Mehmet Kaçar

Doğu Avrupa ülkelerinde İslâm düşmanlığı daha sert! 

Mehmet Kaçar

Avrupa’da sömürdükleri devletlerden vatandaşlık vererek kabul ettikleri Müslüman Göçmenlere ve sonradan mülteci olarak gelenlere karşı yaptıkları araştırmaların birinde, “Müslüman Göçmenleri komşu olarak kabul eder misiniz?” diye bir soru sorulmuş. Bu sorunun cevabında da çok ilginç Avrupa genelinde çoğunluk bir Müslüman Göçmen aile ile komşu olmayacağını belirtirken, Doğu Avrupa ülkelerinde (Çek, Slovak, Polonya, Romanya, Hırvatistan vb.) daha sert tepkisel cevaplar verildiği görülmüştür. SSCB(Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği) nin dağılmasından sonra ortaya çıkan çatışmalar ve jeopolitik değişimler Doğu Avrupa Bölgesinde siyasi ve ekonomik problemlere neden olmuş ve bu bölgede yaşayan halk göçmenleri, özelikle de Müslüman göçmenleri ihtiyaçlarına ulaşmanın önünde en önemli engel olarak görmekteler ve acilen ülkelerinden çıkıp gitmelerini istemektedirler. 

Doğu Avrupa ülkeleri bölgesinde son yıllarda artan işsizliğe ve insanların temel ihtiyaçlarına ulaşamayacak duruma düşmüş ve eşit şartlarda iş imkânı bulabilen Müslüman göçmenlere karşı bir öfke ve nefret ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Bu bölgede yerleşik olarak yaşayan halkın göçmenlere karşı tepkilerini ve nefretlerini ölçmek için yapılan bu araştırmada, Doğu Avrupa ülkelerinde yaşayanların göçmenlere özelliklede Müslümanlara karşı daha sert olduğu görülse de 11 Eylül sonrasında tetiklenen İslâm düşmanlığı fikri Batı Avrupa Ülkelerinde de her geçen gün artarak devam ettirilmiş ve Avrupa’da ki Müslüman göçmenler ve yerleşik işçiler yabancı düşmanlığı ve İslâm düşmanlığı sorunları ile karşı karşıya kalmışlar ve her geçen günde artarak devam ettirmişlerdir.  Avrupa’nın yerli halkının Müslüman Göçmenlere karşı kin ve nefretle yaklaşmalarında Avrupalı siyasilerin Müslümanları terörle ilişkilendirmelerinin ve ırkçı söylemleri ile kışkırtıcı bir yaklaşım sergilemelerinin de çok ciddi bir etkisi vardır. Örneğin ABD dış politikalarının en yetkili isimlerinden birisi olan Josep Borrell Fontelles, geleceğin Avrupa Diplomatlarını yetiştirmek için kurulan Diplomasi Akademisi’nin açılışında yapmış olduğu konuşmasında tercüme olarak şunları söylemiştir: “Avrupa bir bahçedir. Bu bahçeyi biz inşa ettik. Burada her şey planlandığı şekilde işliyor. İnsanlığın inşa edebileceği siyasi özgürlük, ekonomik refah ve sosyal uyumun en iyi bileşenidir bu. Dünya geri kalanının çoğu ise balta girmemiş ormandır ve bu orman bahçeyi istila edebilir.”

Borrell’in bu açık ifadesi klasik haçlı zihniyetinin sömürgeleştirilen toplumlarla ilgili bakış açısının ne olduğuna işaret ediyor aslında. Kursaklarına giren her lokmada yetim bıraktıkları çocukların hakkı olan bu zihniyet, kendilerini medeniyetin kalesi olarak görürken kaynaklarını sömürdükleri toplumları gayri medeni, vahşi olarak damgalıyor ve bu marazi düşüncelerini bahçe-orman metaforu ile açıklıyorlar. Doğu, kuzey ve güneyden gelenleri, Türkleri ve Arapları balta girmemiş ormana benzeten ve tehlike olarak gören kişi aslında bir zihniyeti temsil ediyor ve halkı Müslümanlara karşı kışkırtıyor.

Bu yaklaşım tarzını maneviyattan alan doğu ile Yunan medeniyetinden beslenen Batı’nın insana ve olaylara bakış farkını ortaya koyuyor bir yerde. Esirlere ikramda bulunmayı ibadet olarak gören bir medeniyetin, öz kültürün çocukları kendilerine ırkçı söylemlerle saldıran vahşi bir güçle deneniyorlar ve bu sınama insanlığa karşı ne acı bir sınama değil mi?

Yazarın Diğer Yazıları