunlar, Fevzi Çakmağı sevmemişler, karşısında yer almışlardı. Dolayısıyla bazen ordu düşmanı olarak karşımıza çıkabilmekteler. Aynı zihniyetteki bazı zevatların bugün R. T. Erdoğan’a (Cumhurun Başkanına) bile hiç ürpermeden “Diktatör” diyebilmeleri, koca 83 milyonluk bu milleti dahi karşılarına alıp, bu milleti terbiye edecekleri, halka gözdağı vermeleri alışmadık şeyler değil. Tabii ki, bunların iç dünyalarını bilmeyenler için.

O Fevzi Çakmak ki, siyaset otoritesine askerini ezdirmeyen, işleyen siyasi düzene karışmayan (ortak olmak istemeyen) Siyaseti ordudan uzaklaştıran ordunun, askeri disiplin içerisinde, bir peygamber ocağı mantığıyla dürüst kalmasını sağlayan Çakmak Bey; haysiyetli dindar bir paşaydı. Ayrı zamanda TC Ordu sisteminin önemli bir ögesidir.

Düşünmeyen, fikretmeyen, tartışmayan zavallılar ararsanız? Bunlardan dahi iyisini bulamazsınız. Bunlar daha baştan teslim olmuş, kendini çaresiz gören, dışarlardan emir almaya alışmış, yerine getirmekle görevli haciz memurları sanırlar kendilerini. Onun için karşılarında kendilerine tabi olan, daima kendilerine itaat eden bir kadro görmek isterler. Totaliter oluşları, başkalarının da olabileceğini akıllarına bile getirmezler.

Bir devlet düşünün ki, Hukuk Devleti olamazsa? Sultanlık hüküm sürer. Eşkıyalık kol gezer. Adalet yıkılır.

“Milli Mücadelenin” “Şark cephesi komutanı Kazım Karabekir Paşa: Siyaseti askerleştirmeyelim. Militarizm’den sakınalım. Halkı üniforma ile korkutmayalım”

Uyarıları, Türkiye Cumhuriyetinde ilk olması hasebiyle, büyük önem taşır. Hürriyet ve bağımsızlık öncülerimizden bu ikazların yapılışı daha da önem arz etmektedir.

Peki”! T.C’nin ilk kurucuları, bu devleti kuranların ilk hainleri bu uyarıları yaptıkları halde aynı silsilenin bağlıları niye gaflete ve dalalete saplantılar. Devleti yönetme mertebesinde olanlar hiyanete varacak adımları niye yaptılar. Sıkı yönetimler, el koymalar, ihtilal ve darbe yapanlar kimin adına, kime, küstahlıklarını oyun içinde sergilediler?

Çok önemsiyorum, “Tarih tekerrürden ibarettir” sözünü. Aslında bazı şeyler; yüz senedir, tekrarlayıp-duruyor. Şimdiki hadiselerin pek çoğunun ipuçları bundan bir asır önceki hadiseler de saklı. Bundan bir asır önceki tarihini dahi bilmekten aciz ise bir kör döngü gibi döner-durur, sersemleşirsiniz.

1960’lı ve 1970’li yıllardaki bazı ileri görüşlü siyasetçilerimiz uyarırlardı. “Küreselciler ile Milli olanlar karşı-karşıyadırlar. Bir gün mutlaka savaşacaklardır. Bugün onların devranı hüküm sürmekte. Ama bir gün, bu devran dönecek.”

Aradan atmış yıl geçmiş, durum aynı… Bugün; küreselciler ile milli olanlar karşı-karşıya.

Ya Milletten yanasın ya da Milletin karşısındasın.

Ya bu devlet, ya bu Millet dersin; yararını gözetir, tarafını belirlersin. Ya da baygının bir mesajına; sokakları karıştırır, üniversite de terör estirirsin.  (DEVAMI HAFTAYA)

Yazarın Diğer Yazıları