
İhtilafların Kaynağı
Kerim Toslak
Dini konularda niye bu kadar çok görüş ayrılıkları var diye düşünmeden edemiyor insan. Tabiki kastım mensubu bulunduğum İslam Dini ve o dine mensup olan ya da olduğunu iddia eden müslümanlar ile ilgili. Diğer dinler ve mensuplarını kast etmiyorum. Elbette onlarda da benzer durumlar var.
Sosyal siyasal konular tabiki matematik gibi değildir. Verilenler aynı olsa da sonuçlar farklı olabilir. Yani bu alanda her zaman iki kere iki dört etmeyebilir. Bazen iki bazen dört bazen de sıfır edebilir. Bu şekilde bir anlayışa da eyvallah. Lakin bazen öyle durumlarla karşılaşıyoruz ki birinin ak dediğine diğeri kara , birinin kara dediğine diğeri ak birinin dolu dediğine diğeri boş, birinin deve dediğine diğeri kuş diyebiliyor. Hal böyle olunca ortalık toz duman, kafalar karman çorman bir hengamedir gidiyor. Hele de günümüzde iletişimin bu kadar geliştiği, herkesin her bilgiye kolayca ulaştığı bir dönemde bilgi (ilim) denilen şey özellikle de dini konularda yeterli alt yapısı yoksa herkes tarafından kolay sindirilebilecek bir şey değil.
Ancak dini konularda ahkâm kesmede, fetva vermede, içtihatlarda bulunmada herkes uzman. Önüne gelen, ağzı olan konuşur, yazar. Bu da işin bir başka tuhaf yanı.
Ehil olduğunu düşündüğümüz, ömrünü dini ilim yolunda tüketmiş, gerek geleneksel medrese eğitimden, gerek ilahiyat fakültelerinden yetişmiş alimlerimizin de durumu çok farklı değil. Nerdeyse ulemanın üzerinde ittifak ettiği (görüş birliği içinde olduğu) konu istisna, ihtilaf halinde olduğu (görüş farklılığı olduğu) konular olağan ve genel. Kime ne diyelim...
Çok basit ve kolayca anlaşılacak bir konuyu bile bir sürü farklı görüşlerle anlaşılmaz hale getirme konusunda ulemamız maşallah çok mahirler.
Bunun bir çok sebebi vardır elbette. Egolar, arzu ve hevesler kadar beslendikleri kaynaklar, eğitim aldıkları hocalar, kurumlar, sosyal ve siyasal çevre şartları, yaşadıkları tarihi dönemler etkilidir. Bunları da göz önünde bulundursak, yine de bu kadar olmaz diyorum.
Bence asıl görüş farklılıklarının nedeni bilgi kaynaklarında anlaşamamaktan doğuyor. Her ne kadar çoğunluk bilgi kaynağı olarak vahiy, haberi sadık, aklı ve beş duyuyu kabul etse de bunlar ile ilgili de yine görüşler farklılaşıyor. Örneğin vahyi doğru bilginin bir kaynağı olarak kabul edenlerin bir ayeti kerimemin anlamı veya neyi kast ettiği konusunda görüşleri değişiyor. Ya da "haber-i sadıka" ( doğru haber) konusunda gerek usul yönünden, gerek sonuçlar yönünden görüşler farklılaşıyor. Birisinin "sahih hadis" dediğine diğeri "zayıf hadis' diyor. Birinin "hadis" dediğine bir diğeri "uydurma" diyebiliyor. Sonuçta bunlara dayanarak verilen hüküm ve yapılan içtihatlar farklı farklı olabiliyor.
Kimisi aklı "şeyhinin rüyası" ve "cifir" kadar bile bir bilgi kaynağı olarak görmüyor.
Uydurduğu rüyalarla ve yaptıkları ebcet hesaplarıyla kitleleri peşlerine takıp memleketin başına gaileler açan niceleri geldi geçti. Belki de bunlar da bizim imtihanımız. Aşağıdaki ayet-i kerimeyi dikkatle bir kez daha okuyup üzerinde düşünmek gerekir.
"Sana kitabı indiren O’dur. Onun (Kur’an) bir kısım âyetleri muhkemdir, ki bunlar kitabın esasıdır, diğerleri ise müteşâbihtir. Kalplerinde sapma meyli bulunanlar, fitne çıkarmak ve onu (kişisel arzularına göre) te’vil etmek için ondaki müteşâbihlerin peşine düşerler. Hâlbuki onun te’vilini ancak Allah bilir; bir de ilimde yüksek pâyeye erişenler. Derler ki: Ona inandık, hepsi rabbimiz katındandır. (Bu inceliği) yalnız aklıselim (ön yargılardan arınmış temiz akıl) sahipleri düşünüp anlar." (Ali İmran Suresi-7)
Mersin/Anamur