Faruk Gökbulut (Kul Kozâkî)

MİNNET HIRKASI

Faruk Gökbulut (Kul Kozâkî)

Minnet; bir kerre bulaşsın kalbe, bak gör; nasıl da felç ediyor o pîr u pâk duyguları. Kelime mânâsı şudur: "Gördüğü iyilik karşısında kendini borçlu hissetmek."

İyilik?.. O da ne olaki?.. Zâten karşılıksız olursa bir anlam ifade eder. Misâl mi?.. Alın size en nâdide iki örnek. Ecdâdın, medeniyetimizin her aşamasında her bir köşe başına diktiği 'Sadaka Taşları' yahut her semtte bir tane olacak şekilde inşâ ettiği 'Sebiller'... Hikâyesini bilir misiniz? Siz söylemeden ben aktarayım. Sadaka Taşları'na kese ile akçeler bırakılır; ihtiyaç sahipleri kullansın diye. Lâkin bu iş öyle gün ortasında, herkesin gözü önünde yapılmazmış. Vak'ânüvistler şöyle nakleder hadiseyi: 'Sabah namazından çıkan mü'min kul, hazır ettiği akçe kesesini kimseye belli etmeden sadaka taşına bırakır geçer; yine ihtiyaç sahibi günün döndüğü alaca karanlık kuşağında oraya gelir ve ihtiyacı olan kadarını alır, yoluna devam eder. 'Ya su sebillerine ne demeli!?.. O işin daha edepli hâlidir. Özellikle İstanbul'daki tarihî sebillere hiç dikkat ettiniz mi? Sebildeki musluğun hemen sağ hizasında bir yumruk girecek kadar oyuk görürsünüz. İşte o oyuk da sadaka amaçlı olarak ve bilerek oraya konulmuştur. Hikâyesi yine aynı edep ainesi... Yine sabah namazından çıkan takva sahibi, su içme bahanesi ile musluğa eğilir suyunu içer ve bu esnâda elindeki akçe kesesini o oyuğa bırakır. İhtiyaç sahibi garip gurebâ da namaz sonrası su içme bahanesi ile gelir ve sadece ihtiyacı kadar olanı alır ve içinden gele gele halis niyetlerle duâda bulunur. 

Bunda maksat nedir? Hiç düşündünüz mü? Bizim kadim medeniyetimizde "Veren el alan elden üstündür!.." Veren olmak ve üstünlük... İşte bu noktada o gün ile bugün arasında fersah fersah fark bulunmaktadır. O günün anlayışında 'Veren, yalnız ve yalnız Allah'tır ve üstünlük yalnızca Allah'a mahsustur.' İşte bu anlayışın tezâhürü olarak o günün insanında gösteriş, riyâ, bugünün tabiri ile şov yapmak diye bir duygu hiçbir zaman ortaya konmamıştır. 

O devr-i mukaddeste yapılan her iş, aşkla yapılırdı. O aşk da Allah aşkı idi. Yâri Allah olanın derdi dermandan evlâdır. 

Ben de bu hissiyat ile şöyle bir manzum eser kaleme aldım. Buyurun efendim. Gönüllere şifâ olması dileğiyle...

Aşk ehlinden gayrı yabandır bize;
İlim, irfan ehli çobandır bize;
Kin, nefret, husûmet çıbandır bize!..
Sırtımızda yüktür minnet hırkası;
Giydinmi bir kere gelir arkası!.. 

Garip gurabânın âhın almadık;
Beyhûde dilenip kapı çalmadık;
Tek bir gün kimseye borçlu kalmadık!..
Sırtımızda yüktür minnet hırkası; 
Giydinmi bir kere artırır yası!..

Ömrümüz boyunca tevâzu dedik; 
Edep kalesinde açmadık gedik; 
Bir gün olsun haram lokma yemedik!..
Sırtımızda yüktür minnet hırkası;
Bulaştımı kalbe silinmez pası!..

Karşılıksız umut, boynunu büker;
Dağlar gibi gelir sırtına çöker;
Giryân eder gözü yaşları döker!..
Sırtımızda yüktür minnet hırkası;
O his edep denen taşırır tası!..

28 Şubat 2024
Saat: 00.39
Mersin

Yazarın Diğer Yazıları