Kerim Toslak

Birlik olmak mı ayrı kalmak mı?

Kerim Toslak

Sosyal siyasal konularda ya da bazı ilmi ve dini meselelerde tartışmalarımız eksik olmaz. Bir yönüyle de faydalı ve gerekli de bulurum bu tartışmaları.  Bu tartışmalar karşılıklı bir birimizin bilgisinden istifade etmemizi sağlar ve kendimizi geliştirmede etkili olur. Hem de dostluk ve muhabbet vesilesidir. Tabi ki adabı ve üslubunca, sevgi saygı çerçevesinde olduğu sürece böyledir. Her zaman böyle mi derseniz, maalesef her zaman böyle olmuyor. Önyargılar, egolar devreye girince fayda yerine zarar oluyor.

Siyasi konular bir noktaya kadar anlayışla karşılanabilir. Çünkü bizde siyasi tarafgirlikte bireysel düşünce, akıl, mantık, muhakeme yerine, içinde bulunulan dini (mezheb veya tarikat) veya sosyal gruplar veya aile (aşiret) ya da hamasi duygular tercihler belirleyici oluyor. Bu bağlılıklar duygusal bağlılıklara dönüşüp kolay kolay da değişmiyor. Doğal olarak bu tür bağlılıklarda akıl mantık işlemez. Hani derler ya; 'sevgi gözleri kör eder.' İşte öyle. Ondan dolayı bizim ülkede genellikle siyasi tartışmalarda akıl mantık devre dışıdır. Akıllı olan, mümkün mertebe siyasi fanatiklerle tartışmaktan uzak durmalı. Genelde kalp kırıp, gönül incitir.

Benim asıl tuhaf bulduğum konu ilmi ve dini meselelerde belli seviyelere gelmiş insanların, tartışmalarında bir birlerini anlamaya çalışmak yerin bir birlerini anlamamaya çalışmalarıdır. İyi niyetle, önyargısız ve egolarını devreye sokmadan, birbirlerini bir dinleyebilseler aralarında önemli bir fark olmadığını görecekler. Amma gel gör ki bir birleriyle tartışmalarda, "sen bana ördek dedin " diyen adam misali, havadaki buluttan nem kapıyorlar, ya da ayrılığa bahane aradıkları için havadaki bulutu kullanıyorlar. Bildiğiniz hikaye ama bilmeyenler için özetleyim: "Köyün birinde Ördek Hasan lakaplı bir adam var­mış. Adamın yürüyüşü paytak paytak oldu­ğundan adam bu lakap takılmış. Ördek Hasan arkasından takılan bu lakabı, ne zaman duysa rahatsız olur, alınırmış. Bu şekilde hitap edenlere küsermiş. Bu huyunu bilenler dikkat eder bu şekilde hitap etmezlermiş. Bir gün çok sevdiği bir arkadaşıyla geziyorlarmış. Arkadaşı havayı bulutlu görünce “Bugün hava bulutlu ” demiş. Hasan öfkeyle arkadaşına bakmış, sinirli bir şekilde: "sen bana ördek dedin" demiş.
-'Ne  ördeği yahu, ben öyle bir şey demedim.'

-'Hava bulutlu dedin ya.'
-'Dedim de ne var bunda?'

-'Bulut olursa yağmur yağar, yağmur yağarsa su olur, suda da ördek olur, onu demek istedin, inkâr mı edeceksin?”
Tartışmalarda çoğu zaman hak ve hakikate ulaşmak amacıyla dinleyip anlamak yerine söylenen bir cümleden ve ya kelimeden yola çıkarak yukarıdaki hikayedeki gibi konu farklı yerlere çekiliyor. Söyleyenin kast etmediği, hatta  ima dahi etmediği taraflara çekilen tartışma, sen şunu dedin, yok bunu dedin, sen zaten şucusun, bucusun diyerek istenmeyen yerlere gidiyor. Birlik ve beraberlik için bir birimizi anlayıp dinlemek yerine bir birimizi ötekileştirmek, bir birimizden uzaklaşmak için çabalıyoruz. 

Sen zaten tarikatçısın, yok sen zaten hadis inkârcısısın, sen zaten mezhepsizsin, sen zaten sapıksın, sen zaten gelenekçisin, rivayetçisin vb tartışmalar sürüp gidiyor. Ah bir birimiz bir dinleyip, anlayabilsek!  Bir birimizden ayrılıp uzaklaşmaya gayret etmek yerine yaklaşıp kucaklaşmaya gayret edebilsek....
Acep neden böyle ki? Şeytan mı bırakmıyor, ya da egolarımızdan mı kaynaklanıyor. Yoksa ayrılıkta mı fayda var? Ya da ayrılıktan mı faydalanan var...? 

Bu tür konuların bir yerlerden maaşlı sürekli olarak kaşıyıcıları da olduğunu unutmamak lazım.
Düşünüp kafa yormaya değer bence...

Selçuklu/KONYA

Yazarın Diğer Yazıları