Kerim Toslak

Gündemden İki Konu

Kerim Toslak

1- İsveçte Bir Densiz

İsveç NATO'ya girmek için Türkiye'ye yalvarıp dururken, eceli gelen it misali, durup dururken aklına nerden estiyse, islam düşmanlığını dünyaya ilan etmek için, Kur'an-ı Kerim'i  yakmaya kalktı. Aslında yaptığı eylem ne Kur'an-ı Kerim'i yakar, ne de İslam'a zarar verir. Yaksa yaksa kendini yakar.  Dilerim ki ıslah olsun, islam ile müşerref olsun, Hollanda'daki Joram van Klaveren gibi. Klaveren de Hollanda'da islam düşmanı ırkçı bir partinin önde gelen yöneticisiydi. İslam'a düşmanlık niyetiyle  kitap yazmak için uğraşırken İslamla tanışıp hidayete eriyor. Bizim düsmanımız iken kardesimiz oldu. Ve şimdi İslam'ı tanıtmak için kitap yazıyor. Hidayet böyle bir şey. Sanırım Merhum Sezai Karakoç'un sözüydü; "Müslüman sen İslami öyle yaşa ki seni öldürmeye gelen sende dirilsin" sözünün tecellisi. Darısı İsveç'teki Şarlatan Rasmus Paludan'ın ve ona yardakçılık edenlerin başına. Islahları mümkün ise Rabbim ıslah etsin, hidayet nasip etsin. Değilse kinlerinde boğulsunlar, elleri ve soyları kurusun der buğzederiz. Her havlayan ite kemik atmaya gerek yok.

2. Ankara'da Bir İmam-Hatip

Sık sık sosyal medyada gündem olan Ankar'da bir imam- hatip kardeşimiz, geçtiğimiz hafta sosyal medyamızda yine 'trend topic' olmayı başardı. Öncelikle bağlı olduğu teşkilatın en üst düzey yöneticilerinden birine 'be ahmak' hitabıyla başlayan sözlerle ayar vermesi gündem oldu. Bilhare hitabettiği camiinin açık olan dışa yönelik ses yayın cihazlarının kapatılma isteğine kızmasıyla gündem oldu. Konuyu gündeme alma nedenim, imanına ve ameline şahitlik ettiğim bir çok değerli arkadaşım bu konuda sosya medyada imam kardeşimizin tavrına ve üslubuna yönelik haklı  eleştiri ve tepkileridir.
İmam-Hatip kardeşimizin şahsen iyi niyetli olduğunu düşünüyorum.  Bütün gayret ve çabası  peygamberlerin varisleri olduğu bilinciyle, üzerine aldığı vazifeyi bihakkın yerine getirip,  tebliğ vazifesini yapma derdinden olsa gerek. Başka bir ifadeyle insanların iman edip, Allah'ın (cc) rızasına uygun bir hayat yaşamaları,  cehennemden korunmaları, cennette girmelerini istiyor. Ama kaş yaparken belliki göz çıkarıyor. 
Öncelikle doğru bir yol ve yöntem belirlenmeli. Kur'an ve sünnet rehberliğinde, akla, mantığa, örfe, adete (günün koşullarına) uygun davranılmalı. En başta da üslup çok önemli. Azarlayan, buyurgan, kavgacı bir üslup fayda yerine zarar verir. Hele hele bir de açık mikrofonla genel kitleye yönelik bir hitap doğru bir tarz olmasa gerek. Toplumun bir kısmı için (hastası olan istirahat edip dinlenecek olanlar v.b.) rahatsız edici de  olabilir. Şüphesiz ki imam kardeşimiz bu hususları biliyordur ama uygulamada hata ediyor olabilir.  Ya da caminin ve cemaatin oluşturduğu ambiyans uygulamada kontrolden çıkmasına sebep olmuş olabilir. Her müslümanın aynı zamanda bir tebliğci, bir davetçi olduğunu düşünerek  okuyucularımızın istifade etmesi için, işaret levhası olacağını düşündüğüm konuya ilişkin bir kaç ayet ve hadis verip konuyu noktalayalım.    
"Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et; onlarla en güzel yöntemle tartış....." (Nahl Suresi125) Rabbimiz Firavuna tebliğ için gitmelerini emrettiği Hz. Musa ve Harun'a  (as) hitaben “Ona yumuşak söz söyleyin. Belki öğüt alır, yada korkar.”(Taha suresi 44.ayet ) buyurmaktadır. Firavun gibi bir kâfire bile yumuşak söz söylemeyi emreden Rabbimizdir. Buna rağmen cami kürsüsünden bağırıp, çağıran azarlayan bir üslupla anlatmak doğru bir yöntem olmasa gerek. Peygamberimizin bir hadis-i şerifinde belirttiği şekilde, nefret ettirip uzaklaştırmak yerine sevdirip benimsetmek temel ilkelerden olmalı. 
 "Kolaylaştırınız! Zorlaştırmayınız! Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz! Birbirinizle anlaşın, iyi geçinin, ihtilâfa düşmeyin!" (Buharî, 3:72)
Sürekli ifade ettiğim bir başka husus da hal ile tebliğ,  dil ile tebliğden her zaman daha etkilidir ve sonucu da daha bereketlidir. İyi bir tebliğici ve iyi bir vaiz hal dilyle de insanlara iyi örnek olabilendir.
SELCUKLU/ KONYA
 

Yazarın Diğer Yazıları