Dr. Salih Gürbüz

Kalabalık Kafalar Topluluğu

Dr. Salih Gürbüz

Kurtulur dil,tarih,ahlâk ve iman.
Görürler nasılmış neymiş kahraman.
Yer ve gök su vermem dediği zaman,
Her tarlayı sular arkımız bizim

N.F.Kısakürek

“Besmelenin hakkını vererek çekmek, şanlı çarkı tekrar döndürmektir.”

Bu toprakları, bu vatanı bize kimler emanet etti? bunu her daim gündemimizde tutmamız gerekir. Şehid oğlu şehidlerin torunları olmak şuurunu iyi idrak etmeliyiz. Selçuklular, Osmanlılar bu topraklarda ne için yaşadılar, ne için cihad ettiler bunu sürekli anlamanın gayretinde olmalıyız. Alparslan’ın Malazgirt meydanına çıkmadan önce kıldığı namazın ve ettiği duanın anlamına ulaşamamak ne büyük bahtsızlıktır.
Hepimiz yaşadığımız bu zamanda sürekli, batının, emperyalin, kapitalin, materyalin yoğun mesajlarına maruz kalıyoruz. Bu mesajlara dur diyebilmek ve bu mesajları şuur mahremiyetimize almamak adına konuşmalarımızı da susmalarımızı da bu nispette artırmalıyız. Malayanilikten uzaklaşmalıyız…
Geleneklerimizin kaynağı olan tarihi köklerimizden uzaklaştıkça, sahip olduğumuz değerleri de hayatımızdan uzaklaştırır olduk. Başımıza gelen türlü sorunların sebepleri arasında emanete sahip çıkamamanın olduğunu hatırlamak gerekir. Yaşadığımız topraklarda, insan esaslı bir medeniyet kuruldu. Bu medeniyeti emanet şuuruyla günlük hayatımızdaki bütün uğraşılarımıza yansıtmamız gerekir.
Hz. Fatihin İstanbul’u fethetme arzusunu, Kanuni’nin Viyana kapılarına dayanma sebebini, Hz. Abdülahmid-i Sani’nin siyonistlere verdiği cevabı ve mücadelesini, Çanakkale’de çocuk- yaşlı demeden gözünü dahi kırpmadan cepheye koşan büyüklerimizi anlamadan emanetin ne olduğunu anlayamayız. Sahip olduğumuz emanetin değeri yaşadığımız yurdun İslamlaşması ve İslamla kalabilmeyle aynı ortak paydadadır.

Çağımızda yaşanan darboğazların, ve soluk kesilmelerin en özel sebepleri arasında tarihin derin notlarından ve derslerinden hakkıyla beslenememek var. Belirli zamanlara sığdırılan anma etkinlikleri ile tarihe damgasını vurmuş bir medeniyetten nasiplenemeyiz. Damgayı kendi yaşantılarımıza vuramadığımız için, tarihin tekerrüründe aynı sorunlarla yeniden mücadele ediyoruz.
Yaşamında abdestsiz resmi bir belgeyi imzalamamış ecdadın hassasiyetini idrak etmek yerine, özel hayatları ile ilgili her türlü ahlak sınırını zorlayan cümlelerle sosyal medya hesaplarında tarihin derinlerine taş atmak gibi delilikler bu cemiyeti kalabalık kafalar topluluğu olmaktan öteye geçiremez. Köklerini ecdadın manevi şuurunda arayanlar ise, meydanı böylesi şuur kabızlarına bırakmamak için mücadele etmelidir. Ancak bu mücadele gerçeğin ötesinde bir yaşamsızlık alanı olan sanal ortamlarda pek tabii gerçekleşmesi güç bir durumdur. Sanal kahramanlıkları bırakıp, hayatın içinde ait olduğumuz rollerimizi yaşarken tarihin esaslı yanlarını insanlara anlatabilme gayretine güç yetirebilmeliyiz.
Şairin dediği gibi tek dişli canavar olan kapitalizm bu son dişiyle bile, hala egemenlik sınırlarını genişletmenin türlü oyunlarını sergilemektedir. Şeytanın ortaklığını yapan kapitalist oyunların ancak güçlü bir besmele ile dağıtılacağını iyi bilmeliyiz. Ve besmelenin hakkını vererek yeniden çekmeliyiz ki içine çekilmekte olduğumuz sistemin dişini kırıp, kendi çarkımızı şanlı şanlı döndürebilelim.
 

Yazarın Diğer Yazıları