Dr. Salih Gürbüz

Cemiyetten Topluma Geçiş...

Dr. Salih Gürbüz

Cemiyetten Topluma Geçiş: “Tanrıya güveniriz; Tanrıdan başkası peşin öder!”

Sosyal olarak değiştik. Sosyal kodlarımızla oynandı, ya da kodlarımızı ellettik. Kendini “medeniyet pazarlamacısı” olarak adlandıran herkese kendimizi sunduk. Onlar kadehlerinde bizi tokuşturdu, her tokuşan kadehte biz biraz daha kırıldık. Her yudumda biraz da yok olduk.
Medeniyet denilen tek dişi kalmış canavar aslında o tek dişi ile uzunca zamandır hüküm sürüyor. Şayet medeniyeti nerede aradığını bilmiyorsan, canavarın hükmettiği ormanda medeniyeti aramak ise, canavara yem olacağın zamanı biraz daha ertelemekten başka bir uğraşı değildir.
Bir cemiyettik, sağlam uzuvları olan, birbirini kollayan, “ama ellemeyen- elletmeyen”…
Bir cemiyettik, birbirine sımsıkı ve yakın hislerle bağlı. Bir cemiyettik, karşılıklı güvenin olduğu… Arkadaşın, arkanı rahatça dönebilmek olduğu; kardeşin ise aynı lokmayla doyabilmek olduğu bir cemiyettik.
İyiliğin kelimelerde süs olarak takılı kaldığı, onu da herkesin takamadığı bir toplum olduk. Güya sosyalleştik ve cemiyeti öldürdük, toplum olduk. Birbirinden habersiz, birbirine güvensiz, birbirinden bihaber, birbirine eziyet, birbirine külfet bir toplum olduk.
Toplum; ülkemizde son zamanlarda herkesin ağzında maharetmiş gibi söylenen “babana bile güvenme” sözü ile açıklanabilir. Amerika’nın bazı dükkanlarında asılı olan levhalardaki mesajlar toplumun ne olduğunu açıklar: “Tanrıya güveniriz; Tanrıdan başkası peşin öder!”, “Kredi sadece 90 yaşından fazla olanlara, eğer anne ve babalarının refakatinde gelirlerse verilir”. Ayrıca bir İngiliz politikacının dediği; “ İngiltere için ebedi dostluk değil, ebedi çıkarlar söz konusudur” sözü de “toplumun ne olduğunu” açıklar (Erdoğan:200:18)
Cemiyet aslında Hz. Peygamberin öğrettiği, “müminler birbirlerinin uzuvları gibidir” sözüyle açıklanabilir. Müminlik yanımızı (güya) medeniyet avcılarına kaptırdığımızdan beri, kendi medeni yanımızı kaybettik. Uzuvlarımız teker teker koparılmakta ancak hala batılı olma hevesimiz tükenmemektedir. Ne zaman batı olduk, yani onlara benzedik işte o zaman biz tamamen ıslah edicilerin “ıslah etmek” oyunlarında oynadıkları olacağız.
Batının diş geçirmek için çaba sarf ettiği şey bizim cemiyet yanımız. Birbirini çıkarsız sevebilen, birbiri için yaşayabilen ve ölebilen yanımızı öldürmek için uğraşan bir batının parçası olmaya uğraşmak ne kadar da ilginç bir ironi değil mi?
Bizi her şekilde şarlatana çevirmek isteyen batının en son ve en önemli soymak istediği uzvumuzun adıdır “cemiyetlilik şuuru”. Bizi şuursuzlaştırmak için türlü oyunları kurgulayan batının karşısında ancak önce insanlı sonra islamlı yanımızla dik kalabiliriz.

Kaynakça:
Erdoğan, İrfan (2000) Kapitalizm Kalkınma Postmodernizm ve İletişim. Ankara

 

Yazarın Diğer Yazıları