Kerim Küçüksarı

Milli Öğretim Bakanlığı

Kerim Küçüksarı

Ülkemizde eğitim ve öğretim birlikte kullanılmakta, çoğu zaman karıştırılmakta, farkı tam olarak kavranamamakta, hatta bu iki kavramın birbiri ile aynı olduğu sanılmaktadır.

Bu kavramları biraz açalım. Öğretim, belli bir merkezden, belirlenen bilgileri, belirlenen müfredat çerçevesinde öğretmektir. Anaokulundan üniversiteye kadar bu sistem içerisinde okuyan çocukların duyguları, düşünceleri önemli değildir. Önemli olan müfredatın öğretilmesidir.

Gözleme, deneye, geleneğe dayalı olan bilgi mümkün mertebe öğretim sisteminde kullanılmaz. Amaç, sistemden istenilen çıktıların alınabilmesidir.

Eğitim ise; istenilen davranışları bireye kazandırabilmektir. Eğitim çocuğun doğduğu andan itibaren başlar; aile, okul ve çevre etkileşimiyle ölünceye kadar devam eder. Eğitim, bir taraftan çocuklarımızı geleceğe hazırlarken, diğer taraftan da ahlaken gelişmesini sağlar.

Gözbebeğimiz olan çocuklarımızın eğitimi sonucunda onlardan belli davranış değişikliği bekleriz ve beklediğimiz bu davranış değişikliği insaniyete ve ahlaka uygun olmalıdır.

Örnek olarak, çocuğumuz kendi hakkını hukukunu savunurken bir başkasının alanına girdiğinde durmasını bilmelidir. Yalan söylememelidir. Toplumu ilgilendiren her konuda hile yapmamalıdır. Eline silahı alıp ya benimsin ya kara toprağın diyerek kadınlara şiddet uygulamamalıdır. Kısaca eğitimden maksat öğretmek değil, var olan değerleri, kuraları, disiplinleri kavratmaktır, bunları yaşam tarzı haline getirmelerini sağlamaktır.

Eğitime anaokulundan başlanmalıdır. Buradan hareketle anaokulları en az iki yıl olmalı, çocuklara öğretim yapılmamalı, eğitim verilmelidir. Anaokulunda renklerin, küplerin, şekillerin öğretilmesine gerek yoktur.

Çocuğun kişiliği yedi yaşına kadar büyük oranda oturacağı için, anaokulunda çocuk için gerekli olan, çocuğun hayatı boyunca kullanacağı eğitimler verilmelidir. Toplumun düzeni ancak eğitimle sağlanır.

Çocuk trafikte nasıl davranacağından, doğaya nasıl davranacağına; insana saygıdan, hayvanlara olan sevgiye varıncaya kadar geniş bir alanda bu iki yılda evrensel ahlak ilkeleri doğrultusunda eğitim kurumlarımızda eğitilmelidir.

Eğitim ve öğretimin farkına varan ülkeler geliştiler. Gelişmiş ülkelere baktığımızda bu farkı rahatlıkla görmekteyiz.

Bugün birçok alanda eğitim-öğretim, cemaat-tarikat ekseninde kapalı devre devam ettiği için, evrensel ilkelere dayandırılamamakta ve bir baskı unsuru olarak kullanılmaktadır. Bu sistemlerden geçen gençliğimiz ise üzülerek söylemeliyim ki, mutsuz olmakta ve savrulmaktadır.

İzmir’den, Elazığ’dan gelen acı haberlerin temelinde de insanı anlamamakta ısrar eden bu sistem yatmaktadır. Bu acı haberler her ne kadar yüreğimizi yaksa da, şayet Milli Eğitim Bakanlığımız zamanında müdahale etmezse, bu acı haberler artarak gelmeye devam edecektir.

Eğitimin belli kuralları vardır, formasyonu vardır. Bu sebeple eğitim, uzman, profesyonel kişiler tarafından verilmelidir. Kendi gelişimini dahi tamamlayamayan, yetişmemiş insanlara ailemizin ve bir milletin geleceği olan çocuklarımız emanet edilmemelidir. Temeli sevgi ve saygı olmayan hiçbir eğitim, eğitim değildir.

Ülkemizin gelişmesi, üçüncü dünya ülkesi olarak anılmaması, yarınlara dair söyleyecek sözünün olması için Milli Eğitim Bakanlığımız adına yaraşır şekilde, ivedi ve öncelikli olarak Anaokulu eğitimini yeniden düzenlemelidir.

Başta Milli Eğitim Bakanımız olmak üzere eğitim sistemini yeniden evrensel ahlak ilkeleri çerçevesinde yapılandırmalarını, öğretimi eğitimin üzerine inşa edecek planlamaları ivedilikle yapmalarını, biran evvel yarınlarımız olan çocuklarımızın geleceğine uygun sağlıklı adımlar atmalarını bekliyoruz.

Bu vesile ile bu konularda hassasiyeti ve duyarlılığı olan, yeni atanan Milli Eğitim Bakanı Yardımcısı Nazif Yılmaz Beyefendiye de yeni görevinde başarılar diliyorum.

Yazarın Diğer Yazıları