Mükremin Kızılca

Kiminin Devesi Kiminin Duvası!

Mükremin Kızılca

Anadolu insanının güzellikleri bütün çirkinliklerini ve hatalarını kat ve kat örtmeye yeter.

Bu güzel halkla gerek şehir içinde gerek şehir dışında, köylerde mahallelerde, elit, sosyete, fukara dedikleri ya da arka sokak dedikleri bütün kesimlerinde bohçamı açmış ve güzel kadınlara satış yapmışımdır.

Konya'da çok söylenen bir deyim vardır: “kiminin devesi kiminin duvası” bunu ilk duyduğum bir hatıramla sizleri baş başa bırakacağım.
Bohçamı o gün büyük bir ağacın altında biriken kadınların dibine açmıştım. Ahmet Dede Yediler Mahallesindeydi bu ağaç. Tüm çevredeki kadınlar: Ümüş gelmiş deyip toplanmışlardı. 

Herkes alışverişini yapıyordu, o gün bohçamda100 metrelik bir etek vardı her kadına ondan birer etek kestim. Eteği yalnız, lastikli yanından değil, lastiksiz yanından kesiyordum. 

100 metrelik etek de nedir diyeceksiniz elbette, çünkü çoğu tekstili bilmez, vatandaşlar bir de uçkur takmak, lastik geçirmek zorunda kalmasın, diye Bursa'daki bazı firmalar en cicili biçili, dallı güllü kumaşlara 100 metrelik uçkur lastik geçirerek onları bir top haline getirip öyle satmaya başlamışlardı 1990’larda. 

Bana da, bugün bohçamı açtığım kadınlar bir hafta önce “gız ümüş hazır lastikli bir etek çıkmış ondan getir bizim buraya herkes alacak” demişlerdi.

Ben de o gün 100 metrelik bir etek götürdüm herkes birer eteklik kestirdiler, kimisi iki 25, kimisi 1.80, kimisi iki buçuk, kimisi 2.80 kestiriyorlardı, beline ve yapısına göre.

Hazır lastikli eteğin fiyatı diğer eteklere göre neredeyse yarı yarıya ucuzdu ancak bunda yapmanız gereken kesilen yere sadece makinede bir dikiş atmanızdı.

O gün belki en iyi hasılatı yaptığım bir gün olmuştu, bütün kadınlar birer etek aldılar hatta telefonla arayıp “bana da ayır gız, bana da bir eteklik al gız” diyenlere yakınları birer eteklik kestirmişlerdi.

Beri tarafta etek ısmarlanan kadın, “gız ben senin keyfini ne bileyim zevkini ne bileyim, haftaya gene gelir” derlerse “yok gıy sen ne alırsan ben onu beğenirim senin kestiğini yerim” gibi enteresan sözlerle ısmarıçlarını aldırırlardı.

Koskoca top o gün bitmek üzereydi birkaç eteklik kalmıştı, yoldan geçen kuru sıska hafif esmer, hafif yanakları çilli, yeni gelin olduğu anlaşılan utangaç bir hanıma seslendiler “gız Ayış sen de al şundan bir eteklik” diye çağırdılar.

Ayış biraz daha yaklaşarak “gız alırım ama ona yetim param yok” deyince gel bakalım yaparız bir şeyler deyip bohçaya yaklaştırdılar.
“Ay pek de güzelmiş gıy kaça aldınız bunları?” diye sorunca “10 lira gız 10 lira her yerden ucuz, bedestenin yarı fiyatına, pazardan bile ucuz, Ümüş bize hiçbir şeyi pahalıya satmaz” dediler.

Ayış “gız ama benim sadece 5 liram var” deyince bu sefer lafa ben karıştım “gel gız zaten iki eteklik kaldı birini de sen al kalan 5 lirayı da haftaya verirsin” dedim.

Bunun üzerine öbür kadınlar hepsi birden “olmaz Ümüş olmaz, kiminin devesi kiminin duvası bunun ki de 5 olsun hepimiz razıyız” deyince ona da son etekliği 5 liradan vererek hazır lastikli etekleri bitirmiştim.

Kurbanım sana Anadolu! 

Kurban olurum sana Anadolu kadını ve Anadolu insanı.

(Konya Sokakları / Konya’nın en ünlü bohçacısının 25 yıllık anıları adlı hazırlanmakta olan eserden bir kesit)  

Konya’nın en ünlü bohçacısının 25 yıllık anılarından! 

Yazarın Diğer Yazıları