Kötülük bulaşıcı bir hastalıktır!
Mehmet Kaçar
Kötülük, her zaman ve her yerde bulaşıcıdır. Kimi zaman yönetim bazında görülür, kimi zamanda insanların nefsinde. Bir virüs gibi toplum içerisinde yayılarak tüm toplumu hastalıklı hale getirir ve iyilere karşı daima kötülerin galip geldiği bariz görülür hale gelir. Toplumun ve toplumların, yönetilen ve yönetenlerin bir birine karşı kötü davranmamalarını bizzat Kuran-ı Kerim: “Zerre miktarı kötülük yapanlar karşılığını göreceklerdir" buyurur ve Peygamber Efendimiz de bir hadisi şeriflerinde Müslüman birisi bir kötülüğü gördüğü zaman eli, dili ve kalbi ile düzeltmelidir buyurur.
Kötülük; şer ya da kötü, birçok din ve kültürde tanımlanan, kötü davranış, düşünce, bencillik ve fenalıklar. Şer sözcüğü sıklıkla “hayır” iyilik, karşılık bellemeden yapılan şey) sözcüğü ile karşılaştırılmalı ve zıt anlamlı olarak kullanılır. Bazı dinlerde ise şer, evrende hüküm süren kötü bir güç olarak tanımlanır ve şeytan, ahriman gibi varlıklarda vücut bulur.
Kurana göre kötülük nedir? Allah, ahlaki kötülüklerden dolayı insanı depremler, hastalıklar gibi doğal felaketler ile ikaz etmektedir. Kötülük yokluktur. Kendi başına bir varlığı bulunmamaktadır. Dolası ile mantıksal olarak onun ayrı bir yaratıcısının olması mümkün değildir.
Hadisi şeriflerde kötülük nedir? Peygamberimiz (S.A.V) şöyle buyurur: “İyilik güzel ahlaktır. Kötülük ise vicdanını rahatsız eden ve insanların bilmesini istemediğin şeydir” buyrulur. İşte bu özeliklerine ve diğerlerine baktığımızda kötülük, insanlar arasında çok hızlı yayılan bir virüs gibi yayılır ve onunla mücadele edilmesi gerekir.
Kötülük virüsü salgınının ancak iyiler iyilik yaparlarsa önüne geçebilirler. Kötülük bir hastalık türüdür ve bulaşıcıdır. Zaman içerisinde iyiler iyiliği yaymazsa bu hastalığa bulaşırlar. Böylece tüm toplum kötülerin eline geçmiş olur ve hastalıklı bir hal alır. Bu hastalıklar, rüşvet, karaborsa, fahiş fiyat, tefecilik, adam kayırmacılık, mevki hastalığı, dini alet ederek sömürmek, kul haklarına saygı göstermemek vb. hastalıklar.
İşin garip tarafı da “deli olduğunu kabul etmeyen delilerin” din adına fetva verir hale gelmeleridir. Delilerin deli olduğunu kabul etmedikleri gibi kötülük hastalığına tutulanlarda bu hastalığı ret eder ve kendilerinin en iyi olduklarını iddia ederler. Kötülerin hakim olduğu toplumlarda yaslarda hastalıklıdır ve kötülerden yanadır. Yasalar hastalıklı ve kötülerden yana olunca adalet kavramı ve uygulaması da hastalıklıdır. Adalet uygulaması da kötülerden yana evrilmiştir.
İnsanlar ve komşular arasındaki paylaşımcılık anlayışı da hastalıklıdır. Mesela son yıllarda en çok konuşulan yasalar arasında yer alan “kadının beyanı esastır1 denilerek, 3500 yıl sonra böyle bir beyanda bulunularak Hz.Yusuf’u tekrar zindana atarlar, atıyorlar da zaten. Ve bu da firavunun bilinen ve uygulamaya koyduğu hastalıklı yasasıdır. Ne var ki bu gün iyiler bu hastalıktan korunabilmek için ve virüs kapmamak üzere maske takmaya çalışıyorlar. Tatile çıkamıyorlar, toplum içerisinde gezinemiyorlar, et yiyemiyorlar, “askıda ekmeğe” bile yanaşamayıp tipik bir emekli hayatını yaşamayı kendilerinin kaderi zannediyorlar. Susmak onlar için bir kurtuluş yolu gibi algılanıyor.
İyilerin çevresinde 4x4 arabaların virüslü kornalarından çıkan tiz mikroplarla parti eğlencelerinde mikroplu deste deste savrulan dolarlardan, psikopatların magandalıklarından, silah sıkmalarından, büyük şehirlerde akan trafikte trafiği keserek oynayanlar, esra, müge, ayşe gibi hanımların hastalıklı programlarından yayılan bakterilerinden, bazı kesimlerin cennet komisyonundan, tefeci bankerlerin kendilerince “caiz”li faizlerinden, nefes aldıkları için vermeleri gereken oksijen vergilerinden korunmak, haysiyetlerinin şerefini korumak için vs., Ashabı Kehf’çe uykuya sığınıp kurtulduklarını zannediyorlar. Hastalığın teşhisi kötülük virüsü. Ama bu virüsün aşısı için kimsenin kılı kıpırdamıyor ve o aşı Peygamber Efendimiz (S.A.V) tarafından bulunmuş bir aşıdır ve yukarıda tarifi sunulmuştur. Eğer bu aşıyı elde edemeyenler ise uyku uyumaya devam ediyorlar.