Mükremin Kızılca

Tarih Tekerrür Etmesin! 

Mükremin Kızılca

Yaşanmış Bir Kız Kaçırma Anısı
Yer Türkiye, Akdeniz bölgesi.
Bundan elli altmış yıl önce gençler çoğu zaman sevdiği kızı kaçırarak evlenirdi. Bunun iki sebebi vardı, birisi düğün masrafından kaçmak diğeri de kızın ailesinin verimkâr olmamasıydı. 
Bu durum bazen kızın “oturup aşşağı gitmesi” şeklinde de olurdu. Yani sevdiği gencin evine bohcasıyla varan genç kız artık ben sizinim, ailemle alakamı kestim, der ve aileleri nikâha zorlardı. 
Yaşanmış Bir Kız kaçırma Anısı
Bir yayla evinde genç kız anası dedesi ve monası ile kalmaktadır. Babası ve ağabeyi de olmasına rağmen onlar o gün köye inmişlerdir. 
Her gün olduğu gibi henüz elektriğin olmadığı bir zamanda gündüzden bütün işler bitirilip akşam kelife çekilmişlerdi. Kelifin dışındaki taştan ocakta son karamık çalıları da alevini yitirmek üzereydi.
Ana, içeriye her akşam olduğu gibi bir kızına bir de kendisine iki yatak serdi. Mona ile dedeye de yaz günü olduğundan kelifin kapısının hemen önündeki sekiye iki yatak serdi.
O zamanlar kız kaçırma oldukça yaygın bir durumdu. Yetişkin kızı olanlar özellikle yayla evlerinde bazı tedbirler alırlardı. Çünkü yayla evi olan kelifler tarla başlarında olduğundan toplu değillerdi. 
Bu tedbirler kapsamında o akşam da mona ve dedeye dışarıya yatak açılmış ilk hedef olmalarıyla olası saldırı bertaraf edilmek istenmişti. Yani kız kaçırmaya teşebbüs edilirse mona ve dede ile uğraşırlarken anası kızı arka taraftan kaçıracaktı.
Ana, kelifin çuldan kapısının önüne de boş bir helke koydu maksadı mona ve dede uyurken haberleri olmaz da içeriye dalarlarsa tepilen helkenin sesinden uyanarak tedbir almaktı. 
Devamını kız kaçırmaya katılanların birisinden dinleyelim: 
Kıza talip olan genç istesek vermezler, düşüncesiyle gözüne kestirdiği kızı kaçırmaya karar vermiş, iki tabancalı iki de kırma tüfekli dört kişi ayarlamış bana gelip bu akşam kızı kaçıracağız, her şey hazır, sen de bize yardım edeceksin, dedi. 
Ben o zamanlar iri yarı olunca bana, zorlarsa kızı omuzlama görevi verilmişti. 
Gece ilerleyip koyun çobanları davarlarını araziden çektikleri bir sıraydı. Bütün ocaklar ve çıralar sönmüştü. 
Damat adayı haydin ileri! Deyip en önde kendisi kelife sessizce yaklaştık. Herkesin görevi belliydi. İki kişi garıyla gocayı / dede ile monayı yorganlarını üstlerine bürüyerek bağırmalarını önlediler. Damatla en yakın arkadaşı kelife girip arkadaşı helke sesine uyanan anayı sessiz hale getirirken damat adayı da kızı sürüyerek zorla dışarıya çıkardı. 
Plana göre kelife yakın dereyi atlayıp iki üç yüz metre ara açılınca anayı, monayı ve dedeyi tutanlar da onları bırakıp peşlerinden gelecekti. 
Onları bıraktıkları anda ortalığı bir nara kapladı: yetişin komşular! Diye bağırıp dövünmeye başlamışlardı keliftekiler. 
Ancak gittikleri yönü bile karanlıktan keşifleri mümkün değildi, çünkü ayın olmadığı bir gece seçilmişti. 
Hiç silah patlamadan olay tamamdı, kız evinin bağrış çağrışı da işe yaramamıştı. Zira yakınlarda onları duyan olmadı. Hızlıca haber verecekleri telefon, araba ve atlı gibi bir yardım vasıtası da yoktu.
Dereyi epey öte geçtikten sonra damat adayı genç benim adımı bağırıyordu, hemen vardım, kız elini fena halde ısırmıştı ama o, müstakbel eşine sertlik yapmak istemiyordu. Hemen kızı omuzladığım dibi istedikleri yere kadar ilettim.
Artık benim görevim tamam deyip kendi kelifimize döndüm.
Sonradan öğrendiğime göre kız asla teslim olmamış ve bir gün sonra bir yolunu bulup kaçarak obalarına dönmüş.
Şikâyet üzerine kızı kaçıran genci ve ailesini jandarma adliyeye teslim etmiş, damat adayını içeri atmışlar, ancak babasının hâkime bir teneke kara kovan balı hediyesine karşılık onu da serbest bırakmışlar. 

Yazarın Diğer Yazıları