Mükremin Kızılca

Selçuklu ve Moğol Vesayeti

Mükremin Kızılca

Selçuklu İmparatorluğu 1243 yılında yapılan Kösedağ savaşında yaşadığı yenilgiden sonra fiilen şirk ehli ve küfür erbabı İlhanlı / Moğol vesayetine girmiştir.
Otuz beş sene süren bu durum 1277 yılında Sultan Baybars’ın Moğolları yenip Kayseri’ye gelişinden ve Mısıra dönüşünden sonra tamamen Moğol valilerce yönetilen tam manasıyla kukla gibi oynatılan sultanların imparatorluğu haline gelmiştir Selçuklular. 
Kösedağ mağlubiyetinden sonra devletin büyük oranda gelirleri Moğollara akmıştır. Maliyeyi, hazineyi ve dış işlerini onlar yönetmiştir. Selçuklu Sultanları ise onların istediğinde kalkan, istediğinde oturan birer oyuncağı durumuna düşmüşlerdir. 
1277’de Moğolların Sultan Baybars’a yenilmesinden sonra ise Konya payitahtında Moğol vali varken sultan ve vezirleri ilden ile dolaştırılarak sadece Moğollar lehine noter gibi kullanılmışlardır. 
Bu durum nedir?
Bu halde bağımsız bir devletten söz edilebilir mi?
Selçukluların son otuz yılı Osmanlıların son yirmi yılına benzer. Osmanlıların başkenti İstanbul en sonunda İngiliz ve müttefik düşmanlarca işgal edilmiştir. Şimdi İstanbul’dan işgalcileri çıkarmak için harekete geçmek isyan veya şekavet midir? Asla, o halde Gazi Mustafa Kemal’in Türkiye’yi işgalcilerden kurtarmak için giriştiği istiklal savaşı neyse Karamanoğlu Mehmet beyin Konya’yı işgalcilerden kurtarmak için harekete geçmesi aynı şeydir. Düşman şirk ve küfür ehlidir, ha İngiliz ha Moğol, ne fark eder?
Moğollar Konya’daki işlerini adı Müslüman olan hâkimlere gördürerek emellerine ulaşıyorlardı. 
Bu vahim hale seyirci olmayanlar da vardı. Bunlar arasında Hatiroğlu ve Karamanoğlu aileleri başı çekmektedir. 
Bu iki aile ve bir vatanperver ama korkak ve ikiyüzlü bir münafık olan Muinüddin Süleyman Pervane Memluk Sultanı Baybars’ı devamlı Anadolu’ya gelip Selçuklu saltanatını Moğollardan kurtarmasını istiyordu.  
Baybars da Kahire’den kalkıp ordusuyla Kayseri’ye geldi, gelirken Elbistan ovasında 15 Nisan 1277 yılında Moğol ordusuna büyük bir hezimet yaşattı. 
Kayseri’de bütün Selçuklu halkı ve beylikler kendisine itaatlerini bildirdiler. Anadolu bayram yapıyordu. Bu Moğollardan kurtuluş bayramıydı. Ortada sadece Moğolların dur dedikleri yerde duran sultan ve atabeyi yoktu. Bir de gizli gizli Baybars’a mektup yazıp Moğollardan ülkeyi kurtarmasını isteyen Süleyman Pervane yoktu. 
Tokatta bulunan Selçukluların önemli şahsiyeti Pervane’ye Kayseri’ye gelmesi için adamlar gönderildi ama o Moğol korkusuna gelemedi ama akıbeti korktuğu kişilerin kılıcıyla can vermek oldu. 
Sultan Baybars Süleyman Pervanenin gelmemesine çok üzüldü ve kızdı. Başkent Kahire’yi boş bırakamayacağını söyleyip Kayseri’ye bir vali tayin ederek ayrıldı.  
Bu sırada tarih 1277 idi. Hunhar Abaka Han olayı duyunca ordusuyla Anadolu’ya gelip yüz binlerce insanı kılıçtan geçirdi. Baybars’a itaat edenlerden korkunç bir intikam almıştı. Bu intikam dedesi Hülagu’dan sonra yapılan en büyük Müslüman katliamı olarak anılacaktır. 
Basybars ayrılırken ülkede herkesin hakkını teslim etmiş, Karamanoğlu’nun da Konya’dan Akdeniz’e kadar bütün toprakları bir mensurla sahiplenmesini istemişti. 
Şimdi, Selçuklu devletini bu zalim Moğollardan kurtarmak için harekete geçen bir kahramanı alkışlamamız gerekmez mi?
Bu kahraman üstelik hanedanı koruyarak bunu yapıyor ve sürgündeki şehzadelerden birisini tahta oturtuyor. 
Kendisinin veziri olduğu Konya’daki ilk divan toplantısında Türkçeden başka dil kullanılmaması hususunda karar alınıyor. Çünkü görülen manzara vahimdir. O sırada divan kâtibi bir İranlıdır ve her şeyi hatta sonradan yazdığı çok önemli Selçuklu tarihini bile Farsça yazıyor. 

Yazarın Diğer Yazıları