Mükremin Kızılca

Peygamberimiz Hz Muhammed'in (sav) Ölümü!

Mükremin Kızılca

Veda haccı denilen 631 yılındaki 100.000'i Aşkın sahabenin katıldığı hacca katıldıktan sonra peygamber efendimiz (sav) Medine'ye dönmüşlerdi.

632 yılında hastalığı ilerledi. Kendisini iyi hissettiği vakitlerde bile evinin bitişiğindeki mescide gelerek beş vakit namazı kıldırıyordu.

Bilal-i Habeşi r.a. haberinden sonra mescide gelemeyeceği anlaşılınca Hz Ebubekir namazı kıldırmaya başlayınca peygamberimiz biraz kendisini iyi hissedince mescide girdi, bunu hisseden Hz Ebubekir geri çekilmek istedi ama devam et anlamında işaret etti ve yanında o da son namazını kıldı.

Peygamber efendimizi, ölümünden saatler önce, Hz Ebubekir ziyaret etmiş ve kendisini iyi hissederek evine dönmüştü.

Günlerden Rebiyülevvel ayının 12. Günüydü, bugün hepimize onun doğum günü olan Rebiyülevvel ayının 12. gününü hatırlatıyor yani ölümü de doğumu da aynı saat ve gündeydi.

Peygamber efendimiz Hz Ayşe'nin odasında ve onun kolları arasında vefat ettiğinde Müslümanlar büyük bir üzüntüye kapıldılar.

Herkes şaşkındı, onun ölümüne bir türlü inanamıyorlardı ancak münafıklar çok sevinmişti.

Bunu gören hazreti Ömer kılıcını alarak mescide doğru geliyordu, toplananlara: “Peygamberimiz Muhammed (sav) ölmedi, ona öldü diyenin kafasını uçururum” diyordu.

Sahabeler, Peygamberimizin arkadaşları mescitte toplanmışlardı, durumu haber alan Hz Ebubekir oraya geldiğinde Hz Ömer konuşup duruyordu.

- Sus ey Ömer, diye ona bağırdı.

Ve doğruca Peygamberimizin odasına Hz Ayşe yani kızının evine girdi Peygamberimizin yüzündeki örtüyü çekerek önce sağ yanağından sonra sol yanağından öptü ve ona üzerine örterek “ölümün de sağlığın gibi çok güzel ya resulallah” dedi. Sonra dışarı çıktı.

Hz Ebubekir dışarıda toplanan Müslümanlara:

- Ey Müslümanlar Hz Muhammed'e tapanlar bilsin ki o öldü, ama Allah'a ibadet edenler bilsin ki o diridir, Hay ve Kayyumdur ölmemiştir, dedi.

Sonra iki ayet-i kerime okudu. O iki ayet-i kerime şunlardır:

“Yâ Muhammed! Sen de öleceksin, onlar da ölecek” (Zümer 30)

“Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisingeriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim gerisingeriye dönerse, Allah’a hiçbir zarar veremez. Allah, şükredenleri mükâfatlandıracaktır.” (Al-i İmran 144)

Bu iki ayet-i kerimeyi okuyunca herkes sakinleşti, sanki o iki ayet-i kerimeyi hiç duymamışlardı. Hz Ömer de sakinleşti Hz Ebubekir’in elinden tuttu boynuna sarıldı.

Hz Ebubekir Peygamberimizin na’şının ancak aile fertleri yani ehlibeyti tarafından yıkanabileceğini söyledi.

Hz Ali, Hz Abbas'ın çocukları Kusem ile Fazlı ve Usame yıkama ve kefenleme işini yürüttüler.

Hz Ali başkanlığındaki heyet Hz Peygamberimizi olduğu yerde yıkadılar kefenlediler ve cenaze namazına hazır hale getirdiler.

Peygamberimizin odasına önce erkekler sonra çocuklar sonra kadınlar sonra da o günün şartlarında mevcut olan köleler olmak üzere bütün insanlar gruplar halinde girerek tek başlarına cenaze namazını kıldılar

Peygamberimizin vefatını duyan ve oraya koşan bütün Müslümanların namazını kıldıkları anlaşıldıktan sonra çarşamba günü defnedilmesine geçildi.

Peygamber efendimizin buyurduğu “peygamberler öldükleri yere defnedilir” hadis-i şerifine uygun olarak yatağı çekilerek olduğu yere kazılan mezara yine ehli beyt tarafından defnedildi.

O, âlemlere rahmet olarak gönderildiği Hz Allah cc tarafından ifade edilen (Enbiya 107) son peygamberin (sav) mezarının olduğu bölüme Ravza-i Mutahhara – Temiz Bahçe) denmektedir.

Ravza-i Mutahhara bugün Mescid-i Nebevinin bir ucunda bulunmakta ve her gün on binlerce Müslüman tarafından saygıyla ziyaret edilmektedir. . 

Yazarın Diğer Yazıları