Dr. Salih Gürbüz

Bana ne Partiden!

Dr. Salih Gürbüz


Kendi “Atamızın Hayasını” öğrenmedikçe “Hasta Adam” olarak yaşamaya mecburuz.
Osmanlı devletini “Osmanlı” yapan hiç şüphesiz damarlarında taşıdığı Kuran ve sünnet ahlakıydı. Haçlı zihniyetinin hazımsızlığı ise tamda buydu. Osmanlı, Avrupa ve Haçlı zihniyeti için bir karın ağrısıydı ve sindirilmesi güç olan bu gücü sindirmek için etkili bir silah gerekti ve haçlı bunu keşfetti “ahlakını yok et, Osmanlıdan kurtul”.
Osmanlı yurdunda bir ahlak vardı ve o ahlak hayatın her yerinde titizlikle yaşanan ve Osmanlı halkını daima dirlik içinde tutan en önemli unsurdu. Osmanlı hasta adam da değildi. Hasta edilmek istenendi ve bu hastalık ise halkın ahlakına bulaştırılarak yayılacaktı. Halkın ahlakı önce batıcılık, sonrasında hızlıca gelişen teknolojinin araçları ile sömürülmeye başlandı. Evet, Avrupa devletlerinin son yüzyılda kullandıkları metot “sömürmekti”, Osmanlının en önemli yaşam kaynağı olan ahlakı sömürülecekti ve bu öyle hemen gerçekleşecek de değildi.
Bu süreç hala devam etmektedir. Kimi zaman kitaplarla, çoğu zamanda kitle iletişim araçları ile… Ancak pek farkına varılmayan en tehlikeli yöntem ise, okullarda okutulan ders kitaplarında işlenen konular. Okul sıralarında oturan körpe beyinler; Avrupa zihninin eğlence tarzını ve hurafelerle dolu yaşam şeklini ders diye okuyarak farkına varmadan yavaş yavaş sindirilmektedir. Yüzyılın başında adı konulan hasta adam algısı aslında algı olmaktan çıkıp, şimdilerde gerçekleşmeye başladı.
İlkokul 5., 6., ve 7. Sınıflarda her yıl üst üste konu diye öğrencilere derste işletilen “party time” başlıklı “parti vererek eğlenme tarzı” neden ısrarla kitaplarda yer veriliyor? Öğretmenleri ve öğrencileri bu toprakların insanına ait olmayan değersiz ve gereksiz konuları öğretmeye-öğrenmeye mecbur bırakan nedir? Bu kitaplar taze zihinlerin önüne neden dayatırcasına konulmaktadır? İşte hasta etmek böyle gerçekleşiyor. Bana ait olmayanı, ve benim ahlaki değerlerime tamamen ters olan eğlence anlayışını, ders diye gören, okuyan, öğrenen öğrenci ilerleyen zamanda hayatı sadece eğlenceden, oyundan ibaret sanıyor.
Doğum günü partisi, pijama partisi, yeni yıl partisi, kostüm partisi... Bunları öğrenen öğrenci; geride bıraktığı yılda yaptığı hataları unutur, tövbe etmeyi bellekten siler, yeni yaşında da yeni günahlara yelken açar. Geçirdiği bir yaşında nasıl bir gençtim? sorusunu sormayı öğrenmeden asi bir insan olarak büyümeye(!) devam eder. Anne babanın yanında dahi yatak elbisesi ( pijama ile) oturmaktan ar duyması gereken bir nesil olmak gerekirken, okula dahi pijama benzeri giysilerle giden öğrenciler oluşur… Yeni yılın yeniden dirilmek, yeniden toparlanmak, önceki yıla göre daha iyi bir kul olmak sözünü vererek değil, meydanlarla eğlenerek giren bir genç olur. Kendisi olan değil, farklı kostümler giyerek yüzsüzleşen, farklı yüzler- maskeler takınarak kimliksizleşen bir birey olur…
Gençler, böylesi partilerle uyuşturucu ve diğer belalara bulaşıyor. Parti ortamlarında insanların özellikle gençlerin neler yaptıkları hatta verilen partilerin sonunda neler yaşandığını herkes basına yansıyan haberlerden takip etmektedir. Ahlaksızlığın zirve yaptığı parti ortamları derslerde okutulmaya devam ettikçe, Avrupa’nın istediği hasta adam olmaya devam edeceğiz.
Bu ülkenin öğrencisi, bayramlarını öğrensin, unuttuğu dede-nine ve akraba ziyaretlerini öğrensin, bayramlarda verilen cep harçlığını, Osmanlıda verilen diş kirasını, bayram kahvaltısını, iftar sofrasını öğrensin… Ülkemin öğrencisi kendi atasının hayasını öğrenip yaşamadıkça, yüzüstü sürünmeye devam edecektir. Bana ne Partiden! Bize ne Partiden!  

Yazarın Diğer Yazıları