Kerim Toslak

Deprem Üzerine Bazı Mülahazalar (2)

Kerim Toslak

Hüseyin beyhude ah etme naçar 
Bir kapı örterse birini açar 
Buna dünya derler hepsi geçer 
Hangi günü gördün akşam olmamış.
                                          Kul Hüseyin

Ozan Kul Hüseyin'in dediği gibi hepsi geçer de nasıl geçer? Her gün akşam olur da ne acılar yaşanır. Kaç gündür akşam oluyor da neler, neler yaşanıyor. Bazı olaylar yaşanır geldi-geçti denir. Bazı olaylar vardır insanın yüreğinde kapanmaz, nasırlanmaz yaralar açar, deldi-geçti diye ifade edilir. Yaşadığımız asrın felaketi diye ifade edilen deprem için  geldi-geçti veya deldi geçti demek kolay değil. Geldi, deldi,  kolay kolay da geçmeyecek  cinsten yaralar. Ancak Ozanımızın dediği gibi çaresiz ah edip, ümitsizliğe  düşmek de olmaz. Sabırla dua ile  Rabbimizden  yardım dileyeceğiz. Allah milletimizin yardımcısı olsun. Beterinden korusun. Bir daha böyle felaketler göstermesin. Özellikle başta bölgede yaşayan insanlarımızdan ve diğer bölgelerden olup da bölgedeki depremde hayatını kaybedenlere bir kez daha rahmet diliyor, yakınlarına sabırı cemil niyaz ediyorum.
2
Bir çok ilahiyatçının da ilahiyatçı olmayanın da dillendirdiği bir cümle; "Deprem kader değidir."  İyi de o zaman kader nedir? Haydi işin ehli olmayan neyse de bu sahada ömür tüketmiş ehil olan hocalara ne oluyor? Sanırım  kulların cüzi iradesine düşen tedbir boyutundaki ihmalkârlığına dikkat çekmek için bu ifade kullanılıyor. Depreme kaderdir demek asla ve asla kulun cüzi iradesine düşen sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Kader dediğimiz şey, kulun cüzi iradesinin yüklendiği sorumluluğu da içine alan külli iradenin (Allah'ın iradesinin)  plânlamasıdır. Deprem kader değildir demek, haşa deprem olayının  Allahın iradesinin (külli iradenin) plânlamasının dışında oldu gibi bir yanlış itikadî anlayışı doğurur. Deprem kaderdir ama geçmişte  veya günümüzde birilerinin işlerine öyle geldiği için istismar ettiği haşa kendi sorumluluklarını da  Allah'a yüklediği şekilde anladıkları bir kader asla değildir. Uygun olmayan yerlere  uygun olmayan malzemelerle hatta bu malzemelerden  çalarak, on -onbeş katlı binaları yapmak, daha fazla alan açmak için kolonları kesmek, kulların eseridir, cüzi iradenin (kulların iradesinin) sorumluluğudur ve "..sonra o gün geldiğinde elbette hesabı (Allah tarafından) sorulacaktır" 
Keza yine kulların iradesinin (cüzi iradenin) sorumluluğundaki, şehir planlamasından tutun da binaların yapımından denetimine ihmal ve kusurlarının sonucundaki sorumluluğu, haşa kader diyerek Allah'a fatura etmeye kalkmaları, sadece kedilerini aldatır. Kader kavramın içinde bulunan tedbir boyutunu görmezden gelip, insanın iradesini  (cüzi iradeyi)  ve işlevini yok sayan bir anlayış kader kavramının ve kader inancının istismarcısıdır.    
Elbette gönül ister ki, bu dünyada adalet tecelli etsin, herkes hak ettiğini görsün. Ancak bu dünyada adaletten bir şekilde yırtsalar da ilahi adalet tecelli edecektir.
3
Deprem ders mi verdi yoksa biz ders mi aldık konusu, kişiye göre ve bakışa göre değişir. Kendisini farklı bir yere konumlandıran, ders almaktan azade gören hatta kendisini herkese ders vermekle görevli zanneden kişilere göre  onlar hariç herkese deprem ders verdi. O tipler halâ sosyal medyada ve farklı ortamlarda deprem üzerinden ve depremi kullanarak diğer insanlara ders vermeye devam ederler, etmeye de devam edecekler(!)
Aklı başında insanlar, bireysel ve toplumsal olarak depremden almaları gereken dünyevi ve uhrevi dersini  aldı. Herkes kendi iç dünyasında gerkli  değerlendirmesini yapıyor, yapacakta. Bundan sonrası için yapılması gereken, depremden alınan dersi dünyevi ve uhrevi taraflarına taâllûk eden bütün yönleriyle uygulamaya koymaktır. 
Selçuklu /Konya

Yazarın Diğer Yazıları