Mükremin Kızılca

Müslüman - Türk Gençliği  

Mükremin Kızılca

Kırk beş yaş altı vatandaşlarımız bir şey hatırlamaz. Ama okuyabilirler. 
12 Eylül 1980 günü yani bundan tam 43 sene önce güzel ülkemiz Türkiye Cumhuriyeti’nde üçüncü darbe yapılmıştı.
Birincisi 1960, ikincisi 1970 bu da 1980 olarak üçüncü darbeydi.
Başbakan Süleyman Demirel henüz daha koltuğundan alınalı ve ceketini ve foterini alıp gideli on yıl bile olmamıştı. 1970 yılında silahlı darbe yerine muhtıralı darbe olmuş sivil iktidar yerini askerlerin yönetim ve denetiminde bir hükümete bırakıp çekilmişti.
Arada 1974 Kıbrıs harekâtıyla milli bir bütünlüğe yelken açılsa da Bülent Ecevit’in ve Süleyman Demirel’in bir sen bir ben koalisyonlarıyla 1980 yılına yaklaşılıyordu.
Ecevit’i iktidar yapmamak için MC yani milliyetçi Cephe oluşturulmuş şimdiki ittifaklar gibi partiler gruplaşmıştı. 
1970 yılına kadar sadece sağ sol gruplaşması varken bu tarihten sonra bir de Milli Görüş üzerine Akıncılar ortaya çıkarak üç boyutlu bir fikir atmosferinde gidiyordu ülkemiz. 
Her yer sloganlarla boyalıydı, bu üç görüşün üç sloganı şunlardı: Tek yol devrim, tek yol İslam ve tek yol Turan. 
Bunların elemanları da şu sloganları üretip duvarlara her gece yazıyorlardı: kahrolsun faşizm, kahrolsun komünizm ve kahrolsun şeriat!
Bu kadar slogan çatışması haliyle silahlı çatışmalara da sebep oluyor ve ortalama günde yirmi gencimiz öldürülüyordu. Ölenler ülkücü, şeriatçı ya da solcu hepsi bu memleketin askerlik çağındaki civanlarıydı. 
Akşamları tek TRT kanalının başına geçen ajans severler baştan sona kadar bir terör ve anarşi ortamı seyrederek televizyonu kapatırlardı.
Demirel: bana milliyetçiler suç işledi, dedirtemezsiniz diyordu, tespih çekenle tetik çeken aynı kefeye konulamaz, diye ilave ediyordu. En sonunda da, yollar yürümekle aşınmaz, diye anarşiyi hafife alıyordu.
Ecevit ise “Che Guevera'ların, Castro'ların çıktığı ülkelerde bizim devrimcilerimizin eli altındaki bu olanaklardan hiçbiri yoktu. Castro'nun önünde birtakım kilitli kapılar vardı. Anahtarları devrimcilerin elinde olmayan o kapıları açabilmek için, o kilitli kapılara yüklenmek gerekirdi.” Diyerek aşırı solcu gençlere motivasyon sağlıyordu. 
Peki, jandarma, polis, ordu ne yapıyordu?
Polisin gücü yetmiyordu, zaten o da pol-bir, pol-der gibi sağa sola bölümmüş haldeydi. jandarma ve ordu ise müdahale etmiyordu, çünkü ordunun başındakilerin de bir planı vardı: ortam iyice olgunlaşsın ve darbe yapılması istenir hale gelsin, istiyorlardı.
Öyle de oldu, analar, babalar ve toplumun büyük bir kesimi “asker neredesin? Diye sormaya başlamıştı. Darbe anayasasının %92 ile geçmesi de bundandır. 
Onlar da 12 Eylül 1980 günü, buradayız, deyip yönetime el koymuşlardı. 
Ve bu sırada Amerika tarafından çeşitli mahfillerde: bizim çocuklar başardı, deniliyordu. 
Ey Müslüman - Türk gençliği titre ve kendine dön!
Kardeşinle kucaklaş, kardeşinle çekişip didişerek düşmanı güldürme! Aradaki kısmi fikir ayrılıkları bizi birbirimize düşman etmesin! 
Amerikan, Rus, Çin, Alman, İngiliz ne olursa olsun yabancıların bizi yönlendirmesine izin verme! Kısmen de olsa hiçbir mandacılığa imkân tanıma! 
Yaşasın dünyada her bakımdan birinci lige çıkmış bir Türkiye Cumhuriyeti!

Yazarın Diğer Yazıları