Mükremin Kızılca

Asrın Felaketinden Öğrendiklerimiz - 2

Mükremin Kızılca

Manevi Psikolojik Destek Nedir? 
“Müminler, düşman birliklerini görünce, “İşte bu, Allah’ın ve Resûlünün bize vaad ettiği şeydir. Allah ve Resûlü doğru söylemişlerdir” dediler. Bu, onların ancak imanlarını ve teslimiyetlerini artırmıştır.” (Ahzab 22)
“İmanlarını bir kat daha arttırsınlar diye müminlerin kalplerine güven indiren O'dur. Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Allah bilendir, her şeyi hikmetle yapandır.” (Fetih 4)
“Biz cehennemin işlerine bakmakla ancak melekleri görevlendirmişizdir. Onların sayısını da inkârcılar için sadece bir imtihan (vesilesi) yaptık ki, böylelikle, kendilerine kitap verilenler iyiden iyiye öğrensin, iman edenlerin imanını arttırsın; hem kendilerine kitap verilenler hem müminler şüpheye düşmesinler, kalplerinde hastalık bulunanlar ve kâfirler de: «Allah bu misalle ne demek istemiştir ki?» desinler. İşte Allah böylece, dilediğini sapıklıkta bırakır, dilediğini doğru yola eriştirir. Rabbinin ordularını, kendisinden başkası bilmez. Bu ise, insanlık için ancak bir öğüttür.” (Müddessir 31) 
Ayetlerde de görüldüğü gibi Kur’an ayetlerinin ve surelerin inişi anında, savaş gibi insan eliyle çıkan ve deprem gibi doğal olarak çıkan afetler sırasında inananlar imanlarına daha bir gür sarılarak büyük bir coşkuyla imanlarını artırırlar ve sağlamlaştırırlar. 
Hemen hemen aynı olaylar karşısında inanmayanların da küfür ve inatlarının azdığı yolunda bir çok ayet vardır. İşte onlardan bazıları:
“İman edip sonra inkâr edenleri, sonra yine iman edip tekrar inkâr edenleri, sonra da inkârlarını arttıranları Allah ne bağışlayacak, ne de onları doğru yola iletecektir.” (Nisa 137)
“«Ey Kitap ehli! Siz, Tevrat'ı, İncil'i ve Rabbinizden size indirileni hakkıyla uygulamadıkça, (doğru) bir şey (yol) üzerinde değilsinizdir» de. Rabbinden sana indirilen, onlardan çoğunun küfür ve azgınlığını elbette artıracaktır. Kâfirler topluluğuna üzülme.” (Maide 68)
“Bedevîler, kâfirlik ve münafıklık bakımından hem daha beter, hem de Allah'ın Resûlüne indirdiği kanunları tanımamaya daha yatkındır. Allah çok iyi bilendir, hikmet sahibidir.” (Tevbe 97)
“Kendilerine bir uyarıcı (peygamber) gelirse, herhangi bir milletten daha çok doğru yolda olacaklarına dair bütün güçleriyle Allah'a yemin etmişlerdi. Fakat onlara uyarıcı (Muhammed) gelince, bu, onların haktan uzaklaşmalarından başka bir şeyi arttırmadı.” (Fatır 42) 
Psikolojik Destek Nedir?
“Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 'manevi destek' için deprem bölgesine 2 bin 500 personel göndermesinin ardından benzer bir hamle de Yükseköğretim Kurulu'ndan geldi. YÖK'ten tüm üniversitelere gönderilen yazıda depremzedelere gönüllü olarak 'manevi rehberlik' hizmeti verecek öğretim görevlilerinin bilgileri istendi. Talep yazısında çağrının İlahiyat ve İslami İlimler Fakültelerine de yapıldığı görüldü.”  (Sol tandanslı internet sayfası) 
Bu son depremde müminlerin imanları kat be kat artarken imansızların küfrü de kat be kat artmıştır.
İşte yukarıdaki alıntının ve buna benzer birçok göstergenin ortaya koyduğuna göre tekbirden, seladan ve ezandan bile rahatsızlıklarını hiçbir zaman dile getirmeyenler deprem sonrasında bunları dile getirdiler.
Ehli küfrü rahatsız eden en önemli nedenlerden birisi de müminlerin hala namaza devam etmesi, her ortamda imanlarının sesine kulak vermeleri ve depremi farklı yorumlamalarıdır.  
Manevi Psikolojik Destek Nedir? 
Ölümü her nefis tadacaktır, bunu biliyoruz değil mi? O halde bu ölüme biçilen zamanın olduğunu da biliyoruz. Bu zamanı Allah biliyor ama biz asla bilemiyoruz. Bunun için dünyanın cennetten birer numune olan tatlarını bırakmak istemeyiz. Bunun için: hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya hemen ölecekmiş gibi ahirete çalışmamız tavsiye edilir. 
Ecelin zamanını bilmeyiz dedik, ecel zamanı gelince nerede bulunmamızın ve ne kadar güvende olduğumuzun bir manası yoktur:
“Nerede olursanız olun ölüm size ulaşır; sarp ve sağlam kalelerde olsanız bile! Kendilerine bir iyilik dokunsa «Bu Allah'tan» derler; başlarına bir kötülük gelince de «Bu senden» derler. «Hepsi Allah'tandır» de. Bu adamlara ne oluyor ki bir türlü laf anlamıyorlar!” (Nisa 78) 
Yukarıdaki ayet-i kerime insanoğlunun mizaç ve tabiatını ne güzel anlatıyor değil mi? Dönüp bir daha okuyunuz lütfen! 
Kutsal kitabımız Kur’an-ı kerimde şehadete eren, Allah yolunda iken öldürülen veya normal yatağında ölümü tadan müminlerin yakınlarını teselli için yüzlerce ayet vardır. Bu ayetlerin ilk müfessiri olan, evrene rahmet olarak gönderilen yüce peygamberimizin de hadis-i şerifleri mevcuttur. 
“Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz.
Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri müjdele.
Onlar; başlarına bir musibet gelince, “Biz şüphesiz (her şeyimizle) Allah’a aitiz ve şüphesiz O’na döneceğiz” derler.” (Bakara 154-156) 
“Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Rableri katında Allah’ın, lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar. 
Arkalarından kendilerine ulaşamayan (henüz şehit olmamış) kimselere de hiçbir korku olmayacağına ve onların üzülmeyeceklerine sevinirler.
(Şehitler) Allah’ın nimetine, keremine ve Allah’ın, mü’minlerin ecrini zayi etmeyeceğine sevinirler.” (Al-i İmran 169-171)
Depremde, yangında ve suda boğulmalar gibi ani ve fücceten ölümler şehitlik makamıyla müjdelenmiştir. Üstteki ayetlerin ışığında bu durumlarla vefat edenler gerideki ana baba ve yakınlarına: sakın bizim için üzülmeyin, biz cennetteyiz, Allah’ın rızıklarıyla rızıklanıyoruz, derler ama duyuramazlar. Onlara da kendi hallerini görseler asla üzülmeyeceklerini müjdelemek isterler ve sevinirler.

Yazarın Diğer Yazıları